M.Ö.220 ~

ana sayfa
Giris
Tarih
Cografya
Din-Dil
Kültür-Sanat
Ekonomi
Insan Haklari
Milli Mücadele
Düsünceler
Baglantilar
Irtibat

E-mail


Çin Komünist Partisi 1949 Yılından beri Doğu Türkistan Halkına Neler Getirdi

 

(ETIC’in Çin Komünist Partisinin Kuruluşunun 86.Yılı Münasebetiyle Yayınladığı Özel Mülahazası)

Çin Komünista Partisi 01.07.1921 yılında kuruldu. Bu yüzden bu ayın girişiyle beraber Doğu Türkistan’daki her kadameden Parti ve hükümet birimleri Çin Komünist Partisinin kuruluşunun 86. ylını kutlamak için gösterişli tören ve çeşitli faaliyetler düzenleyip Komünist partisini methetmeyi sürdürüyorlar.

Doğu Türkistan’daki bütün Çin basın organalrı Çin Komünist Partisinin 1949 yılından beri Uygur halkına getirdiği harikulade(!) “Sevgi ve şefkat”leri hakkında övgülerle dolup taşmaktadır.

Hal böyleyken 86 yıldan beri Çin Komünist Partisinin milletler siyasetinde ne türlü değişimler meydana geldi?

Çin Komünist Partisi önceleri Doğu Türkistan halkına ne vaatler verdi ve bu vaatlerini yerine getirdilermi?

Çin Komünist Partisinin Doğu Türkistan’da ulaşmak isted, ği nihai maksadı nedir?

Eğer biz, Çin Komünist Partisinin Milletlere yönelttiği politikasının genel gelişimine bakacak olursak, onun baştan sona kadar “güzel vaatler vermek ama asla yerine getirmemek” taktiği kullandığını, 1949 yılında yönetimi ele geçirdikten sonra asıl iç yüzünü açığa vurarak tıpkı önceki hâkimiyetler gibi bütünüyle müstemlekecilik politikası uıyguladığını görmek o kadar zor değil.

Meselâ, Jiang Ping’in “Milletler Araştırması” Dergisinin 86. yılının 4. sayısında yayınladığı “Çin Komünist Partisinin milletler programının tarihi gelişimi” adlı makalesinde belirtildiğine göre, 1922 yılının Temmuz ayında toplanan Çin Komünist Partisinin Ülke Geneli 2. dönem halk Kurultayının hitapnamesinin 4. ve 5. maddelerinde “Moğolistan, Shizang ve Sinkiang(Doğu Türkistan) olmak üzere üç bölgede otonomi icra edilecek ve demokratik federal cumhuriyetler kurulacak. Özgür Federasyon aracılığı ile (Eğer Moğolistan Shizang ve Sinkiang Doğu Türkistan) isterse) bu federal devletlerle Çin birleştirilecek. Moğolistan, Shijang ve Sinkiang(Doğu Türkistan)’da Çin Federal Devletleri Oluşturulacak” denilmiştir.

Yani, mezkûr hitapnamede Çin ile Moğolistan, Tibet ve Doğu Türkistan aynı yere konulmuştur. Hukukta en üst dereceli bu 4 devleti birleştirmek yoluyla bir sistem kurma giriş, iminde bulunulmuştur.

Yine, “merkezi milletler Enstitüsü Öğrencileri gazetesi” nin 1989 yılı birinci sayısında yayınlanan “milletlerin kendi kaderini kendileri tayin etme hakkı, bölünüp ayrılma hakkı ve milli temele dayalı Otonomi nazariyesinin ortaya geliş kaynağı” adlı makalede beyan edildiğine göre, 1928 yılının Temmuz ayında toplanan Komünist Partisi vekiller Kurultayında Çin’i birleştirme, milletlerin kendi kaderlerini kendileri tayin etme haklarının verilmesi” gibi söylemler teyit edilmiştir.

