Haftalık Siyasi İlmi Gazete - Doğu Türkistan Haber Merkezi Yayını

Saddam-Esad rekabeti

 

Saddam Hüseyin'in 'emperyalizm'e başkaldırıyı simgeleyen bir romanı bulunuyor. Romanda 1. Körfez Savaşı'nda ABD'nin Irak'a saldırdığı 17 Ocak 1991'de tecavüze uğrayan sevgilisi Zabiba'yı kurtaran bir kralın öyküsü anlatılıyor. Ancak Saddam'ın romanında kurguladığı bu kurtuluş hikayesi, gerçekte yaşanmadı.

 

 

Irak'ın devrilen Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in kamuoyunca pek bilinmeyen yönlerinden biri de sanata olan göreceli merakı. Politik temeller üzerine oturan bu sanat anlayışı Saddam'a bir roman bile yazdırmış. Henüz Türkçe'ye çevrilmeyen bu romanda mutsuz evliliği olan bir kadınla kralın aşkı anlatılıyor. Kralın âşığı Zabiba, ABD öncülüğündeki güçlerin Irak'a saldırı başlattıkları 17 Ocak günü tecavüze uğruyor. Birinci Körfez Savaşı 17 Ocak 1991 tarihinde başlatıldığı için Saddam romanındaki tecavüz olayı için bu tarihi seçmiş.

Kral, tecavüzcüleri yakaladıktan ve Zabiba'nın onurunu kurtardıktan sonra ölüyor. Ancak Saddam'ın romanında kurguladığı bu kurtuluş hikayesi, gerçekte yaşanmadı. ABD ve İngiliz güçlerinin işgaline karşı Saddam ne Zabiba'yı ne de kendisini kurtarabildi. Irak Ulusal Tiyatrosu, Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in yazdığı bu romanı ülkenin şimdiye kadarki en büyük prodüksiyonuyla sahneye aktaracağını da duyurmuştu. Haftalık resmi El Maved gazetesindeki haberde, Iraklı sanatçıların, "Zabiba ve Kral" adlı oyunun provasını yaptıkları belirtilmişti. Oyunun esinlendiği romanı Saddam Hüseyin'in yazdığı, oğlu Uday'ın sahibi olduğu Babil gazetesinde yer alan bir haberde dile getirilmişti.


Baas-Kürt çatışması


Baas Partisi'nin iktidara geldiği iki ayrı Arap ülkesi Suriye ve Irak'ta Saddam Hüseyin ve Hafız Esad arasında biraz da şahsi nedenlerle bir rekabet başgöstermişti. Saddam Hüseyin, Baas Partisi'nin Irak'ta iktidara gelmesinden beş yıl sonra Irak'a döndü ve parti içinde hızla yükselmeye başladı. Gücü ele aldıkça Suriye'deki Baas hareketine üstünlük kurmak için girişimlerde bulundu. Bu düşmanlık yıllar sonra 1991'deki Körfez Savaşı'nda Hafız Esad'ın Irak'a cephe açmasına kadar giden gelişmelerin önünü açacaktı. Bazı tezlere göre Saddam'la Esad arasındaki gerginlikte Suriye'deki Baas rejiminin Arap Alevileri'nin hakimiyetinde olması, Irak'takinin ise Sünniler'den oluşması rol oynadı. Profesör Heine, Saddam'ın homojenliği yerleşik kılmak için aldığı önlemleri şöyle açıklıyor:

"Parti, silahlı kuvvetler ve kamu idaresine paralel bir yapı oluşturuyor. Gizli gerginlik ve çekişmeleri bastırabilmek için de Saddam Hüseyin kilit noktalara hep Tikrit'li hemşehrilerini yerleştiriyor. Devletin en önemli makamları aile ve aşiret mensuplarının elinde. Ordu, kamu idaresi ve iş dünyası Saddam'a mutlak bağlılık içinde." Arap dünyası, (Mısır, Suriye ve Filistin) İsrail'in bölgedeki varlığına karşı direniş ortaya koyarken 1974'te (Saddam'ın resmi olarak da yönetimi ele geçirmesinden beş yıl önce) Baas Partisi Kürtler'le savaşıyordu.

