M.Ö.220 ~

ana sayfa
Giris
Tarih
Cografya
Din-Dil
Kültür-Sanat
Ekonomi
Insan Haklari
Milli Mücadele
Düsünceler
Baglantilar
Irtibat

E-mail


DOĞU TÜRKİSTAN’DA TERÖR SENARYOSU

 

            İnsanlar bazı konulara o kadar ilgi gösterir ve öylesine yoğunlaşırlar ki, bir süre sonra o konuda “öngörüde” bulunmaya başlarlar. Ancak sevdikleri, iyi olmasını istedikleri bir konuda, kötü bir gelişmeyi işaret eden öngörülerinde “haklı” çıkmayı istemezler. Çünkü haklı çıkmaları, sonuçta hakkında iyi şeyler düşündükleri konunun aleyhine/zararına olacaktır.  

         Korkarım böyle bir duygu ile karşı karşıyayım.  

         Kısa bir süre önce internet dergimizde, “Uygur Türkleri Üzerinden Yürütülen Siyaset ve Tehlikeli Gelişmeler” başlığıyla bir yazı yayımlamış ve bazı öngörülerde bulunarak tehlikeli gelişmelere dikkat çekmiştim.  

Yazımda; “Küresel Aktör” olma sevdalısı ülkelerin, ekonomik büyümesini yüksek oranlarda devam ettiren Çin Halk Cumhuriyetine karşı politikalar oluşturmaya çalıştıklarını, bu çerçevede Doğu Türkistanlı Uygur Türklerini, Çin’in “yumuşak karnı” olarak değerlendirdiklerini belirtirken, Çin’in de 11 Eylül saldırıları sonrasında ortaya çıkan konjonktürü dikkate alarak Doğu Türkistanlı Uygur Türklerine “İslamcı Terörist” rolünü giydirmeye çalıştığını, bu meyanda 24-26 Kasım 2006 tarihlerinde Almanya’nın Münih şehrinde gerçekleşen Dünya Uygur Kurultayında, DUK Tüzüğünde bulunan "din ve siyaset işlerinin birbirinden ayrı tutulması” şeklindeki “laik” ifadelerin dinci Uygurların baskıları neticesinde tüzükten kaldırılmasının, tehlikeli gelişmenin sinyali olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştım. 

Ne yazık ki Doğu Türkistan’dan gelen haberler –eğer doğru ise- bu endişemizi teyit eder mahiyette. Haberlerin doğruluğu konusundaki çekincemizi belirtiyoruz zira Çin’in Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri konusunda ne kadar objektif, insan haklarına saygılı, özgürlükçü olduğu herkesin malumudur.  

Çin, meydana gelen gelişmeyi resmi haber ajansından dünyaya duyurdu ve Sincan polisi tarafından, “Doğu Türkistan İslami Hareketi”ne ait bir terör kampının yok edildiğini, operasyonda 18 teröristin öldürüldüğünü, 17 terörist ile terör eylemlerinde kullanılan çok sayıda mühimmatın ele geçirildiğini açıkladı. 

Çin bu arada doğan fırsattan istifade ile propaganda yapmayı da ihmal etmedi ve olaya istatistiki rakamların yer aldığı bir hayali arka plan ekleyerek; kampına müdahalede bulunulan "Doğu Türkistan İslami Hareketi"nin, Çin i tehdit eden çok sayıda terör örgütünden yalnızca biri olduğunu, geçtiğimiz 10 yıl içinde çeşitli terör örgütlerinin Sincan da 260 tan fazla terör ve şiddet eylemi gerçekleştirdiğini, bu olaylarda 160 kişinin öldüğünü, 440 tan fazla kişinin de yaralandığını açıkladı.  

Rakamlarla belirtilen olayların, Doğu Türkistan İslami Hareketi isimli örgütle ilişkilendirilmesi acemice yazılmış bir senaryo. Zira AP ajansının da belirttiği gibi,   diplomat ve çeşitli uzmanlar, Pekin in DTİH i suçladığı çoğu bombalı saldırı ve şiddet eylemlerinin aslında kişisel anlaşmazlıklardan kaynaklandığını söylüyorlar ve Çin’in bu örgüte yönelik suçlamalarına kuşku ile yaklaşmak gerektiği değerlendirmesini yapıyorlar. 

Meydana gelen olayı tüm dünyaya -uzun süredir planladığı formata uygun olarak-  duyuran Çin’in bu gayreti sonrasında, herhalde Uygur Türklerini ve Çin’in bölgedeki uygulamalarını bilmeyen herkes Uygurların birer potansiyel İslamcı terörist olduklarını düşünecektir.  

Ortaya çıkan tablo bundan ibarettir ve ne yazık ki böyle bir gelişmenin meydana gelebileceği de daha önceki yazımda tarafımdan vurgulanmıştır. 

Anlaşılması ve önemsenmesi amacıyla burada bir kez daha tekrar ediyorum.  

Uygur Türklerinin izleyeceği politika hayati önem taşıyor. Zira yapılacak bir hata Uygur Türklerinin yok olup gitmesine neden olacaktır.”

“ABD veya Avrupa ülkeleri ile olan ilişkilerin boyutlarından ziyade Uygur Türkleri için en büyük tehlike, Uygur hareketinin ideolojik kalıplara sokularak “İslamcı bir yapılanma/örgütlenme” şekline getirilmesidir. Çin Halk Cumhuriyetinin son dönemdeki –özellikle 11 Eylül saldırıları sonrasında- tüm gayretleri bu yöndedir. Yani Çin, bütün Uygur Türklerinin radikal İslamcı örgütlenmeler bünyesinde faaliyet yürüten kişiler olarak tanıtmaya çalışmaktadır.”

“Ulusal kurtuluş mücadelelerinin ideolojilerle kuşatılmasının zararlarını, bizzat İstiklal mücadelesi vermiş ataların çocukları olarak bizler iyi bilmekteyiz. Ayrıca hemen yanı başımızdaki, Çeçenistan gibi taze örnekler de mevcuttur. Çeçenistan’daki insan hakları ihlallerine ilişkin Avrupa ülkelerindeki hassasiyet, Çeçenlerin mücadelelerine İslami bir motif kazandırmasıyla hemen sona ermiştir. Vahabi örgütlerin etkisinde kalan Çeçen özgürlükçü hareketi, bu tavrını koruduğu müddetçe, belli marjinal yönetim anlayışları olan ülkeler dışında hiçbir ülkeden gerekli desteği göremeyeceklerdir.” 

Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistanlı Uygur Türklerinden bazı şahsiyetlerin, Dünya Uygur diasporasındaki kuvvetli konumlarını biliyor, Uygur Türklerini bekleyen büyük tehlike konusunda diğer soydaş Uygur Türklerini uyarmalarını umut ediyor ve meydana gelen gelişme hakkında farklı yorumlarını/açıklamalarını bekliyorum.  

Erdoğan ILGAZ 

eilgaz@globalyorum.com

Global Yorum İnternet Dergisi


© ETIC.  Her Hakkı Saklıdır. Son Değişiklik: 26.01.2008 12:21   Hazirlayan: A. Karakash