Yine Jiang Ping’in “Junggo(Çin) Komünist Partisinin milletler programının tarihi gelişimi” isimli makalesinde, 1931 yılında Çin Komünist Partisi tarafından düzenlenen “Zhonghua Sovyet Cumhuriyetinin Anayasa Programı”nda “Junggo (Çin) Sovyet Hakimiyeti Junggo(Çin) sınırları içerisndeki azınlık milletlerin kendi kaderlerini kendileri tayin etme haklarını tanır ve bu tanımayı taa ki, bütün zayıf milletler junggo(Çin)’dan ayrılarak kendileri bağımsız devlet kurma hakkına erişene kadar devam ettirir” şeklinde açık olarak ifade etmiştir. Mezkûr makalede nakledildiğine göre yine, 1935 yılı 12. ayın 12. günü Mao ze dung, “İç Moğolistan halkına yöneltilen Hitapname” yi yayınlayıp, “Başka zayıf ve küçük milletleri özgürleştirmek için mücadele etmekten önce, iç Moğolistan halkının milli meselesine yardım etmemiz gerekir. Bize göre, İç Moğolistan halkı kendilerinin bütün iç meselelerini çözümleme hakkına sahip,… Onlar başka milletlerle federatif münasebetler kurma, ya da tamamen bölünüp ayrılma hakkına sahip” demiştir. Mahiyeti itibarıyla bu, aynı zmanda Çin komünist partisinin, Doğu Türkistan, Tibet ve Moğolistan bölgelerinin müstemleke altındaki topraklar olduğunu açıkça itiraf etmiş olması sayılıyordu.

1936 yılının 8. ayında Çin komünist partisi bir beyanat yayınlayarak “Junggo(Çin)Komünist Partisi, milletlerin kendi kaderlerini kendileri tayin etme, zayıf ve küçük milletlerin kendilerinin müstakil devletlerini ve hükümetlerini kurmaları için teşebbüste bulunur” Diyerek bir defa daha vurgu yapmıştır

Fakat Çin komünistlerinin askeri gücü ve etki alanı büyüdükçe, onların milletler meselesi hakkındaki pozisyonları da değişmeye başlamıştır.

1947 yılında Yen’an da yapılan Çin komünist partisinin 7. dönem kurultayında, temel söylemlerini tamamen değiştirerek “azınlıkmilletler”in bağımsızlıklarını tanımayacaklarını, onların sadece onların Çin’in yapısal düzeni içerisinde kendi kendilerini idare etmelerine izin verileceğini beyan etmişlerdir.

Fakat yinede Sovyetler Birliğine benzer federatif sisteminden vazgeçmemiştir.

1949 yılının sonlarına gelerek Çin Komünist Partisi Goumindang(Milliyetçi Çin) hâkimiyetini devirdikten sonra “Junggo(Çin)Halk Cumhuriyeti”ni ilan etme öncesinde yani, 29.09.1949 günü yapılan ilk “Birinci Dönem Ülke Siyasi Danışma Toplantısı”nda daha önce “azınlık milletler” hakkında verdiği sözlerden tamamen dönerek, federal görünümlü cumhuriyet kurmayacaklarını “azınlık milletler” bölgelerinde sadece milli içerikli otonom organlar tesis etmenin mümkün olabileceğini ilan ettiler.

Ahmetcan Kasımi başkanlığındaki Doğu Türkistan temsilcileri işte bu defaki siyasi istişare toplantısına katılmak için yola çıkarak bilinmeyen sebeplerle kazaya uğrayıp hayatlarını kaybettiler.