Ülkede idamlar

1979'de Baas Partisi bir sessiz darbeye sahne oldu. Devrim Komuta Konseyi'nin Başkanı ve aynı zamanda Irak Başkanı ve Saddam'ın hamisi olan Ahmet Hasan el-Bekir'in sağlık sorunları karısı ve oğlunun ölümü üzerine artmıştı. 1968'den itibaren yavaş yavaş ama planlı bir şekilde iktidar Saddam'ın eline geçmiş, el-Bekir yalnızca onursal bir lider olarak kalmıştı. Ülkenin her yerinde yardımcısı Saddam'ın resimleri boy gösteriyordu. Partinin kimliğinde laik, demokratik ve sosyalist yazıyordu ama, geçen on yılda Saddam ve ailesi-nüfusun beşte biri olan Sünniler'in arasından- Tikrit denen küçük kasabadan gelen bir azınlık partiyi ve ülkeyi ele fiilen ele geçirmişti. 1970'lerin sonuna gelindiğinde Irak'taki Saddam Hüseyin rejimiyle Suriye'deki Hafız Esad iktidarı arasındaki gerilim arttı. Esad, Suriye ve Irak'ın birleşmesini amaçlıyordu. Ancak Saddam hem İsrail'e komşu olmamak hem de petrol zenginliğini fakir Suriye ile paylaşmamak için buna yanaşmıyordu. Bu, Baas düşüncesinin teorik kuramı 'Arap Birliği' düşüncesiyle çelişiyordu ama Saddam zenginlikleri paylaşmama gibi pratik bir gerekçeyle böylesi bir politika izlemeyi uygun görmüştü.

16 Haziran 1979'da bir resmi ziyarette Hafız Esad, Bağdat Havalimanı'nda Saddam tarafından karşılanmadı. Saddam, bunu yapmakla kalmadı ve 8 Ağustos 1979'da aralarında Devrim Komuta Konseyi üyelerinin de bulunduğu bakanları ve bazı özel kalem müdürlerini (toplam 21 kişi) Suriye ile gizli anlaşma yaptıkları gerekçesiyle astırdı.

Bu aynı zamanda Saddam'ın Irak'ın yeni Başkanı olarak darbeyle işbaşına gelişiydi. Saddam, Başkanlık Sarayı'nın balkonundan dışarıda tezahürat yapan 5 bin kişiyi selamlarken Başkan el-Bekir'in sağlık sorunları nedeni ile görevden kendi arzusu ile ayrıldığı duyuruluyordu. Son 20 yılında 10 darbe girişimi, iki silahlı isyan ve bir sivil savaş ortamını yaşayan ülkede Saddam Hüseyin, Baas Partisi'nin, Devrim Komuta Konseyi'nin ve Irak'ın yeni Başkanı olarak görevi devralıyordu. 1980'li yıllara girilirken nüfusu oluşturan 13 milyon Iraklı'ın kaderi artık tek bir adamın -Saddam'ın- ve onun Tikriti kabilesinin elindeydi.

FKÖ'lüleri öldürttü

1968 sonrasında Irak'ta ikinci adam olan Saddam, devlet yönetiminde anti-emperyalist bir görüntü çizmeye çalışıyor ama uygulamalarıyla ABD çıkarlarına hizmet ediyordu. Filistinli 'Kara Eylül' örgütüne adını veren 1970 olaylarında Ürdün Kralı, Filistin Kurtuluş Örgütü'ne saldırırken Ürdün'de konuşlanmış 15 bin Saddam askeri, Filistinliler'in öldürülmesini seyretmişti. Saddam'ın daha sonraki yıllarda şiar edineceği Filistinliler'le dayanışma söylemleri, büyük güçlere karşı Arap birliğini sağlama iddiaları da aslında yalnızca bir vaatten ibaretti. Irak Baas Partisi'nin Suriye Baas Partisi'ne olan düşmanlığı o kadar belirgindi ki, 'Arap Birliği' düşüncesini savunan Baas ideolojisini temelden sallıyordu. Bu gerginlik, Saddam Hüseyin'in 1980 yılında Suriye'yle ittifak yaptığı gerekçesiyle FKÖ önderlerini öldürtmesinin bile gerekçesi oldu. Bütün bu gelişmeler Saddam rejiminin, emperyalizmle savaşmak yerine, onun çıkarlarına hizmet ettiği düşüncesinin giderek yaygınlaşmasına yol açtı. Ve 1980 yılında Irak'ın İran üzerine yürümesiyle bu kanaat iyice pekişti. ABD, Saddam Hüseyin'i tüm savaş boyunca hem ekonomik, hem teknolojik, hem de askeri olarak destekledi. İranlılar'ın durumu hakkında uydulardan alınan bilgiler Bağdat'a aktarıldı. ABD Deniz Kuvvetleri 1988 yılında içinde İranlılar'ın bulunduğu bir Airbus uçağını düşürdü, yüzlerce kişi öldü. Saddam Hüseyin böylelikle 1-1.5 milyon insanın ölümüne neden olan İran savaşını kazandı ama ekonomisini aradan iki yıl geçtikten sonra Kuveyt'i işgal edecek kadar da çökertmişti.

16.03.2003 Yeni Safak

 

©KIVILCIM- Her Hakkı Saklıdır..06/03/2003 12:25 webmaster@kivilcim.org