M.Ö.220 ~

ana sayfa
Giris
Tarih
Cografya
Din-Dil
Kültür-Sanat
Ekonomi
Insan Haklari
Milli Mücadele
Düsünceler
Baglantilar
Irtibat

E-mail


   
   
   
   
   
   
DOGU TÜRKISTAN

DOĞU TÜRKİSTANDA İNSAN HAKLARI 2005


DOĞU TÜRKİSTAN ENFORMASYON MERKEZİ
2005 YILINA AİT İNSAN HAKLARI RAPORU
R

    

 Komünist Çin makamları 1949. yılında Doğu Türkistan’ı işgal ettikten sonra Uygur halkının aziz topraklarında insanlığa karşı devlet terörü politikası ile uluslar arası toplulukların insan haklarını savunma, özgürlük ve demokrasiyi ön plana çıkartma prensiplerine riayet etmeksizin Uygur halkının kendi topraklarında özgür yaşama, özgürce fikrini beyan etme, kendi kaderini kendi tayin etme gibi tabiî haklarının önüne devamlı olarak engeller çıkartmaktadır.

     Bunun neticesi olarak Doğu Türkistan’da yaşamakta olan Uygurların sert tepkisi ile karşılaşmaktadır. Milli zıddiyetler her geçen gün artmakta olup, Uygur halkının kendi yurtlarında insani hakları çiğnenmektedir. Özellikle de Uygurların inanç özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, ana dilin yasaklanması ve maarif alanında hissedilir derecede gerilemeler gözlemlenmektedir. Böylece dünyadaki demokratik ülkelerde yaşamakta olan özgür halklardan giderek uzaklaşmaktadır….
Gerçi Çin hükûmeti ile AB ülkeleri arasındaki iktisadi münasebetlerin koyulaşması ile taraflar arasındaki insan hakları münazaraları, yasalar hakkındaki görüşmeler neticesinde Çinin insan hakları konusundaki tutumunda kısmen iyileşmeler görülse de, Çin hükûmeti tarafından “Sinkiang Uygur Otonom Bölgesi” olarak ifade edilen Doğu Türkistan’da ki halkın haklı hukuk talepleri sert şekilde bastırılmakta ve bu yüzden de milli zıddiyet ve ihtilafların boyutları her geçen gün daha da büyümektedir.

ÇİN’İN YASALAR CİHETİNDEKİ ÇİFTE STANDART POLİTİKASI

     “11 Eylül Terör olayı”ndan sonra Çin hükûmeti “Uluslar arası Terörizme ortak darbe vurma” söylemini bahane ederek, Doğu Türkistan’da “Üç türlü güçlere darbe vurma” şeklindeki safsatayı bayrak yaparak bunu bir siyasi harekete dönüştürmekte ve bu hengamede sayısız suçsuz Uygur’un yukarıdaki gibi yaftalamalarla hapislere atılarak suçsuz yere ceza almalarına sebep olmaktaydı. Doğu Türkistan’daki Resmi Organların tamamının gücü Uygurlara siyasi cihetten darbe vurmaya yöneltildiği için, bu bölgede suç dosyası oranındaki artışlar hızla büyümekte, toplum güvenliği de ağır derecede bozulmuş bulunmaktadır.
Mesela Çin hükûmeti tarafından idare edilmekte olan “Tiyanşan Tori” (Tanrıdağı Ağı) adlı sitede 17.01. 2004 tarihinde “Sinkiang Uygur Otonom Bilgesi Toplum Güvenlik Bakanlığı” Ürümçi’de özel bir toplantı düzenleyerek bir yıllık faaliyet planlarını yürürlüğe koydu. 2004 yılında bütün emniyet Birliklerinin asli vazifelerinin “Milli Bölücülüğe ve yasa dışı dini unsurlara karşı darbe vurmak” olduğu vurgulandı.
     Mezkür haberde 2003 yılında Doğu Türkistan genelinde 92796 adet suç dosyası meydana gelmiş olup, daha önceki yıla oranla 20.2 oranında artış olduğu, bunların arasında hırsızlık ve gasp dosyalarının ise 77.7 oranını teşkil ettiği, dosyaların ifşa edilme oranının da % 50 nispetinde olduğu açıklandı.

     Çinli nüfusun genel nüfusun % 90’ını teşkil ettiği, Merkez durumundaki şehirlerden biri olan Ürümçi’de Doğu Türkistan geneline göre hırsızlık, soygunculuk, adam öldürme ve dolandırıcılık dosyaları % 90 oranını teşkil etmektedir.

     “Tiyanşan Tori” adlı İnternet sitesinde 2004 yılının Şubat ayının 18. günü yayınlanan bir haberde geçen yıl şehir genelinde 32191 adet suç dosyası oluşmuş olup, önceki yıldakine oranla 6.1 oranında fazlalaşmış olmasına rağmen resmi yetkili birimler ancak 15547 dosyayı sonuçlandırabilmişlerdir. Bu esnada 5512 kişi tutuklanmış, 4653 kişi hakkında da kesin karar verilmiştir. Fakat aynı yıl hükûmet tarafından “üç türlü Güçler” diye anılan ve tamamıyla yerli Doğu Türkistanlı halka yöneltilen “Bölücülük ve yasa dışı dini hareketler dosyası” gibi dosyalardan ancak 12 adet görülmüştür. Eğer 32191 kez meydana gelen adi suç dosyaları ile 12 defa meydana gelen “Milli Bölücülük Dosyası” mukayese edilecek olursa Ürümçi şehrinin asayişini kimlerin bozmakta olduklarını anlamak zor değildir. Bunun üzerine Ürümçi’de meydana gelmekte olan hırsızlık, soygunculuk ve adam öldürme olaylarını gerçekleştirmekte olanların ekseriyetinin Çinliler olduğu gerçeği de ortadadır.Fakat komik olan şu ki; bu yılın (2005) başlarında çıkartılan “Ürümçi Vilayeti Siyasi Yasalar Görevi Toplantısı” nda “Yasa Birimlerinin 2004 yılındaki başlıca vazifesi Milli bölücülere, zorba teröristlere ve radikal dini güçlere sert darbe vurma amaçlı olan ve“Üç türlü güçler”e karşı yüksek dereceli baskı ve darbe vurma hareketini ebediyyen muhafaza etmemiz gerekir.” Şeklinde beyanlarda bulunulmuştur.

