|
(ETIC’in
Çin Komünist Partisinin Kuruluşunun 86.Yılı
Münasebetiyle Yayınladığı Özel Mülahazası)
Çin
Komünista Partisi 01.07.1921 yılında kuruldu. Bu yüzden
bu ayın girişiyle beraber Doğu Türkistan’daki her
kadameden Parti ve hükümet birimleri Çin Komünist
Partisinin kuruluşunun 86. ylını kutlamak için
gösterişli tören ve çeşitli faaliyetler düzenleyip
Komünist partisini methetmeyi sürdürüyorlar.
Doğu Türkistan’daki bütün Çin basın organalrı Çin
Komünist Partisinin 1949 yılından beri Uygur halkına
getirdiği harikulade(!) “Sevgi ve şefkat”leri hakkında
övgülerle dolup taşmaktadır.
Hal böyleyken 86 yıldan beri Çin Komünist Partisinin
milletler siyasetinde ne türlü değişimler meydana geldi?
Çin Komünist Partisi önceleri Doğu Türkistan halkına ne
vaatler verdi ve bu vaatlerini yerine getirdilermi?
Çin Komünist Partisinin Doğu Türkistan’da ulaşmak isted,
ği nihai maksadı nedir?
Eğer biz, Çin Komünist Partisinin Milletlere yönelttiği
politikasının genel gelişimine bakacak olursak, onun
baştan sona kadar “güzel vaatler vermek ama asla yerine
getirmemek” taktiği kullandığını, 1949 yılında yönetimi
ele geçirdikten sonra asıl iç yüzünü açığa vurarak tıpkı
önceki hâkimiyetler gibi bütünüyle müstemlekecilik
politikası uıyguladığını görmek o kadar zor değil.
Meselâ, Jiang Ping’in “Milletler Araştırması” Dergisinin
86. yılının 4. sayısında yayınladığı “Çin Komünist
Partisinin milletler programının tarihi gelişimi” adlı
makalesinde belirtildiğine göre, 1922 yılının Temmuz
ayında toplanan Çin Komünist Partisinin Ülke Geneli 2.
dönem halk Kurultayının hitapnamesinin 4. ve 5.
maddelerinde “Moğolistan, Shizang ve Sinkiang(Doğu
Türkistan) olmak üzere üç bölgede otonomi icra edilecek
ve demokratik federal cumhuriyetler kurulacak. Özgür
Federasyon aracılığı ile (Eğer Moğolistan Shizang ve
Sinkiang Doğu Türkistan) isterse) bu federal devletlerle
Çin birleştirilecek. Moğolistan, Shijang ve
Sinkiang(Doğu Türkistan)’da Çin Federal Devletleri
Oluşturulacak” denilmiştir.
Yani, mezkûr hitapnamede Çin ile Moğolistan, Tibet ve
Doğu Türkistan aynı yere konulmuştur. Hukukta en üst
dereceli bu 4 devleti birleştirmek yoluyla bir sistem
kurma giriş, iminde bulunulmuştur.
Yine, “merkezi milletler Enstitüsü Öğrencileri gazetesi”
nin 1989 yılı birinci sayısında yayınlanan “milletlerin
kendi kaderini kendileri tayin etme hakkı, bölünüp
ayrılma hakkı ve milli temele dayalı Otonomi
nazariyesinin ortaya geliş kaynağı” adlı makalede beyan
edildiğine göre, 1928 yılının Temmuz ayında toplanan
Komünist Partisi vekiller Kurultayında Çin’i birleştirme,
milletlerin kendi kaderlerini kendileri tayin etme
haklarının verilmesi” gibi söylemler teyit edilmiştir.