Çin Komünist Partisi “Jungha (Çin) Halk Cumhuriyeti” ni ilan etmeden iki gün önce yani 29.09.1949 günü, Çin Halk Siyasi İstişare toplantısının ilkini düzenleyerek bu toplantıda Çin Halk Cumhuriyetinin Anayasası halini alan “Junggo(Çin) Siyasi istişare Toplantısının tam Nizamnamesi”ni yayınladı. Doğu Türkistan ve Tibet temsilcilerinin katılmadığı bu toplantıda yayınlanan nizamnamenin 51. maddesinde “Bütün ‘azınlık Milletler’in toplu olarak yerleşik bulundukları bölgelerde milli içerikli otonominin yürürlüğe konulması gerekir. Millet halklarının sayılarının ve kapsamlarının büyük ya da küçük olduğu göz önüne alınarak çeşitli milletlerin otonom bölgeleri kurulacak. Birçok milletlerin karma bir şekilde yerleşik bulundukları yerler ve milli otonom bölgelerdeki yerel yönetim organlarındaki her milletten yeterli seviyede temsilcilerinin olması gerekir.” Denilmiştir. Böylece yukarıdaki nizamnamenin 52. maddesinde yine, “Junggo(Çin)Halk Cumhuriyeti Sınırları İçerisindeki Bütün ‘Azınlık Milletler’ Devletin Birleşik Askeri Tüzüğüne İstinaden, Halk Kurtuluş Ordusuna Dâhil Olur ve Halk Güvenlik Birimlerini Tesis Eder” İfadeleri yer almaktadır.

Gerçi bu nizamnamede, gelecekte tesis edilecek olan milli içerikli otonom yerlerinin Junggo(Çin) Halk cumhuriyetinin ayrılmaz bir parçası olduğu vurgulanmamışsa da Çin Komünist Partisi Milletlerin kendi kaderlerini kendileri tayin etme haklarını tanımayacaklarını kendileri ortaya koymuştur.

“Otonom Bölge” den başka hiçbir teklif yada şartıkabul etmeyeceklerini açıkça ifade etmişlerdi. Her ne kadar “azınlık milletler” bölgelerinde “milli içerikli otonomi birimleri tesis etme” hakkındaki bu karar “Ülke Siyasi İstişare kurultayı”nda alınmışsa da bu istişareye Tibet ve Doğu Türkistahn halklarının temsilcileri katılmamışlardır. Çin Komünist Partisi de onlardan hiçbir şekilde görüş almamıştır. Hatta “otonom Bölge” tanımı hakkında da zerrece bir izahat vermemişti.

Bir Ekim günü Jungha(Çin) Halk Cumhuriyeti ilan edildiğinde Tibet ve Doğu Türkistan henüz Çin Komünistlerinin saldırısına uğramamış olup, Tibet bağımsız olarak kendi kendisini idare etmekteydi. Doğu Türkistan ise yarı müstemleke halindeydi. Yani Doğu Türkistan’ın bir kısmı 3 vilayet hükümetinin idaresinde, diğer bir kısmı Goumindang(Milliyetçi Çin) sorumluluğundaki müstemleke güçlerinin idaresi altındaydı.

Eğer Çin Komünistleri daha önce “azınlık milletler” e verdiği sözlerinde durmuş olsalardı, o durumda marksizmdeki millet nazariyesinin tam öncü ideolojisi sayılan “milletlerin kendi kaderlerini kendileri tayin etme hakkına saygılı olma” prensibine uyarak Mançur imparatorluğunun Doğu Türkistan’daki varisleri sayılan Goumindang(Milliyetçi Çin)ı bu bölgeden uzaklaştırılacaktı. Böylece “Sinkiang eyalet Hükümeti”ni dağıtarak bütün Doğu Türkistan bölgesinin kontrolünü 3 vilayet hükümetine teslim etmesi gerekiyordu. Fakat Çin komünistleri hâkimiyeti ellerine geçirdikten sonra yüzsüzlük yaparak Doğu Türkistanda bulunan Goumindang(Milliyetçi Çin) müstemlekecileriyle işbirliği içinde Doğu Türkistan’ın bütün bölgelerini işgal etme telaşına düştü. Çin komünistleri kendilerine teslim olan Burhan Şehidi ile General Taosiyünün temel haklarını muhafaza etmekle beraber Junghua(Çin)Halk Cumhuriyetinin kuruluşunun üzerinden daha 10 gün geçmeden 12.10.1949 günü Çin Halk Kurtuluş Ordusu Doğu Türkistana saldırdı ve 20.01.1950 tarihine gelindiğinde Doğu Türkistan’ı tamamıyla işgal etti.