     Kanun uygulama birimleri şehrin her tarafını kaplamış bulunan hırsız, soyguncu ve katillerle mücadeleyi bir yana bırakarak aslında hiç var olmayan “ milli bölücü terörist ve radikal islamcılar” a darbe vurmak için seferber olmuşlardır. Çinlilerin bu tür politikaları Doğu Türkistan’da suç dosyalarının, özellikle de Çin milletinden olan suçluların sayısı şiddetle çoğalarak halkın can ve mal emniyetine ciddi tehdit oluşturmakta olmasını ciddiye almamaktadırlar. Özellikle de Çin hükûmetinin yukarıda bahsedildiği gibi, mevcut suçları önemsemeden, yerli Uygurların hak ve hukukuna devamlı olarak darbe vurmayı elden bırakmaması Çinlilerin kendilerinin çıkardıkları yasalara kendilerinin riayet etmedikleri ve dolayısıyla da kendi siyasi ihtiraslarının yasaların önüne geçmiş olduğu gerçeğini gözler önüne sermektedir.

     Çin hükûmeti kendilerinin insanca yaşama haklarını talep eden Uygurlara son derece acımasızca davranmaktadır. 2004 yılı Temmuz ayının 19. günü Kargalık nahiyesi yargı mahkemesi kapalı yargılama yaparak 19 Uygur’a “Bölücülük suçu” isnat ederek ayrı, ayrı ölüm ve hapis cezalarına çarptırmıştır.

     Bunların arasından 29 yaşındaki İdris Kadir “Devleti parçalamaya çalışmak, yasa dışı yollarla silah imal etmek ve bulundurmak” suçlarını işlediği gerekçesi ile ölüm cezası verilerek kurşuna dizilmek suretiyle idam edilmiştir. Geriye kalan 19 kişi ise 3 ila 10 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmışlardır. Bunların arasından bir kişi Rabiye Turup adında bir kadın olup, bu kadın “Doğu Türkistan İslam Partisi ile münasebet kurduğu ve bölücülere iaşe temin ettiği” iddiası ile 5 yıl süre ile hapis cezasına çarptırılmıştır.

     Yukarıdakilerden başka Çin hükûmeti yine hemen ardından Atuş şehrinden Abdulla Halil, Aksu-Kuçar’ dan Abdulla Reyim, Aksu şehrinden Ablikim Kurban adındaki gençleri “Doğu Türkistan İslam Partisi” ile ilişkisi olduğu şüphesi ile hapse attılar. Hatta hapiste yatarak ceza sürelerini tamamladıktan sonra serbest bırakılan siyasi mahkumlara daha sonraları da dışarıda devamlı surette darbe vurmayı elden bırakmaktadırlar. Mesela “Tiyanşan Ahbarat Tori” (Tanrıdağ Haber Ağı) adındaki internet sitesinde bu yılın başlarında (2005) “Toksun nahiyesinde üç türlü güçlere sert darbe vuruldu” şeklinde verilen habere göre 2004 yılı girdiğinden beri Aksu vilayetine bağlı Toksu nahiyesindeki polis merkezi “Milli duyguları güçlü, bölücülük yapma ihtimali var” diye bakılan 195 Uygur’u incelemeye tabi tutarak gözlem altına almış oların özgür hareket etme haklarını ellerinden almışlardır. Böylece nahiye genelinde 1990 yılından bu tarafa hapis cezasının bitiminde serbest kalan 115 Uygur’u yeniden toplayarak tekrar tutuklamışlardır. Buna bir örnek vermek gerekirse, Toksu nahiyesinde 28.08.2004 tarihinde Uçkun Gazetesinin (Kıvılcım Gazetesi) 103. sayısında “Doğu Türkistan Hakkaniyetçiler Partisi” başkanı Eysa Hüseyin’in 1994 yılının 8. ayında tutuklanarak 9 yıl süre ile hapis cezasına karar verildiği, 2003 yılında cezasının bitiminde serbest bırakılmışsa da 2004 yılı Ağustos ayında Çin polislerince tekrar tutuklanmıştır.

     Polis yetkilileri yine 1994 yılında siyasi faaliyetleri sebebiyle hapis yattıktan sonra serbest bırakılan ve daha sonra işe başlayan Eysa Yüsüp adında bir Uygur’u iş yerinden kovdurmuştur. Böylelikle siyasi sebeplere dayalı olarak hapse atılan ve sonradan bırakılan Uygurların işe alınmamaları hakkında bildiriler yayınlamak suretiyle onların yaşam yolları kapatılmaktadır.

     Yukarıdaki hadiseler Doğu Türkistan’ın yalnızca bir vilayetinde meydana gelen hadiselerdir. Doğu Türkistan’da ise 80’den fazla nahiye vardır. Böylesi vakalara Doğu Türkistan’ın bütün nahiyelerinde rastlamak mümkündür.

     Mesela, “Tiyanşan İnternet Sitesi” nde verilen habere göre ocak ayının 19. günü Kaşgar vilayetine bağlı Tokkuzak nahiyesi yargı mahkemesi bu nahiyenin Hanerik Pazar yerinde açık yargı toplantısı tertip ederek İslam İsmayil, Eziz Hesen başta olmak üzere 10 Uygur’u “Milli bölücülük faaliyeti gösterdi” diyerek ağır hapis cezasına çarptırmışlardır.

     Doğu Türkistan’da “Bozyer Özleştürüş Giziti” (Toprak ıslah Gazetesi)nde yer alan haberde geçen yılın sonlarında, yani 2003 yılının Ekim ayında “Sinkiang Uygur Otonom Bölgesi yüksek Yargı Mahkemesi” yaptığı toplantıda Hocamehmet adlı bir Uygur genci “Bölücülük faaliyetlerinde bulundu, 1997 yılındaki Gulca olaylarının ortaya çıkmasında rol oynadı” şeklindeki suçlamalarla ölüm cezasına çarptırarak kurşuna dizmek suretiyle idam etmişlerdir.