Yine Jiang Ping’in “Junggo(Çin) Komünist Partisinin
milletler programının tarihi gelişimi” isimli
makalesinde, 1931 yılında Çin Komünist Partisi
tarafından düzenlenen “Zhonghua Sovyet Cumhuriyetinin
Anayasa Programı”nda “Junggo (Çin) Sovyet Hakimiyeti
Junggo(Çin) sınırları içerisndeki azınlık milletlerin
kendi kaderlerini kendileri tayin etme haklarını tanır
ve bu tanımayı taa ki, bütün zayıf milletler
junggo(Çin)’dan ayrılarak kendileri bağımsız devlet
kurma hakkına erişene kadar devam ettirir” şeklinde açık
olarak ifade etmiştir. Mezkûr makalede nakledildiğine
göre yine, 1935 yılı 12. ayın 12. günü Mao ze dung, “İç
Moğolistan halkına yöneltilen Hitapname” yi yayınlayıp,
“Başka zayıf ve küçük milletleri özgürleştirmek için
mücadele etmekten önce, iç Moğolistan halkının milli
meselesine yardım etmemiz gerekir. Bize göre, İç
Moğolistan halkı kendilerinin bütün iç meselelerini
çözümleme hakkına sahip,… Onlar başka milletlerle
federatif münasebetler kurma, ya da tamamen bölünüp
ayrılma hakkına sahip” demiştir. Mahiyeti itibarıyla bu,
aynı zmanda Çin komünist partisinin, Doğu Türkistan,
Tibet ve Moğolistan bölgelerinin müstemleke altındaki
topraklar olduğunu açıkça itiraf etmiş olması
sayılıyordu.
1936 yılının 8. ayında Çin komünist partisi bir beyanat
yayınlayarak “Junggo(Çin)Komünist Partisi, milletlerin
kendi kaderlerini kendileri tayin etme, zayıf ve küçük
milletlerin kendilerinin müstakil devletlerini ve
hükümetlerini kurmaları için teşebbüste bulunur” Diyerek
bir defa daha vurgu yapmıştır
Fakat Çin komünistlerinin askeri gücü ve etki alanı
büyüdükçe, onların milletler meselesi hakkındaki
pozisyonları da değişmeye başlamıştır.
1947 yılında Yen’an da yapılan Çin komünist partisinin
7. dönem kurultayında, temel söylemlerini tamamen
değiştirerek “azınlıkmilletler”in bağımsızlıklarını
tanımayacaklarını, onların sadece onların Çin’in yapısal
düzeni içerisinde kendi kendilerini idare etmelerine
izin verileceğini beyan etmişlerdir.
Fakat yinede Sovyetler Birliğine benzer federatif
sisteminden vazgeçmemiştir.
1949
yılının sonlarına gelerek Çin Komünist Partisi
Goumindang(Milliyetçi Çin) hâkimiyetini devirdikten
sonra “Junggo(Çin)Halk Cumhuriyeti”ni ilan etme
öncesinde yani, 29.09.1949 günü yapılan ilk “Birinci
Dönem Ülke Siyasi Danışma Toplantısı”nda daha önce
“azınlık milletler” hakkında verdiği sözlerden tamamen
dönerek, federal görünümlü cumhuriyet kurmayacaklarını
“azınlık milletler” bölgelerinde sadece milli içerikli
otonom organlar tesis etmenin mümkün olabileceğini ilan
ettiler.
Ahmetcan Kasımi başkanlığındaki Doğu Türkistan
temsilcileri işte bu defaki siyasi istişare toplantısına
katılmak için yola çıkarak bilinmeyen sebeplerle kazaya
uğrayıp hayatlarını kaybettiler.
Çin Komünist Partisi “Jungha (Çin) Halk Cumhuriyeti” ni
ilan etmeden iki gün önce yani 29.09.1949 günü, Çin Halk
Siyasi İstişare toplantısının ilkini düzenleyerek bu
toplantıda Çin Halk Cumhuriyetinin Anayasası halini alan
“Junggo(Çin) Siyasi istişare Toplantısının tam
Nizamnamesi”ni yayınladı. Doğu Türkistan ve Tibet
temsilcilerinin katılmadığı bu toplantıda yayınlanan
nizamnamenin 51. maddesinde “Bütün ‘azınlık Milletler’in
toplu olarak yerleşik bulundukları bölgelerde milli
içerikli otonominin yürürlüğe konulması gerekir. Millet
halklarının sayılarının ve kapsamlarının büyük ya da
küçük olduğu göz önüne alınarak çeşitli milletlerin
otonom bölgeleri kurulacak. Birçok milletlerin karma bir
şekilde yerleşik bulundukları yerler ve milli otonom
bölgelerdeki yerel yönetim organlarındaki her milletten
yeterli seviyede temsilcilerinin olması gerekir.”
