Mehmet Emin BATUR
20
Mart 2007
Nevruz
Bayramı, dünyadaki en küçük Türk topluluklarından
başlayıp en köklü devlet geleneğine sahip Türk
devletlerine kadar hepsi tarafından kendilerine özgü
lehçeleri ile adlandırılarak 5 bin yıldan beri
kesintisiz olarak muhtevasındaki aynı anlam, maksat ve
kültürel değeri ile muhafaza edilmek suretiyle günümüze
kadar kutlanmaya devam edilen özbeöz bir Türk bayramıdır.
Nevruz’un
bir bayram olarak kutlanılmasına birçok tarihi
kayıtlarda M.Ö. 3. yüzyılda Hun hükümdarı Mete Han
devrinde başlanılmış olduğu belirtilse de, asıl önemli
olan bu köklü ve Türk dünyasını birbirleri ile
kenetleyen geleneğin bu günlere ulaştırılabilmiş
olmasıdır.
Nevruz
geleneğinin dünyanın en ücra bölgelerinde yaşayan Türk
topluluklarına kadar nasıl ulaştığı ve günümüze kadar
bütün ahengi ve anlamı ile nasıl devam ettirilebildiği
başlı başına bir araştırma konusudur. Bu konunun
ilgilileri tarafından araştırıldığında görülecektir ki;
Türk milletini dünyanın ayrı bölgelerinde yaşıyor
olmalarına rağmen bu milli asgari müşterekte birleştiren
ve onların hareket birlikteliğini sağlayan en önemli
unsurların başında duygu, düşünce, örf, adet, gelenek,
görenek ve milli hassasiyetlerinin aynı olması gelir.
Bütün
Türk milletinin ezeli ve ebedi bir ortak değeri olan
Nevruz bayramı, günümüzde bazı ferasetsizler, milli
kimlik buhranı içinde kıvrananlar ve asıllarını inkâr
edenler tarafından Mecusilerin geleneği olduğu iddiası
ile karalanmaya ve başka zümrelerin kucağına atılmaya
çalışılmaktadır. Bu fikriyata sahip olanlara en etkili
cevap ise, Nevruz’ un her yıl 21- 23 Mart tarihlerinde
noksansız olarak bütün Türk topluluklarında ve Tük
diyarlarında aynı anlam ve geleneksel anlayışla, coşku
ve mutlulukla bayram olarak kutlanıyor olmasıdır.
Nevruz
Bayramı, genel olarak Türk mitolojik düşüncesinin en
önemli destanlarından biri olan, Türklerin Ergenekon
vadisine sığmayıp demir dağları eriterek kendilerine yol
açmak suretiyle bir Bozkurt’un yol göstericiliğinde
Ergenekon'dan çıktıkları günün binlerce yıldan beri bir
bayram olarak kutlanılmasıdır.
Nevruz
bayramı Türk milleti tarafından, gece ile gündüzün eşit
olduğu, tabiatın en adaletli günü, baharın müjdecisi,
bolluk ve bereket pınarlarının cömertçe aktığı, Lokman
hekimin ilaçlarındaki tılsımın kaynağı olan tabiattaki
bütün bitkilerin uykudan uyandığı, bütün canlıların
yaratıcısına şükranlarını sunduğu gün olarak bilinir.
Bütün
Türk diyarlarında ayrı bir heyecan ve etkinliklerle
kutlanan Nevruz bayramının Doğu Türkistan’daki kutlanış
biçimi de, diğer Türk ülkelerinde olduğu gibi işgalci
Çin devletinin bütün engelleme girişimlerine rağmen
asırlardır aynı coşku ve aynı milli hassasiyetlerle
günümüze kadar sürdürülmektedir. Onlar bilirler ki,
Nevruz geleneğine sahip çıkmak Çin zulmüne karşı milli
bir direniştir. Onlar bilirler ki, Nevruz bayramına
sahip çıkmak var olduklarının bir göstergesidir. Onlar
bilirler ki, Nevruz bayramına sahip çıkmak gelecek
nesillerine Çinlilerden çok ayrı bir millet olduklarını
öğretmenin en etkili yollarından biridir. Çünkü Doğu
Türkistan’ın Kaşgar vilayetinin Opal kazasında dünyaya
gelmiş olan Kaşgarlı Mahmut, dünyaca ünlü eseri olan
Divan’ı Lügat-it Türk adlı eserinde Nevruz için şunları
söylemektedir:
(1)"Yeni
günden sonraki ilkbahar ayına oğlaklar ayı derler, ondan
sonraki aya uluoğlak ayı denilir, çünkü bu ayda oğlaklar
büyümüş olur. İnsanlar ve tüm canlılar nevruz ile
canlanmış olur. Nevruz âlemin mutluluk anası, bereket ve
sevinç kaynağıdır. Bu yüzden insanlar birbirlerine
gönüllerini açarak, cömertçe sevinçlerini ortaya
koyarlar",
Doğu
Türkistan Türkleri Nevruz bayramını aşağıdaki dizelerde
özetlendiği şekilde dolu, dolu etkinliklerle kutlarlar:
Uygurca
(2) At binip
oglak alip meşrep kilur kündur bu kün
Keldi noruz yilbaşi ketdi konlinin çirkini
Noruz diban kilurler hatunlarinin Turkini
Meclis kılip oynaşur açar könül mülkini
Kaygu mihnetler ketip oynaşir kündür bu kün.
Türkiye Türkçesi
(At binilip oğlaklar alınan, çeşitli şölenler düzenlenen
gündür bu gün
Nevruz geldi gönüldeki çirkinlikler gitti
Hanımlar Nevruz ile ilgili şarkılar söyleyip geliyorlar
Kız ve oğlanlar kulaklarına güller kıstırıp, takkelerini
yana kaydırıp
geliyorlar.
Kurulan meclislerde oynanır oyunlar, açılır gönüller
Kaygı ve
mihnetin dağıldığı gündür bu gün)
Türk milletinin geleneklerine sahip çıkmanın önemine
vurgu yapan Mustafa Kemal Atatürk
Diyor ki:
"Bilelim ki, kendi benliğine sahip olamayan
milletler başka milletlerin şikârıdır", yine Atatürk
der ki, "Gençlerimize, çocuklarımıza görecekleri
eğitimin hududu ne olursa olsun en evvel ve her şeyden
evvel kendi geleneklerine, millî ananelerine ve
Türkiye'nin bağımsızlığına düşman olan unsurlarla
mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir
(1)(Kaşgarlı Mahmut Divanu
Lü-gat'it Türk, Uygurca Neşri, c.l, s.452)
(2) (Nuraniye-Erkin Ekrem:
“Uygurlarda Nevruz Kutlamaları” |