     Çin hükûmetinin “Büyük Batı Bölgesini Açış” sloganı ile her yıl binlerce Çinli göçmeni Doğu Türkistan’a getirip yerleştirmekte olduğu ve Çinin bir çok bölgelerinde propaganda merkezleri kurarak Çinli göçmenleri doğu Türkistan’a yerleştirmekte oldukları kamu oyunun malumudur. Ne yazık ki, birkaç yıldan beri Doğu Türkistan’da normal Uygurlar bir tarafa dursun hatta her hangi bir Üniversiteden mezun olanların bile iş bulamadan toplum içerisinde yitilme- kakılma içinde yaşadıkları Doğu Türkistan’daki temel toplumsal olaylardandır. Yerli halk Çin hükûmetinin işe yerleştirme hususunda Çinlilerle Uygurlar arasında Çifte standart bir yol izlediklerine de sert tepki göstermektedir.
Mesela “Sinkiang Uygur otonom Bölgesi Halk İşleri Bakanlığı” tarafından 2004 yılının 3. ayının 23. günü bir çok bölge, vilayet ve nahiyelerdeki çalışma ofislerine dağıtılan “2004 yılında otonom bölgemizde yüksek okul bitirenleri güney Sinkiang’daki 4 vilayet,ilçe ve köylerde işe yerleştirme için yürürlüğe konulan seçme usulü hakkında belge” de gösterildiğine göre “Otonom Bölge Komünist Partisi” ve “Halk Hükûmeti” Köy yasası birimlerindeki memur gruplarını güçlendirmek için bu yıl yüksek okul bitiren öğrenciler arasından 700 kişi seçerek onları güneydeki Kaşgar, Hoten, Aksu ve Atuş gibi vilayetlerdeki köy ve diğer yerleşim yerlerine memuriyet için göndermeyi planlamıştır. İşe alınan bu 700 kişiden 200 kişiyi azınlık milletlere tahsis etmiş olup, onların yaşının 25’ten aşağı olması ve aşağıdaki şartlara haiz olması gerekiyormuş.

1. Dört temel prensip üzerinde çok sıkı durarak, vatanın birliğini koruyan ve bayrağı parlak bir biçimde milli bölücülüğe ve yasa dışı dini faaliyetlere karşı duruyor olması gerekiyor.
2. Siyasi bilinci yüksek, aile yapısında milli bölücülükle uğraşanların olmaması ve dine inanmaması gerekiyor…
3. Komünist Partisi üyesi yada okulda öğrenci memuru olmuş olması yada daha önceden ilk üçe giren iyi öğrenci adlı şerefli üne sahip olmuş olması…; otonom bölge Halk işleri Bakanlığı kayıtlarında her bölge, nahiye ve vilayetlerdeki çalışma ofislerinden yukarıdaki şartlar dahilinde işe girmiş ve incelemelere açık olmaları istenmiştir.
Yukarıdaki bildiri yayınlandıktan sonra Uygurlar arasında özellikle de Uygur yüksek okul öğrencileri arasında şiddetli tepkiler ortaya çıkmıştır. Bazı Uygurlar ise, “Bu türlü şartlar altında Uygur yüksek okul öğrencilerinin iş bulabilmesi mümkün değil, hiçbir Uygur’un işe yerleştirme formuna “Ben dine inanmıyorum” diye yazmaya vicdanı asla razı olmaz. Bu, Çin hükûmetinin Uygur gençlerini dinsizleştirmek için uydurduğu tuzaklardan başka bir şey değildir.

2- DİNİ ÖZGÜRLÜKLERİN DEVAMLI OLARAK ÇİĞNENMESİ

     Çin hükümeti Doğu Türkistan’ı işgal etmesinden bu güne kadar Doğu Türkistan halkının din özgürlüğünü devamlı olarak çiğnemeyi sürdürdü. Çin hükümeti uluslar arası kamu oyunu aldatan, kendi yaptıklarını gizleyen bir yöntemle insan hakları raporları yayınlamayı sürdürüyor.
Çin hükümeti “2004 yılı Çin’de İnsan hakları gelişmeleri” adında beyaz kapaklı kitabında, “Çin vatandaşlarının ezelden beri var olan dini özgürlükleri Çin yasalarının koruması altına alındı. Vatandaşların dini teşkilatları, dini faaliyet toplantıları, dini müritlerin ilgili hakları , normal dini faaliyetleri yasalar çerçevesinde korunacaktır” denilmiştir. “Beyaz Kapaklı Kitap” diyor ki; 2004 yılında Guo wu yan Çin ülkesinde ilk defa dini özgürlükleri genel anlamda yasallaştırmıştır. ‘Dini işler belgeleri’ni yayınladı. Bu ‘Belge’ de açık olarak denilmiştir ki, “dini teşkilatlar ve dini ulemaların dini faaliyetleri bunun içinde yer almış, yine onların dini okul açma, dini kitaplar yayınlama, camilerin mal varlıklarını idare etme, dini faaliyetleri dışarıya doğru genişletme ve dış münasebetleri sonuçlandırma ve benzeri gibi hakları vardır. Bu haklar yerel hükümetlerin ilgili daireleri tarafından düzenlenerek, Çin Uyrukluların ve dini teşkilatların faaliyetleri yasaların himayesinde yürütülür” diye yazılmıştır. (Shinhua Haber Ağından alınmıştır) Yukarıdaki gibi yasa ve düzenlemeler yalnızca yazılı olarak kalmakta olup, fiiliyatta ise hiçbir gelişme söz konusu değildir. Üstelik Çin hükümeti Doğu Türkistan halkının üzerinden dehşet verici zulümlerini ve dini sahadaki baskıyı hiçbir zaman kaldırmış değildir.
Mesela şu anda Ürümçi’de dini kitaplar satan kitapçıları 2004 yılı Kasım ayının 10. gününden itibaren tutuklayıp hapsettiler. Günümüzde ise, Ürümçi’deki kitapçılara artık rastlamak mümkün olmamaktadır. (ETIC)
Çin hükümeti Uygurların dini özgürlüğünü boğmakta olduğunu haber yapan “Güney Çin Sabah Gazetesi” nin bir İngilizce haberinde ‘Nailene Chou’ nun Kaşgar’daki ziyaretinden sonra Uygurların dini özgürlükleri hakkında yazdığı bir makalesini yayınladı. Yazar, makalesinin başında Kaşgar’daki Heytgah camisi başta olmak üzere tarihi yerleri ve Kaşgar’ dan manzaraları överek, buradaki Uygurların her türlü dini faaliyetlerin Çin hükümeti tarafından sert bir biçimde bastırılmakta olduğunu yazmıştır. Yine aynı makalede Çin hükümeti dini özgürlükleri bu kadar sıkı baskı altına alsa da yine burada yer altı dini okulların faaliyet içinde olduğu yer almıştır.