Denilmiştir. Böylece yukarıdaki nizamnamenin 52.
maddesinde yine, “Junggo(Çin)Halk Cumhuriyeti Sınırları
İçerisindeki Bütün ‘Azınlık Milletler’ Devletin Birleşik
Askeri Tüzüğüne İstinaden, Halk Kurtuluş Ordusuna Dâhil
Olur ve Halk Güvenlik Birimlerini Tesis Eder” İfadeleri
yer almaktadır.
Gerçi bu nizamnamede, gelecekte tesis edilecek olan
milli içerikli otonom yerlerinin Junggo(Çin) Halk
cumhuriyetinin ayrılmaz bir parçası olduğu
vurgulanmamışsa da Çin Komünist Partisi Milletlerin
kendi kaderlerini kendileri tayin etme haklarını
tanımayacaklarını kendileri ortaya koymuştur.
“Otonom Bölge” den başka hiçbir teklif yada şartıkabul
etmeyeceklerini açıkça ifade etmişlerdi. Her ne kadar
“azınlık milletler” bölgelerinde “milli içerikli otonomi
birimleri tesis etme” hakkındaki bu karar “Ülke Siyasi
İstişare kurultayı”nda alınmışsa da bu istişareye Tibet
ve Doğu Türkistahn halklarının temsilcileri
katılmamışlardır. Çin Komünist Partisi de onlardan
hiçbir şekilde görüş almamıştır. Hatta “otonom Bölge”
tanımı hakkında da zerrece bir izahat vermemişti.
Bir Ekim günü Jungha(Çin) Halk Cumhuriyeti ilan
edildiğinde Tibet ve Doğu Türkistan henüz Çin
Komünistlerinin saldırısına uğramamış olup, Tibet
bağımsız olarak kendi kendisini idare etmekteydi. Doğu
Türkistan ise yarı müstemleke halindeydi. Yani Doğu
Türkistan’ın bir kısmı 3 vilayet hükümetinin idaresinde,
diğer bir kısmı Goumindang(Milliyetçi Çin)
sorumluluğundaki müstemleke güçlerinin idaresi
altındaydı.
Eğer Çin Komünistleri daha önce “azınlık milletler” e
verdiği sözlerinde durmuş olsalardı, o durumda
marksizmdeki millet nazariyesinin tam öncü ideolojisi
sayılan “milletlerin kendi kaderlerini kendileri tayin
etme hakkına saygılı olma” prensibine uyarak Mançur
imparatorluğunun Doğu Türkistan’daki varisleri sayılan
Goumindang(Milliyetçi Çin)ı bu bölgeden
uzaklaştırılacaktı. Böylece “Sinkiang eyalet Hükümeti”ni
dağıtarak bütün Doğu Türkistan bölgesinin kontrolünü 3
vilayet hükümetine teslim etmesi gerekiyordu. Fakat Çin
komünistleri hâkimiyeti ellerine geçirdikten sonra
yüzsüzlük yaparak Doğu Türkistanda bulunan
Goumindang(Milliyetçi Çin) müstemlekecileriyle işbirliği
içinde Doğu Türkistan’ın bütün bölgelerini işgal etme
telaşına düştü. Çin komünistleri kendilerine teslim olan
Burhan Şehidi ile General Taosiyünün temel haklarını
muhafaza etmekle beraber Junghua(Çin)Halk Cumhuriyetinin
kuruluşunun üzerinden daha 10 gün geçmeden 12.10.1949
günü Çin Halk Kurtuluş Ordusu Doğu Türkistana saldırdı
ve 20.01.1950 tarihine gelindiğinde Doğu Türkistan’ı
tamamıyla işgal etti.