Halk Kurtuluş Ordusu bununla da yetinmedi. Onlar Doğu Türkistanı işgal etme işini tamamladıktan birkaç ay sonra yani, 1950 yılının Mart ayında bir birliği Doğu Türkistan üzerinden Tibet’e gizlice göndererek sessiz sedasız Tibetin kuzeyindeki Rituzong nahiyesini işgal etti. Her ne kadar Tibet hükümeti bu duruma ser bir şekilde tepki göstermişse de Çinin bu söz konusu birliği Tibetin tepkisine aldırmaksızın Halk Kurtuluş Ordusunun Tibeti tamamen işgal etmesine zemin hazırlamak için ısrarla orada kaldı.

Çin Komünistleri Doğu Türkistan’a saldırarak girdikleri sırada Ahmetcan Kasımilerin vefatında sonra 3 vilayet hükümetinin asıl önderi haline gelen Seypidin Azizi “devlet Kurma Merasimine Katılma” bahanesiyle Pekin’e götürülerek hâlâ geri gönderilmemişti. Çin Komünistleri doğu Türkistan’ı işgal ettikten sonra, önceki müstemlekecilerin kukla temsilcisi Burhan Şehidi’yi yine bölge hükümetinin başkanı ve önceki müstemlekeci Goumindang(Milliyetçi Çin) askerlerinin generali Taosiyü’yü işgalci ordunun başkomutan yardımcısı olarak tayin etmesi de komünist hâkimiyetin önceki müstemlekeci güçlerin izlerine varislik etiklerinin ap açık ifadesiydi.

Çin Halk Kurtuluş Ordusunun Doğu Türkistan halkının iradesine muhalif bir şekilde mecburi olarak yürüttüğü bu işgal hareketi mahiyeti itibarıyla Çin Komünist Partisinin Mançur İmparatorluğunun emperyalist ideolojisine varislik ettiğinin açık göstergesiydi.

1921 yılında kurulduğundan itibaren 1940’lı yılların sonlarına kadar Mançur imparatorluğunu, “Çin milletini ve kendi bünyesine aldığı başka milletleri de müstemleke yaparak ezen emperyalist güç” diyerek kınayagelen ve Doğu Türkistan, Tibet, İç Moğolistan halklarının Çin’den ayrılarak kendilerinin bağımsız devletlerini kurmalarını destekleyeceklerini vurgulayagelen Çin Komünistleri, Doğu Türkistan ve Tibet gibi “azınlık millet” bölgelerini silah gücü ile işgal ettikten sonra kendilerinin emperyalizme varislik ettiklerini gizlemek ve kendilerini aklamak çin 360 derece bir dönüş yaparak mançur imparatorluğunu överek göklere çıkartmaya başladılar.

Mesela, Çin komünistlerinin önde gelenleri ve komünist Çin devletinin ilk başbakanı Çuenlay 1957 yılı Mart ayının 25’inde, Çin Halk Siyasi İstişare Toplantısının 2. dönem genel kurultayı sırasında yaptığı konuşmada:”Azınlık milletler Çinlilerin bögelerine saldırdıktan sonra, yapısal yönden Çinlilere yönelik bazı yararlı etkilerde oluşturmuştur. Mesela mançurlar yüzlerce yıl adece nüfusa sahip olmuş ama onların kurduğu Ching sülalesi Çin’e 200 küsur yıl hükümranlık yapmıştır. Bu onların ileriyi gören bir millet olduğunu gösterir. Hakikaten insanı buna ikna eder. Çünkü bugün devletimizin haritasının bu kadar geniş olması da işte o Ching sülalesinin mirası yüzündendir. Şu anda devletimizin toprakları geniş, zenginlikleri bol, nüfusu çoktur. İtiraf etmemiz gerekir ki, bunda Chig sülalesinin çok katkısı var. Ching sülalesinin bazı politikalarının da halkımıza yararları var…” demiştir.