     Çin’in yine uluslar arası terörizmle mücadeleden istifade ederek Uygurları sindirme faaliyetlerini arttırdığından bahisle, “sert darbe vurma hareketinin bunun tipik bir göstergesi olduğunu vurgulamıştır. “Güney Çin Sabah Gazetesi”nde yayınlanan bu makalede yine Çinin Uygurları bastırmak için Orta Asya’daki komşu devletlerle olan münasebetlerini güçlendirdiği böylece Çin yetkililerinin maaş yönünden kalkınmasına paralel olarak Uygurların da daha fazla dini özgürlük talep etmesinden endişe duyacağı yazılmaktadır. Bu, bir seyahatçinin Uygur Ülkesine giderek kendi gözleri ile gördüklerini bizzat anlattığı bir olay olup, Doğu Türkistan halkının karşı karşıya bulunduğu dini baskı ve yasaklamaların açık bir ispatıdır.

     Mesela Doğu Türkistan Enformasyon Merkezinin 19.05.2005 tarihindeki haberine göre, yakın zamanda Çin hükümeti Hoten’deki ünlü din adamı Abdul Ahat Barat Mahdum’u tutuklayıp 5 yıl hapis cezasına mahkum etmiştir. Haberin içeriğine göre Çin hükümeti 2004 yılı Ocak ayının 2. günü Abdulahat Barat Mahdum Hacim’i “Yasa dışı dini okul açarak talebe yetiştirmek suretiyle dini faaliyetlerde bulundu” suçlamasıyla tutuklamıştı. Anlaşıldığına göre bu şahıs, “Şarki Türkistan Tarihi” adlı kitabın yazarı, Doğu Türkistan Hareketinin öncülerinden merhum Mehmet Emin Buğra’nın yeğeniymiş.

     Doğu Türkistan Enformasyon merkezi ve onun akrabalarının anlattığına göre 74 yaşına girmiş bulunan Mahdum Hacim Hoten vilayet mahkemesi tarafından yargılanarak 5 yıl süre ile habis cezasına çarptırılmıştır. 2004 yılının 6. ve 7. aylarda yine Hoten bölgesinde geniş çaplı “temizlik ve tutuklama hareketi” yürütülerek yer altı dini okulları basarak dini alimleri ve bağımsızlık talep etme fikrinde olan Uygurları tutuklamışlardır. Öğrenildiğine göre yer altı dini okullar açan ve dini tedrisat verdiği şüphesi uyandıran 75 kişi, bunların arasında Erkin öncülüğündeki teşkilat görevlisi 3 kişi, 7 kişi eğitimci, bunlara yataklık eden 5 kişi, 16 kişi de üye kaydedici, olmak üzere 32 kişi öğrencilerle beraber tutuklanmıştır. Öğrenciler arasındaki 27 kişi 7 ila 15 yaş arasında olan gençlerden olup, bunların arasında 16 kız öğrencide varmış. Bu defa tutuklananların ardındakiler ise, öğrenciler, akraba ve dostların tanıştırması ile ayrı, ayrı şekilde Hoten, Kaşgar, Gulca, Turpan, Ürümçi gibi yerlerden gelenlerdir. Bunların anneleri babaları daha önceki yıllarda Çin hükümetinin siyasi suikastlerine uğrayan ve Çin hükümeti tarafından “Emekle Değiştirme” cezasına çarptırılarak “Yasa dışı dini faaliyetlerle meşgul oldu” yaftalamasına uğrayanlardır.

     Bunlardan da anlaşılıyor ki; Uygurların dini özgürlük ve siyasi hak talep etmek gibi hakları bir birleri ile sıkı sıkıya bağlantılıdır. Oysa ki; Çinlilerin söyledikleri gibi Uygurlar terörist faaliyetler içinde değildir. Çin hükümeti kendileri ilan ettikleri “Sinkiang Televizyon İstasyonu”ndan öğrenildiğine göre, geride bırakılan 3 yıllık süre içerisinde Çin hükümeti ilk etapta 10 ayrı kurs açarak toplam 7465 imam’ı Çin Komünist Partisinin siyaset ve ideolojisi ile ilgili eğitimden geçirmiştir. Haberden anlaşıldığına göre Çin Komünist hükümeti imamları eğitmede siyasi eğitimi çok daha önemli saymıştır. Her bir kararda imamlara Çin Komünist Partisinin “16. Kurultay Ruhu” başta olmak üzere 13 ayrı siyasi içerikli ders süresince “ Kur’anı Kerim”in ayetlerine nasıl tefsir verileceği hakkında 12 ayrı ders programlanmıştır.

     Çin makamları söz konusu haberde yine “Uygur bölgesinde geniş kapsamlı olarak bu defa ki imamları eğitimden geçirme faaliyetleri süresince dini zatların milli bölücülüğe karşı olan anlayışlarındaki seviyeleri yükseltildi” şeklinde gösterilmiştir.

     Hepimize malum olduğu üzere Uygur bölgesinde dini zatlara yönelik siyasi eğitim sürdürme hareketi uluslar arası insan hakları teşkilatının sert tenkitlerine maruz kalmakta olan bir husustur. Halbuki imamlara yönelik komünistlik eğitimi verme kursları açmak suretiyle onların beynini yıkama girişimi Doğu Türkistan’da dinin çiğnenmekte olduğunun açık bir misalidir.

     Diktatör Çin hükümeti yukarıdaki gibi kendilerine özgü siyasi oyunları icra etmekle kalmayıp ayrıca Uygurların en büyük arzularından biri olan hac’a gitme gitme hareketlerini de yasaklamaktadır. Mesela, Özgür Asya Radyosunun 28.04.2005 tarihindeki haberinde Çin hükümeti bu yıl hac mevsiminde Atuş şehrinin Aktu nahiyesinden devlet aracılığı ile hac’ca gitme hazırlıkları yapan 43 Uygur’u tutuklamışlardır.Bu kişiler aslında Pakistan üzerinden hac’ca gitme plan yapmış ve fakat bu durumu Çin hükümeti öğrendikten sonra hac için kendilerinin hazırladıkları kişileri de birlikte tutuklamışlardır.