Halk Kurtuluş Ordusu bununla da yetinmedi. Onlar Doğu
Türkistanı işgal etme işini tamamladıktan birkaç ay
sonra yani, 1950 yılının Mart ayında bir birliği Doğu
Türkistan üzerinden Tibet’e gizlice göndererek sessiz
sedasız Tibetin kuzeyindeki Rituzong nahiyesini işgal
etti. Her ne kadar Tibet hükümeti bu duruma ser bir
şekilde tepki göstermişse de Çinin bu söz konusu birliği
Tibetin tepkisine aldırmaksızın Halk Kurtuluş Ordusunun
Tibeti tamamen işgal etmesine zemin hazırlamak için
ısrarla orada kaldı.
Çin Komünistleri Doğu Türkistan’a saldırarak girdikleri
sırada Ahmetcan Kasımilerin vefatında sonra 3 vilayet
hükümetinin asıl önderi haline gelen Seypidin Azizi
“devlet Kurma Merasimine Katılma” bahanesiyle Pekin’e
götürülerek hâlâ geri gönderilmemişti. Çin Komünistleri
doğu Türkistan’ı işgal ettikten sonra, önceki
müstemlekecilerin kukla temsilcisi Burhan Şehidi’yi yine
bölge hükümetinin başkanı ve önceki müstemlekeci
Goumindang(Milliyetçi Çin) askerlerinin generali
Taosiyü’yü işgalci ordunun başkomutan yardımcısı olarak
tayin etmesi de komünist hâkimiyetin önceki müstemlekeci
güçlerin izlerine varislik etiklerinin ap açık
ifadesiydi.
Çin Halk Kurtuluş Ordusunun Doğu Türkistan halkının
iradesine muhalif bir şekilde mecburi olarak yürüttüğü
bu işgal hareketi mahiyeti itibarıyla Çin Komünist
Partisinin Mançur İmparatorluğunun emperyalist
ideolojisine varislik ettiğinin açık göstergesiydi.
1921 yılında kurulduğundan itibaren 1940’lı yılların
sonlarına kadar Mançur imparatorluğunu, “Çin milletini
ve kendi bünyesine aldığı başka milletleri de müstemleke
yaparak ezen emperyalist güç” diyerek kınayagelen ve
Doğu Türkistan, Tibet, İç Moğolistan halklarının Çin’den
ayrılarak kendilerinin bağımsız devletlerini kurmalarını
destekleyeceklerini vurgulayagelen Çin Komünistleri,
Doğu Türkistan ve Tibet gibi “azınlık millet”
bölgelerini silah gücü ile işgal ettikten sonra
kendilerinin emperyalizme varislik ettiklerini gizlemek
ve kendilerini aklamak çin 360 derece bir dönüş yaparak
mançur imparatorluğunu överek göklere çıkartmaya
başladılar.
Mesela, Çin komünistlerinin önde gelenleri ve komünist
Çin devletinin ilk başbakanı Çuenlay 1957 yılı Mart
ayının 25’inde, Çin Halk Siyasi İstişare Toplantısının
2. dönem genel kurultayı sırasında yaptığı
konuşmada:”Azınlık milletler Çinlilerin bögelerine
saldırdıktan sonra, yapısal yönden Çinlilere yönelik
bazı yararlı etkilerde oluşturmuştur. Mesela mançurlar
yüzlerce yıl adece nüfusa sahip olmuş ama onların
kurduğu Ching sülalesi Çin’e 200 küsur yıl hükümranlık
yapmıştır. Bu onların ileriyi gören bir millet olduğunu
gösterir. Hakikaten insanı buna ikna eder. Çünkü bugün
devletimizin haritasının bu kadar geniş olması da işte o
Ching sülalesinin mirası yüzündendir. Şu anda
devletimizin toprakları geniş, zenginlikleri bol, nüfusu
çoktur. İtiraf etmemiz gerekir ki, bunda Chig
sülalesinin çok katkısı var. Ching sülalesinin bazı
politikalarının da halkımıza yararları var…” demiştir.
