|
Başbakan Gül, Ankara'da sıcak saatlerin yaşandığı bir
sırada Yeni Şafak yazarlarına çarpıcı açıklamalar yaptı.
Gül, "Eğer bu savaş olacaksa bunu önleme gücümüz yok.
Bunu baştan herkes bilsin"dedi.
Başbakan Abdullah Gül, Irak'ta bir savaş
çıkacaksa,Türkiye'nin bunu önleme gücünün olmadığını
söyledi. Gül, "Bir saniye bile başka şeyler düşünmüyoruz.
Bizim neredeyse rüyalarımız bunlar. Ama şu bir gerçek:
Eğer bu savaş olacaksa bunu önleme gücümüz yok. Bunu
baştan herkes bilsin" dedi.
Başkent'te sıcak saatlerin yaşandığı bir sırada Yeni
Şafak Gazetesi yazarlarını Başbakanlık'taki makamında
kabul ederek sorularını yanıtlayan Başbakan Abdullah Gül,
ABD ile iplerin kopmasının mümkün olmadığını belirterek,
"ABD tarafından bugün mutlaka cevap verilmesi bekleniyor
mu?" şeklindeki soruya, "Hayır öyle şey olur mu? Şu saat,
şu dakika diye bir şey olmaz. Muhakkak ki herkes işin
ciddiyetinde bulunması lazım. Neyse kimin ülkesinin
politikası, bunu birbirimizi sıkıntıya sokmadan takip
etmesi lazım. Herkesin işin ciddiyetini anlaması lazım.
Yoksa işte 10 saat, yarım saat gibi bir şey olmaz"
cevabını verdi.
ABD ile müzakerelerin sürdürüldüğünü ifade eden Başbakan
Gül, olaya bir para pazarlığı olarak bakılmasının yanlış
olduğunu söyledi. Gül, "Sadece ekonomi konularının öne
çıkması doğrusu beni üzüyor. Ben Amerikan
televizyonlarına da söyledim, biz birşey alıp satmıyoruz"
dedi.
ABD'nin tavrı karşısında yer yer hayalkırıklıkları
yaşadığını ifade eden Başbakan,"Bu yüzden hep söyledim,
ben ne bir kralım ne de Emir"dedi.
'Bu işler saatle olmaz'
Bugün mutlaka bir cevap bekleniyor gibi bir durum var mı?
Hayır öyle şey olur mu? Şu saat, şu dakika diye bir şey
olmaz. Muhakkak ki herkesin işin ciddiyetinde olması
lazım. Kimin ülkesinin politikası neyse, bunu
birbirimizi sıkıntıya sokmadan takip etmemiz lazım.
Herkesin işin ciddiyetini anlaması lazım. Yoksa işte 10
saat, yarım saat gibi bir şey olmaz. Burada önemli olan,
herkes meselenin farkında mı? Herkesin kendi açısından
karşı tarafın bilmesini istediği kaygıları vardır.
Bunlar gerçekten dikkate alınıyor, konuşuluyor. Budur
önemli olan şey. Biz de şüphesiz hükümet içinde bunların
hepsini değerlendiriyoruz.
Uluslararası konjoktür biraz değiştiği için durumu
yeniden değerlendiriyor muyuz?
Bizim işin başından beri söylediğimiz şeyler var.
Anayasa maddesini ortaya koyuyoruz. Anayasa'da buna
Meclis karar verir deniyor. Bütün bunlar için bir
gelişmenin olması gerekir.
Tayyip Bey, dün BM kararı beklemek gerekir deyince
kafalarda bu tür sorular oluşuyor.
Devlet adamları şimdi geleceği çok daha farklı
okuyabiliyorlar. Bizim elimize çok daha fazla bilgi
geliyor. Şimdi elimdeki dosyaları siz de okusanız, siz
de gelecekle ilgili çok daha iyi tahminlerde
bulunabilirsiniz. İşin iyi ya da kötü hangi istikamete
gittiği daha farklı bir şey. Bu bilgiler çerçevesinde iş
çok daha dönülmez noktalara doğru gidiyor. Bir taraftan
biz, bu iş savaşsız nasıl hallolur diye bunu son
saniyeye kadar da bırakmıyoruz. Bizim farkımız, belki
şova dönük adımlar atmadığımız için, halkla ilişkiler
kısmını çok ihmal ettmemiz oldu. Biz bugünkü sıcaklığı,
harareti 1 ay önce gördük. Onun için çok koşturduk. Ama
o zaman bu ilgiyi herkes gösteremedi. Şimdi herkes aynı
sıcaklığı gördüğü için ilgiyi gösteriyor ama dönülemez
noktalara da yaklaşılıyor. Dolayısıyla biz hala sonuna
kadar bu iş savaşsız halolsun diye uğraşıyoruz.
AB savaş ciddiyetini bizden geç anladı
Ama şimdi bir çelişki var gibi. Hem istemiyoruz,
uğraşıyoruz ama bir taraftan da savaşın ucunu açmış gibi
oluyoruz değil mi?
Bir saniye bile başka şeyler düşünmüyoruz. Bizim
neredeyse rüyalarımız bunlar. Biz her noktayı sonuna
kadar analiz ediyoruz. Ama şu bir gerçek: Eğer bu savaş
olacaksa bunu önleme gücümüz yok. Bunu baştan herkes
bilsin.
Brüksel'de bir şey oldu mu?
Açıkçası elle tutulur çok fazla bir şey görmedim. Avrupa
Birliği'ni daha önce devreye sokmak için çok uğraştık.