     Fransız Haber Ajansının bildirdiğine göre Aktu nahiyesindeki bir polis Kaşgar’daki bir sınır boyunda 31 kişinin yakalandığını da itiraf etmiştir.
Çin hükümeti Doğu Türkistan’da İslam dininin güçlenmesinden endişe ederek Uygurların türlü yollarla hac’ca gitmesini yasaklamaktadır. Çin hükümeti Suudi Arabistan’a gitmek için Pasaport çıkartmak isteyen Uygurlara pasaport vermeyi durdurmuştur. Bundan başka da dış ülkelerdeki akrabalarını ziyaret etmek maksadıyla pasaport isteyenlerin de bu isteklerini reddetmişlerdir. Bunlardan da anlaşılıyor ki; Uygurların haklı hukuk talepleri aralıksız olarak çiğnenmektedir.

     Özellikle vurgulanması gereke meselelerden biri şudur ki, Uygurlarda çocuk eğitmek öncelikli ve çok eski tarihlerden beri süregelen bir an’ane olup, dini eğitime de ailede başlanır. Bunu yapılmasını evlatlarına verdikleri eğitimin en önemli bir bölümü olarak gören Uygur kadınları çocuklara devamlı olarak dini eğitim vermeyi, adab-ı muaşeret öğretmenin en önemli yöntemi olarak kabul ederler. Çin hükümeti bunu dahi yasa dışı olarak telakki ederek kadınları dahi tutuklamaktadır.
Mesela 25.03 2005 tarihinde Şahyar nahiyesi toplum güvenliği dairesi Aynisahan Muhammet adındaki din öğretmeni bayanı evindeki 5 öğrencisi ile beraber tutuklayıp götürmüşlerdir. Öğrenildiğine göre Aynisahan’dan eğitim almakta olanların e büyüğü 20 yaşında, en küçüğü de 12 yaşındaymış. Sonradan anlaşıldığına göre; Çin hükümeti Aynisahan’ı, Çin siyasi birimlerinin düzenleyerek okutulmasını istediği kitapları okutmadığı şeklinde bir suçla suçlamışlardır.(RFA)
Anlaşılıyor ki; Çin hükümetinin ortaya çıkardığı “ 2004 yılı Çin vatandaşlarının uymaları gereken dini işler kuralı” kesinlikle Çin vatandaşlarının dini özgürlüklerini yasalar gereğince yasaklamalarda ve kontrol etmede kullanacakları bahanelerinden başka bir şey değildir denilebilir.

3-UYGUR MAARİFİNİ MECBURİ ÇİNLİLEŞTİRME GİRİŞİMİ

     Çin hükümeti Doğu Türkistan’da uzun süreli sindirme, cezalandırma yöntemlerini kullanarak halkı bastırmaya ve itaat ettirmede başarı elde edemeyen Çin hükümeti bu defa da “çağın ihtiyacı” denilen safsatayı ileri sürerek Uygur halkının ana diline saldırmaya başladı. Çin dilini Çin’de yaşamanın en önemli mecburiyeti haline getirerek Uygur neslinin çıkış yolunu dile bağladılar. Bu tür gidişattan rahatsız olan halk Çin hükümetine karşı daha da tepkili hale gelmeye ve gelecekteki Uygur neslinin kaderinden endişe eder hale geldiler. Çünkü, dil bir milletin varlığının ve bugünkü tarihe iştirak edebilmesinin en mühim unsurlarından biridir.

     Çin hükümetinin nazarında tahsilsiz diyerek değerlendirilen Uygur halkı, Uygur dilini muhafaza etme ve kurtarma faaliyetleri ile meşgul olmaktadır. Çin hükümeti Uygur maarifini Çinlileştirmeyi 1998 yılından itibaren açıkça ilan etti. Bu hareketin ilk başlama yeri Uygur ideolojisi ve siyasetinin temsilciliğini yapacak olan Sinkiang Üniversitesi oldu.Üniversitelerde Uygurca görülmekte olan dersleri aniden Çince görülür hale getirdiler. Önceler bazı fen derleri Uygurca görülürdü. Uygur öğrenciler çift dili iyi öğrenerek Çinli öğrencilerle aynı seviyede gitmekteydiler. Ani olarak Uygur Edebiyatı ve tarih derslerini de Çince okutmak meselesine gelindiğinde halk bu uygulamaya karşı olduğunu bildirmeye başladı. Karşı çıkanlar arasından bir çok kişiler işten çıkartıldı yada takip altına alındı. Bilindiği gibi halkımız ezelden beri evlatlarını kendi ana dillerinde eğitmiş olup, hatta Üniversitelere kadar da Uygur dilinde aydınlar çıkmakta olduğundan bu çıkartılan ani solculuk politikaları Uygur aydınlarını bir süre afallattı ve sert bir şekilde sarsıntıya uğrattı. Eğitimciler Birliği milli teorilere endeksli otonomi yasalarını tekrardan görerek ve ondan yasal misaller elde ederek ilgili organlarla da bazı açık oturumlar yaptılarsa da, bu tür talepler hükümet tarafından zerrece dikkate alınmadı. Bu günkü Çin hükümeti Uygur maarifine insafsızca bir savaş ilan etti. Böylesine acımasız ve yavuz hırsız rolündeki hükümete karşı tepkili olan Uygurlar bu gün Uygur dilinin kusurunu arar oldular?!...;

     Çin hükümeti Uygur dilini mecburi olarak Çinlileştirmek için Uygurlara yönelik Çin dili yeterlilik sınavı’nı koz olarak kullanarak bu sıvı geçemeyenlere iş yerlerinde kadrolu işçi statüsü fırsatını vermediler. Aslında yukarıdaki gibi imtihanları vermeden de önceki hizmetinin sorumluluğunu yerine getiren “Azınlıklar” şimdilerde kabiliyetsiz sayılmaya başlandı.

     Mesela; Sinkiang Üniversitesi bu yıl mart ayından başlayarak Çin Dili Seviye Tespit sınavını sıkı bir zaruret olarak kabul edip bir çok kabiliyetli Uygur öğretim üyesini elemişlerdir. Güvenilir kaynaklardan alınan bilgilere göre Filoloji fakültesinden Gülcemal Memtimin, Osman İsmayil ve Eneytullah Kurban gibiler başta olmak üzere 8 öğretim üyesini Çin Dili Seviye Tespit sınavında 8. dereceye ulaşamadıkları gerekçesiyle ani olarak görevden almışlardır.