1949. yılı Çin Halk Cumhuriyeti kurulduktan sonra
“azınlık millet” bölgeleri arasında Çin komünistlerini
endişeye salmakta olan bölge Tibet ve Doğu Türkistandır.
Dalay Lama başkanlığındaki Tibet hükümeti ve Ahmetcan
Kasimi başkanlığındaki 3 vilayet hükümeti Çin
komünistlerinin bu iki bölgedeki müstemlekecilik
siyasetini çabuk bir şekilde icra etmesine engel teşkil
etmekte olan temel unsurlardı. Çünkü Çin komünistleri o
bölge halklarına vekillik etmekte olan bu iki hükümetin
“Otonomi” yi katiyetle reddedeceklerini biliyordu.
Böylece Çin Komünist Partisi bu iki bölgede kurulacak
olan “Otonom Bölge” lerin de bu iki yerli hükümetin
temeli üzerinde kurulmasını istemiyordu. Çünkü onları
kontrol edemeyeceklerini hissetmişlerdi. Çin merkezi
hükümetinin kurmayı itediği “Otonom Bölge” yi, asıl
önderleri merkezi hükümet tarafından tayin edilen,
merkezi hükümete şartsız itaat edecek olan, fazladan
hak-hukuk talep etmeyen ve yetkileri Çin’in normal
bölgelerlindeki yetkileri aşmayacak bir “otonom bölge”
den ibaretti. Bu yüzden Çin hükümeti bu bölgelerde
derhal “otonom bölge” kurmaya acele etmeksizin öncelike
“göze batan çivi” olarak değerlendirilen Tibet hükümeti
ile Doğu Türkistan’daki 3 vilayet hükümetini yok etmeye
ve Çin hükümetinin beklediği gibi itaatkâr bir “otonom
bölge” nin kurulmasına karşı çıkma ihtimali olan milli
güçleri tasfiye etmeye girişti.
Doğu Türkistan bölgesini ele aldığımızda, üç vilayet
hükümetinin Ahmetcan Kasımi başkanlığındaki başlıca
önderlerinin aniden “kaza” ya uğramaları Çin
komünistlerinin işlerini büyük ölçüde kolaylaştırmışsa
da, 30 küsur bin kişilik 3 vilayet ordusu, 3 vilayet
hükümeti, onların etrafında toplanan binlerce vatansever
ve Doğu Türkistan aydınları Çin hâkimiyeti için büyük
bir tehlikeydi.
Her ne kadar halk Kurtuluş Ordusu 20.10.1949 günü
Ürmçi’yi işgal etmişse de, İli bölgesine ulaşamamıştı.
Çünkü üç vilayet hükümeti Çin birliklerinin Kuzey
bölgelere girişini önlemişti.
Komünist Çin’in ilk devlet başkanı Mao Ze Dung 1949
yılının Aralık ayında Kuzey-batıdaki “azınlık
milletler”e yönelik olarak ifa edilecek görevler
hakkında emri altındakilere verdiği talimatta “Siz
şunlara dikkat etmelisiniz ki, milletler meselesini
kesin olarak halletmek için milli karşı devrimcileri
kesin olarak yalnız bırakmak gerekir. Azınlık
milletlerden olan büyük bir kısım partili olmadan bunu
gerçekleştirmek mümkün değil.” Demiştir. Onun burada
“milli karşı devrimciler” demesi 3 vilayet hükümeti ve
Doğu Türkistan halkının kendi kaderini kendisi tayin
etme hakkını talep etmekte olduğu bütün alanlardaki
milli güçlerdi.