1949. yılı Çin Halk Cumhuriyeti kurulduktan sonra “azınlık millet” bölgeleri arasında Çin komünistlerini endişeye salmakta olan bölge Tibet ve Doğu Türkistandır.

Dalay Lama başkanlığındaki Tibet hükümeti ve Ahmetcan Kasimi başkanlığındaki 3 vilayet hükümeti Çin komünistlerinin bu iki bölgedeki müstemlekecilik siyasetini çabuk bir şekilde icra etmesine engel teşkil etmekte olan temel unsurlardı. Çünkü Çin komünistleri o bölge halklarına vekillik etmekte olan bu iki hükümetin “Otonomi” yi katiyetle reddedeceklerini biliyordu. Böylece Çin Komünist Partisi bu iki bölgede kurulacak olan “Otonom Bölge” lerin de bu iki yerli hükümetin temeli üzerinde kurulmasını istemiyordu. Çünkü onları kontrol edemeyeceklerini hissetmişlerdi. Çin merkezi hükümetinin kurmayı itediği “Otonom Bölge” yi, asıl önderleri merkezi hükümet tarafından tayin edilen, merkezi hükümete şartsız itaat edecek olan, fazladan hak-hukuk talep etmeyen ve yetkileri Çin’in normal bölgelerlindeki yetkileri aşmayacak bir “otonom bölge” den ibaretti. Bu yüzden Çin hükümeti bu bölgelerde derhal “otonom bölge” kurmaya acele etmeksizin öncelike “göze batan çivi” olarak değerlendirilen Tibet hükümeti ile Doğu Türkistan’daki 3 vilayet hükümetini yok etmeye ve Çin hükümetinin beklediği gibi itaatkâr bir “otonom bölge” nin kurulmasına karşı çıkma ihtimali olan milli güçleri tasfiye etmeye girişti.

Doğu Türkistan bölgesini ele aldığımızda, üç vilayet hükümetinin Ahmetcan Kasımi başkanlığındaki başlıca önderlerinin aniden “kaza” ya uğramaları Çin komünistlerinin işlerini büyük ölçüde kolaylaştırmışsa da, 30 küsur bin kişilik 3 vilayet ordusu, 3 vilayet hükümeti, onların etrafında toplanan binlerce vatansever ve Doğu Türkistan aydınları Çin hâkimiyeti için büyük bir tehlikeydi.

Her ne kadar halk Kurtuluş Ordusu 20.10.1949 günü Ürmçi’yi işgal etmişse de, İli bölgesine ulaşamamıştı. Çünkü üç vilayet hükümeti Çin birliklerinin Kuzey bölgelere girişini önlemişti.

Komünist Çin’in ilk devlet başkanı Mao Ze Dung 1949 yılının Aralık ayında Kuzey-batıdaki “azınlık milletler”e yönelik olarak ifa edilecek görevler hakkında emri altındakilere verdiği talimatta “Siz şunlara dikkat etmelisiniz ki, milletler meselesini kesin olarak halletmek için milli karşı devrimcileri kesin olarak yalnız bırakmak gerekir. Azınlık milletlerden olan büyük bir kısım partili olmadan bunu gerçekleştirmek mümkün değil.” Demiştir. Onun burada “milli karşı devrimciler” demesi 3 vilayet hükümeti ve Doğu Türkistan halkının kendi kaderini kendisi tayin etme hakkını talep etmekte olduğu bütün alanlardaki milli güçlerdi.