     Gulcemal Memtimin: Bayan, 38 yaşında olup, Uygur Klasik Edebiyatı sahsında mastır diploması bulunmaktadır. Uzun süreli Öğretim üyeliği tecrübesi ve araştırma yetkisine sahiptir. Uygur Klasik Edebiyatı sahasında Çinin Pekin vilayetinde Çince çıkan nüfuzlu dergilerde ilmi makaleler yayınlayıp, araştırma alanında da önemli etkiler oluşturmuştur. Sebatlı ve mücadeleci bir Öğretim üyesidir. Bu Öğretim üyesinin Klasik Uygur Edebiyatı eserlerini okuyarak günümüz Uygur diline çevirebilme kabiliyeti de bulunmaktadır. Uygur Edebiyatı ile önceden beri kuvvetli bir şekilde alakadar olan Paris-dil ve edebiyatını çok iyi pekiştirmiştir.
Osman İsmayil: Erkek, 42 yaşında İçtimai Fenler alanında Kazakistan’da doktorasını yapmış, eğitim- öğretimde ve araştırma konuların tecrübesine sahiptir. Uygur Folklorü alanında sayısız araştırma makaleleri ve kitaplar yazmıştır. İlgi alanı oldukça geniştir. İyi derecede Rusça da bilmektedir. Çince materyalleri incelemede ve faydalanmada bir müşkülatı bulunmamaktadır.

     Enaytullah Kurban: 45 yaşında, çağımız Uygur edebiyatının nesircilik alanında etkili bir nesirci ve araştırmacıdır. Deneyimli ve tecrübeli bir yüksek öğrenim eğitimcisidir. Çağımız Uygur edebiyatına ait eserleri tanzim ve tertibe koyma, bu sahada belgeli araştırmalarla meşgul olup, edebi eserler yazıp Uygur okuyucularca tanınmış bir kalem erbabı. Bu şahsiyetinde Çince seviyesinden zerre kadar şüphe etmeye mahal yoktur. Çünkü bu eğitimci gerek ders vermede olsun, gerekse nesir yazmada olsun çağımız Çin edebiyatından devamlı olarak haberdar idi. Burada kesinlikle böylesi yenilikleri ve araştırma olaylarını Uygur öğrencilere kendisine yabancı olmayan ana dilde anlatarak izah etme sorunu vardır. Elbette bu yönlü anılan öğretim üyeleri kendi ana dilleri ile ders anlatmaya ve araştırmalar yapmaya hakları olan kişilerdir. Fakat Çinlilerin bakış açılarına göre Çince ders anlatmayanlar seviyesiz olarak değerlendirilmektedir.

     Netice olarak yukarıdaki muktedir öğretim üyeleri Çince geçerli sebeplere dayanan öğretim üyeliği kürsüsünden çekilirse Uygurların ana dili ve Uygur Edebiyatının kaderi ne olacak? Bu tür durumlar Uygur maarifini mecburi olarak Çinlileştirmekten başka bir şey değildir.
Çin hükümeti Doğu Türkistan’da Uygur Maarifini Çinlileştirme meselesinde çok taraflı girişimlerde bulunmaktadır. Yüksek okulların durumu yukarıdaki gibi türlü engellerle dolu iken, ilk ve orta dereceli okullarda deneme sınıfları açarken azınlık bölgelerinin kabiliyetli evlatlarını Çinin içeri bölgelerine götürüp özel eğitimden geçirme iddiasıyla Uygur çocuklarını Uygur bölgesinden ayırarak onların, çok eski tarihlerden beri öğrene gelmekte oldukları edebiyat ve tarih derslerini öğrenme ve Uygurları hissetme, düşünme hakkından mahrum bırakmaktadırlar. Maarifte ise, Uygur çocuklarının kendi ana dillerini öğrenmelerine fırsat vermeksizin Uygur milli sınıflarını kapatmaktadır. Mesela 1998 yılından başlayarak Sinkiang Üniversitesinin bünyesinde bir Çarşamba günü ani olarak siyasi eğitim semineri sonrası Uygurca sınıfının kapatılacağını ilan ettiler. Çocukların aileleri bu duruma karşı çıkarak kapatılmaması gerektiğini söylemişlerse de bu durum yukarıların emri olduğu için kimsenin talepleri kabul edilmedi. Bu durum etkisiyle Ürümçi vilayetinin Sinkiang Üniversitesinin tutumunu örnek alarak peş peşe Uygur sınıfları kapatıldı. Şimdi ise Uygur vilayetinin hiçbir yerinde Uygur sınıfı bulmak mümkün değildir. Doğu Türkistan’ın başka vilayetlerinde de Uygur maarifini Çinlileştirme faaliyetleri giderek hız kazanmaktadır. Mesela Almanya’daki Doğu Türkistan Enformasyon Merkezi tarafından 27.04. 2005 tarihinde verilen bir habere göre Karamay Şehri Teknik işçiler okulunun 70 civarındaki milli öğretim üyesi Çince Seviye Tespit Sınavında 8. dereceyi geçemediği için onları işten çıkartarak kapıcılık, ot biçme, temizlik görevlerine sürmüşlerdi. Enformasyon merkezinin bildirdiğine göre onlar arasındaki iki kişi Çince ders veren milli öğretmenlerden olup, 8. dereceyi geçmişse de okul onların imtihanda başarılı olamadığını ileri sürerek onları mecburi olarak tuvalet temizlik görevine göndermişlerdir. Onların biri Gülnaz Tohniyaz, diğer biri ise Aygül Hüseyin isimli kişilerdir. Okul bunlara 3 yıl içerisinde Çincede 8. dereceden mutlaka geçmelerini, geçememeleri halinde işten atılacakları konusunda uyarılmışlardır.