Mao Ze Dung’un “milletler meselesini kesin olarak
halletmek” sözü tam amanasıyla ifade edildiğinde, Doğu
Türkistan ve Tibet gibi milli bölgeleri junghua(Çin)Halk
Cumhuriyetinin ayrılmaz bir parçası haline getirmek ve
bu bölge halklarının bağımsızlığa bakışını tamamen yo
edip, onları Junghua(Çin)Halk Cumhuriyetinin sıradan
vatandaşlarına dönüştürmekten ibarettir.
Mao Ze Dung’un yukarıdaki sözlerinden yine, Komünist Çin
hükümetinin aynı zamanda Doğu Türkistan halkının
iradesine vekillik etmekte olan ve asıl milli güç
sayılan 3 vilayet hükümetini ve onun destekleyicilerini
yetim bırakmak ve parçalamak için “azınlık millet
memurları” adı altında yerli halktan kendilerine sadık
yeni bir güç oluşturmaya ehemmiyet verdiği anlaşılıyor.
Böylece gelecekte kurulacak olan “otonom bölge” yi işte
bu “azınlık milletlerden olan partili memurlar”ı temel
alan bir şekilde kurmayı planladığı açıkça görülmektedir.
Çin komünistlerinin Doğu Türkistan’ı işgal ettiği 1949
yılının 10. ayından, taaki “otonom bölge”nin kurulduğu
1955 yılının 10. ayına kadar geçen süre içerisinde Doğu
Türkistan’da icra ettikleri bir dizi siyasetleri onların
Mao Ze Dung’un yukarıdaki direktiflerine paralel bir
şekilde planlı olarak yürütüldüğünü göstermektedir.
1949 yılının Ekim ayında Hâkimiyetini ilan eden Çin
Komünist Partisi, her ne kadar “azınlık millet”
bölgelerinde “Milli içerikli otonomi”yi icra
edeceklerini ilan etmişlerse de Doğu Türkista’da kurulan
otonomi birimerinin bu bölgedeki yerli halkın gerçek
temsilcisi sayılan 3 vilayet hükümeti temelinde tesis
edilmesini istemiyordu. Çünkü komünist hâkimiyetin
kurmak istediği “otonom bölge” yi, merkezi hükümete
mutlak surette itaat edecek, önderleri komünist
partisine sadık kişilerden oluşan, yasal yetkiler ve
imtiyazlar cihetinden Çin’in sıradan eyaletlerinden daha
fazla haklara sahip olmayan ve Doğu Türkistan’ı
“Junghua(Çin)Halk Cumhuriyetinin ayrılmaz bir
parçası”olarak kabul eden bir “otonom bölge”den ibaretti.
Yine üstelik 3 vilayet hükümeti “otonom bölge” şekline
karşı olup, onlar Çin’den ayrılarak bağımsız devlet
kurmayı, ya da hiç değilse Sovyetler Birliği Şeklinde
Uyguristan Respoblikasını kurmayı talep ediyorlardı.
Bu yüzden 1955 yılı Ekim ayının 1’inde “Sinkiang Uygur
otonom Bölgesi” kurulana kadar geçen süre içerisinde 3
vilayet hükümeti ve milli ordu dağıtıldı. Onların başta
gelen önderleri çeşitli siyasi iftiralarla yok edildi.
Çin hâkimiyetine karşı olan bütün milliyetçi güçler
türlü siaysi darbelerle sindirildi.
Konu üzerinde fazlaca durmasak ta Doğu Türkistan’da
sözde “Otonom Bölge” kurulduğundan bu güne kadar genel
durum hepimize malumdur. Çin hâkimiyetinin halkımıza
yönelik yürütmekte olduğu politika, mahiyeti itibarıyla
tipik bir müstemlekecilik siyasetinden ibaret olup, bu
tür siyaset hiçbir zaman değişmemiştir. Çin
hâkimiyetinin bütün maksadı Doğu Türkistan halkını
asimile edip yok ederek bu cevher misali toprakları
kendilerinin ebedi topraklarına dönüştürmektir!
Uygur Türkçesinden Türkiye Türkçesine Uyarlayan:
Mehmet Emin BATUR
|
|