Mao Ze Dung’un “milletler meselesini kesin olarak halletmek” sözü tam amanasıyla ifade edildiğinde, Doğu Türkistan ve Tibet gibi milli bölgeleri junghua(Çin)Halk Cumhuriyetinin ayrılmaz bir parçası haline getirmek ve bu bölge halklarının bağımsızlığa bakışını tamamen yo edip, onları Junghua(Çin)Halk Cumhuriyetinin sıradan vatandaşlarına dönüştürmekten ibarettir.

Mao Ze Dung’un yukarıdaki sözlerinden yine, Komünist Çin hükümetinin aynı zamanda Doğu Türkistan halkının iradesine vekillik etmekte olan ve asıl milli güç sayılan 3 vilayet hükümetini ve onun destekleyicilerini yetim bırakmak ve parçalamak için “azınlık millet memurları” adı altında yerli halktan kendilerine sadık yeni bir güç oluşturmaya ehemmiyet verdiği anlaşılıyor.

Böylece gelecekte kurulacak olan “otonom bölge” yi işte bu “azınlık milletlerden olan partili memurlar”ı temel alan bir şekilde kurmayı planladığı açıkça görülmektedir. Çin komünistlerinin Doğu Türkistan’ı işgal ettiği 1949 yılının 10. ayından, taaki “otonom bölge”nin kurulduğu 1955 yılının 10. ayına kadar geçen süre içerisinde Doğu Türkistan’da icra ettikleri bir dizi siyasetleri onların Mao Ze Dung’un yukarıdaki direktiflerine paralel bir şekilde planlı olarak yürütüldüğünü göstermektedir.

1949 yılının Ekim ayında Hâkimiyetini ilan eden Çin Komünist Partisi, her ne kadar “azınlık millet” bölgelerinde “Milli içerikli otonomi”yi icra edeceklerini ilan etmişlerse de Doğu Türkista’da kurulan otonomi birimerinin bu bölgedeki yerli halkın gerçek temsilcisi sayılan 3 vilayet hükümeti temelinde tesis edilmesini istemiyordu. Çünkü komünist hâkimiyetin kurmak istediği “otonom bölge” yi, merkezi hükümete mutlak surette itaat edecek, önderleri komünist partisine sadık kişilerden oluşan, yasal yetkiler ve imtiyazlar cihetinden Çin’in sıradan eyaletlerinden daha fazla haklara sahip olmayan ve Doğu Türkistan’ı “Junghua(Çin)Halk Cumhuriyetinin ayrılmaz bir parçası”olarak kabul eden bir “otonom bölge”den ibaretti. Yine üstelik 3 vilayet hükümeti “otonom bölge” şekline karşı olup, onlar Çin’den ayrılarak bağımsız devlet kurmayı, ya da hiç değilse Sovyetler Birliği Şeklinde Uyguristan Respoblikasını kurmayı talep ediyorlardı.

Bu yüzden 1955 yılı Ekim ayının 1’inde “Sinkiang Uygur otonom Bölgesi” kurulana kadar geçen süre içerisinde 3 vilayet hükümeti ve milli ordu dağıtıldı. Onların başta gelen önderleri çeşitli siyasi iftiralarla yok edildi. Çin hâkimiyetine karşı olan bütün milliyetçi güçler türlü siaysi darbelerle sindirildi.

Konu üzerinde fazlaca durmasak ta Doğu Türkistan’da sözde “Otonom Bölge” kurulduğundan bu güne kadar genel durum hepimize malumdur. Çin hâkimiyetinin halkımıza yönelik yürütmekte olduğu politika, mahiyeti itibarıyla tipik bir müstemlekecilik siyasetinden ibaret olup, bu tür siyaset hiçbir zaman değişmemiştir. Çin hâkimiyetinin bütün maksadı Doğu Türkistan halkını asimile edip yok ederek bu cevher misali toprakları kendilerinin ebedi topraklarına dönüştürmektir!

Uygur Türkçesinden Türkiye Türkçesine Uyarlayan: Mehmet Emin BATUR


© ETIC.  Her Hakkı Saklıdır. Son Değişiklik: 26.01.2008 12:21   Hazirlayan: A. Karakash