     Doğu Türkistan’ın Gulca şehrinde 16.03.2004 tarihinde Çinliler kendilerinin çıkarttıkları Gulca vilayetindeki 600 milli öğretmenin Çin dili eğitiminden geçirileceği konusundaki resmi ilanında 2004 yılından başlanarak 6 yıl içerisinde Gulca şehrinde her yıl azınlıklardan olmak üzere 100 öğretmen bir araya getirilerek planlı bir şekilde siyasi ve Çince seviyesi yüksek olan öğretmenler yetiştirmek suretiyle 6 yıl içinde ulaşılması hedeflenen maksada ulaşmaya karar vermişlerdir. Bu belgede bildirildiğine göre 2010 yılın kadar bu vilayetteki 73 ilk ve orta dereceli okulların içindeki öğretmenleri siyasi ve Çin dili seviyesi yüksek, bilgi dağarcığı kuvvetli ve her yönlü olarak iyi yetiştirilmesine karar verilmiş. Çinin bu yolla asıl erişmek istediği hedef ise, siyasi ve dil yönünden Çin hükümeti ile bütünleşmeyi ve birlikte hareket etmeyi sağlamaktır. Böylesine uzun vade gözetilerek Çince’yi her yönlü olarak mecburi hale getirmesi Çin hükümetinin Uygur maarifini zoraki Çinlileştirmek istemekten başka bir şey değildir.

     Çin hükümeti Doğu Türkistan’daki bütün il, ilçe köy ve kasabalardaki maarif sisteminde Çin dili ile öğrenim görmeyi tek yol olarak göstererek Uygur halkının doğal yaşama hakkına sert şekilde saldırmaktadır.

4-UYGUR HALKININ ÖZGÜR DÜŞÜNME, FİKİR BEYAN ETME VE HABER ALMA HAKKININ ÇİĞNENMESİ

     Çin hükümetinin Doğu Türkistan’da hakimiyet sağlamasının üzerinden geçen onlarca yıldan beri Uygur halkının özgür düşünme ve fikir beyan etme hakkı, dünya haber kaynaklarından zamanında haberdar olma hakları kesintisiz çiğnenmekte olan meselelerden biridir. Dünyada İnsan haklarının sürekli olarak vurgulandığı, barış ve özgürlük şarkılarının her tarafta yankılandığı 21. asırda Doğu Türkistan’daki Uygur halkı halen haber ve haber almanın yasaklandığı, düşünce özgürlüğünün devamlı olarak boğulmakta olduğu bir ortamda yaşamaktadır. Yeniliğe özlem duyan milletin geleceği hakkında az-çok kaygılanan bir kısım Uygur gençleri ise, sebepsiz yere hapislere atılarak diktatör Çin hükümetinin dayanılmaz işkenceleri altında hayatlarını sürdürmektedirler. Mesela ETIC’in 19.04.2005 tarihli haberinde 2004 yılı kasım ayının ortalarında genç Uygur yazar ve şair, özgürlüğün sesi Nurmuhammet Yasin (Mahlası Örkeş)i gizlice tutuklamıştır. Yazar Nurmuhammet Yasin’i Çin hükümeti “Kaşgar Edebiyatı”nın 2004 yılına ait 5. sayısına “Yava Kepter” (Yabani Güvercin) adlı özgürlüğü ve hürriyeti anlatan hikayeyi yazdığından dolayı tutuklamıştı. Çin hükümeti Nurmuhammet Yasin’e “bölücülük ve bağımsızlığı çağrıştırdın” diyerek iftira atmıştır. “Kaşgar Edebiyatı” dergisinin 2000 adet basılmış olup, terörist Çin hükümeti halka dağıtılmış olan dergiyi bile toplattırmak için özel “Silahlı toplama Grubu” tahsisi ederek Kaşgar vilayeti Toplum güvenliği dairesi ve devlet güvenlik dairesini de harekete geçirmekten öte, Kültür dairesindeki görevlileri de mecburi olarak görevlendirmişlerdir. Toplatılan dergileri zorba polis dairesi yetkilisi kendi ofisinde biriktirmiştir.

     Nurmuhammet Yasin 12 yaşından itibaren “Örkeş” mahlas ismi ile Uygur Edebiyatı saflarına adım atmıştır. O “Tarim Goncaları”, “Kaşgar Edebiyatı”, “Yarkent Gazetesi” “Tarim”, “Tanrıdağı Dergisi”, “Kumul Edebiyatı”, “Yeni Kaştaşı”, “Kaşgar Gazetesi”, “Sinkiang Medeniyeti”, Sinkiang Sanatı”, “Bulak Dergisi”, “İşçiler Vakit Gazetesi”, “Sinkiang Gençleri Dergisi”, “Ürümçi Akşam Gazetesi” olmak üzere Gazete ve dergilerde “Oynayacak Çocuk Varmı?”, “Sırlı Gece”, “Yüreğim Ağlar” gibi de şiir, hikaye, nesir ve piyesler yayınlayıp halkımız tarafından tanınan vatanperver, Adaletperver genç bir yazar idi. 2005 yılı girdiğinden beri de “Özgür Asya Radyosu”ndaki görevliler Kaşgar vilayeti polis dairesi, Maralbaşı nahiyesi Polis dairesi ve otonom bölge Yüksek halk mahkemesine telefon edip, Nurmuhammet Yasin’in durumu hakkında haberlere ulaşmak istedilerse de, onun tutuklandığı ve bölücülük, bağımsızlık ideolojisini yaydığı söylenilmiştir. Saldırgan hükümet Nurmuhammet Yasin hakkında tafsilatlı malumat vermekten çekinerek kendilerinin teröristlik suçlarını uluslar arası toplumdan ve Doğu Türkistan halkından gizleye gelmektedir.

     Doğu Türkistan’da haber sahasındakilere olan baskı çok ağır olup, hakiki ahvali gözlemleyen ve doğruyu konuşanlar çin hükümetinin sert hapis cezası ile karşılaşmaktadırlar. Mesela vatanperver Uygur haberci Abdugeni Memtimin’in buna tipik bir misal olabilir. Abdugeni Memtimin Erkek, 38 yaşında Uygur, Yüksek okul tam kurs kültürü sahibi. Kaşgar vilayeti dokumacılık bölge okulunun öğretmeni, 2002 yılı Temmuz ayının 26. günü göz altına alınarak aynı yılın Ağustos ayının 30’unda mevcut yasalar gereği tutuklanmıştır.