Avrupa Birliği ve sınır ülkeleri arasında müşterek bir
şey yapalım dedim. Yunanistan'ın organize ettiği
Brüksel'deki toplantıda yapalım dediler ama iş çok
gecikti. Herkes işin içine girdiği için toplantı,
kendileri açısından, bilgilenmeleri ve bölünmüş
Avrupa'yı toparlamaya dönük bir misyon oldu. Bizim daha
önceki teklifimiz, savaşı önlemeye dönük, somut adımlar
konusunda sınır ülkeleri ve AB birlikte hareket etsin
şeklindeydi.
Bunları kamuoyuna anlatılamadı...
Bunlar konuşuldu, bunları söylüyorum. Bunları anlattım,
söylediklerim ta Mısır'a gitti. Şimdi AB'nin bize ilgisi
tabiki çok büyük. Çünkü ben onlara sıcaklığı 1 ay önce
hissettik dediğimizde, onlar da 'biz de sıcaklığı sizden
hissettik' dediler. Onun için 15'ler toplanmadan önce
Chirac ve Schröder'le görüştük, görüşmek istediler.
Hepsine, hâlâ Fransa'ya ve Almanya'ya da, 'sonuna kadar
savaşı önlemeye dönük ne varsa yapalım' teklifini ben
yaptım. Şimdi herkes fark etti.
ABD Türkiye'den ne istiyor? Bizden ne isteniyor, olmazsa
olmaz nedir?
Onlar da kendi açılarından haklılar. Güç göstermeden bu
iş olmaz diyorlar. Askeri planlamalar, iklim şartları
var. İklimi kontrol edemezsiniz. Onların da buna göre
takvimleri var. Siyasi takvimle askeri takvim her zaman
paralel gitmeyebiliyor.
Bizden istedikleri ile bizim istediklerimiz konusunda
aradaki makas çok mubüyük?
Askeri, ekonomi, siyasi sahalarda kaygılarımız var.
Bunlar üzerinde duruyoruz.
Olmazsa olmaz diye bir şeyimiz var mı?
Detaya girmeyelim bu konularda.
Bugün parlamentoda dakikalarla yarıştık. Tezkere gelip
gelmeyecek diye?
Bunları önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Türkmenlerin azınlık sayılması, Kürtlere verilen
silahların savaştan sonra alınmaması gibi kaygılar mı
var?
Bunlar tabi önemli. Yani sadece ekonomi konularının ön
plana çıkması doğrusu beni üzüyor. Ben Amerikan
televizyonlarına da söyledim, biz birşey alıp satmıyoruz.
Irak cephesinden bir şey var mı, bir mesaj geliyor mu?
Hayır, hiçbir şey yok. Biz o cephede yapacağımızı
gerçekten yaptık.
ABD'nin talepleri?
Talepler belli. 20-25 bin muharip güç, lojistik bir sürü
destek isteği var. Toplam 55-60 civarında. Onlar
gerçekten çok sıkışmış vaziyetteler.
ABD ile ya hep ya hiç gibi bir noktaya gelinebilir mi?
Olur mu öyle şey. Olmaz tabi. İkili ilişkileri bu kadar
derin olan ülkeler böyle yapar mı?
Kamuoyunu dikkate aldım
Bütün bu ilişkilerde sizi hayal kırıklığına uğratan bir
şey oldu mu?
Türkiye, bölgedeki demokratik bir ülke. Türk kamuoyunun
ve Türkiye'nin tavrını, muhalefetin, entellektüellerin
ve tabi ki halkın tepkileri ve görüşleri yeteri kadar
dikkate alınıyor mu, alınmıyor mu Amerikalılar
tarafından bu noktada biraz tereddütüm var. Çünkü ben
devamlı söyledim, 'ben ne kralım, ne emirim' dedim.
Demokratik bir ülkede seçilmiş bir hükümetin
başbakanıyım. Dolayısıyla kamuoyunun tepkisini gözardı
edemem. Onlar da görüşmelerimizde devamlı 'görüyoruz,
anlıyoruz' diyorlar ama ne kadar bunun farkındalar,
bilemiyorum.
Saddam'a hak vaki olursa, savaş olur mu?
Buna cevap vermem yanlış anlaşılabilir, yanlış yönlere
çekilebilir.
Başbakan Abdullah Gül ile Yeni Şafak yazarları arasında
ilginç diyaloğlar yaşandı.
Çok yoğunsunuz.
AB'deki temaslarım sırasında, yoğun olduğumu söyleyince,
'benim yerimde olmak ister misiniz?' diye sordum. Hepsi
yok yok dediler.
Kaç saat uyuyorsunuz Sayın Başbakan?
Bugünlerde daha yoğunuz, günler daha hızlı.
Foto muhabirlerimiz sizin gözlerinizi çekmişlerdi. Bugün
daha iyi görünüyorsunuz.
Bugünlerde daha iyi görünüyorum.
Mehmet Şeker-Kilo almamış değil mi?
Koru-Hayır kilo almamış.
Bayramoğlu-Televizyonlardan kilo almış gibi görülüyor.
Gül-Televizyonlardan öyle gözüküyor.
Koru-Şimdi bir sorun var. Biz bu röportajı şimdi
yapıyoruz ama yarın çıkacak. Bu konuda karar verdik mi?
Gül-Neye karar verdik mi?
A. Selvi-Bütün dünya kararınızı bekliyor... Sadece biz
değil...
Koru-Bu kararınızı bütün dünya ilk kez Yeni Şafak'ta
okusun istiyoruz.
Gül-Yani Yeni Şafak çıkarken. Artık haberler şafakla
değil, gece çıkıyor.
Bayramoğlu- Powell 7 saat kaldı diyor...
Gül- Hayret nasıl böyle yazıyorlar. 24 saat kaldı falan...
Dün konuştuk, karşılıklı anlayış içerisinde.
NEVZAT DEMİRKOL / ANKARA YENI
ŞAFAK
|