     Abdugeni Memtimin devletin gizli bilgilerini dış ülkelere yasa dışı olarak gönderdiği suçlamasıyla 9 yıl süreli hapis cezasına karar verilerek 3 yıl süre ile de siyasi haklardan mahrum edilmiştir. Cezası 2011 yılı Temmuz ayının 25’inde sona eriyor. Yargılama esnasında Abdugeni Memtimin’e Avukat verilmediğinden kendi kendisini savunmak zorunda kalmışsa da onun savunması hiçbir şekilde dikkate alınmamış, Çin yasaları gereğince suçlu bulunarak tutuklanıp hapse atılmıştır. Vatanperver Muhabir Abdugeni Memtimin’in suçu ise, 1996 yılı ile 2001 yılları arasında Abdulcelil Karakaş’ın yol göstericiliği ile Bilgisayarda “Doğu Türkistan Enformasyon Merkezi”nin “Uçkun” (Kıvılcım) gazetesini görerek fikirlerinde değişmeler olup, Abdulcelil Karakaş’ın yardımları ile Doğu Türkistan Enformasyon Merkezinin yerleştirmesini kabul ederek “doğu Türkistan’da İnsan Hakları Çiğneniyor”, “Peyzavat nahiyesinde bir öğretmen dini faaliyetlerle meşgul olduğu için işten çıkartıldı, 3 kişi de yardım yataklık yaptıkları gerekçesi ile cezalandırıldı.” “İdeoloji alanında bölücülüğe karşı durma hareketi yürütülüyor.” gibi haber ve makaleleri bilgisayarla göndermiş ve Kaşgar vilayeti Komünist Partisinin başkanı Zhang Jian’ın “Varlığı muhafaza etmek, bölücülüğe karşı durmak bir tür uzun vadeli hizmettir.” Şeklindeki sözlerini gönderdiği gibi bahanelerle hapis cezasına maruz kalmıştır. Görünüyor ki; Uygur aydınlarının kendi insani haysiyet ve haklarını koruması Çinin her türlü baskıları altında yaşamakta olan Uygur halkının dert ve ahvallerini başkalarına duyurmak arzusu ile hizmet eden Uygur gençlerinin durumu işte bu…

     Çin hükümeti yine Uygur bölgesindeki hissedilen siyasi meseleleri mülahaza eden 5 dergiyi kapattı. Uygur Otonom bölgesi haber ve neşriyat dairesi 2005 yılı girdiğinden bu yana toplum içerisindeki hissedilen siyasi meseleler hakkında makaleler yayınlayan “Başkentteki önder”, “Güzel hayat”, “Arabacı”, “Rengarenk Hayat”, “Jiu Shang” gibi dergileri kapatmak hakkında emirler verilmiştir. (ETIC 26.04. 2004)
Çin hükümeti Uygur Yurdunda tarihten beri sayısız siyasi oyunlar oynayarak, halkımız üzerinde zoraki bir hükümranlık süregelmişse de kültürel ve etnik cihetten birbirleri ile ezelden beri bir yakınlığı olmaması sebebiyle halkın bu faşist hükümete meyletmesi söz konusu olmadı. Böyle olduğundan Çin hükümeti halka ayan olan tarihi yine kendilerinin siyasi ihtiraslarını tatmin etmek için “Sinkiang’ın Umumi Tarihi” ni yeniden yazmaya başladı. Tanrıdağ İnternet Sitesi” 2005 yılı 1 Ocak günü Ürümçi’de “Sinkiang Umumi Tarihi”ni yazacak olan tahrir heyetleri toplantısı yapıldığını ve böylece “Sinkiang Tarihindeki en geniş çaplı tarih yazıma” görevinin resmen başlandığını haber yaptı. Yakında Çin Merkezi hükümeti siyasi büro üyesi, Uygur bölgesi Komünist Partisi sekreteri Wang Le Guan: “Sinkiang’ın tarihi meselesi ciddi bir mesele. Devlet içindeki ve dışındaki bölücüler Sinkiang tarihini çarpıtarak, ondan Sinkiang’ı vatanımızdan ayırmanın tarihi ve siyasi sıfatından faydalana geldi. Bunun için ben Sinkiang’ın vatanımızın ayrılmaz bir parçası olduğunu belgeleyecek bir kitabın olmasını ümit diyorum. Bu vatanın birliğini korumak, bölücülere karşı durmak siyasi mücadelemizin bir ihtiyacıdır.” Demiştir. Çin komünist Partisinin Uygur Yurdundaki Çin Komünist Parti propaganda bölümü 1990 yılında Uygur tarihçisi Turgun Almas’ın “Hunların Kısa Tarihi” , “Uygurlar”, “Uygur Klasik Edebiyat Tarihi Hakkında Beyan” adlı üç kitabı açık tenkit etme hareketi ve de tenkit ve muhakeme toplantısı yaparak bu kitapların dağıtılmasını yasakladıktan sonra özel birim oluşturarak “Uygurların Kısa Tarihi” ve “Sinkiang Tarihi olmak üzere Siyasi tarihler yazmışlardı.
Çin hükümeti Uygur yurdunda 2005 yılı girdiğinden beri matbuat sahasında sarı yasa dışı neşriyatları temizleme hareketi yürütmektedir.Uygur Otonom Bölgesi Komünist Parti Genel sekreter yardımcısı Nur Bekri’nin bildirdiğine göre “Bölücülüğe karşı durma”, “Sızmaya karşı durma”nında yasa dışı sarı yayınları temizleme hareketine dahil olduğunu bildirmiştir. Bu esnada hükümetin istemediği 430 adetten fazla neşriyat müsadere edildi. Bunların arasında dini, siyasi kitap, dergi, teyp kaseti ve görüntü kasetlerinin de olduğu öğrenilmiştir. Uygur yurdundan gelen haberlerden anlaşıldığına göre İskoçya milli bağımsızlık savaşını konu alan “Cesur Yürek” adındaki sinema kasetini de yasaklamışlardır. Üstelik te İnternet ağı merkezlerini de temizlenmesi gereken yerler listesine dahil etmişlerdir.(RFA)

     Çin hükümeti Uygur yurdunda 2001 yılından başlayarak ideoloji sahasında bölücülüğe karşı durma hareketi, sert darbe vurma hareketinin başlatılmasını müteakip 5 yıl içinde çok sayıda vatanperver, Uygur aydınları, yazarlar, Yüksek okullarda görev yapmakta olan öğretim üyeleri Çin hükümetinin zarar vermesi sebebiyle ruhi baskı altında türlü hastalıklara duçar olmaktadırlar. Mesela; Sinkiang Üniversitesinin önde gelen öğretim üyelerinden Tursun Kurban bunlara tipik bir misaldir. Tursun Kurban Hoca Sinkiang Üniversitesi edebiyat Fakültesinin çocuk edebiyatı ve edebiyat nazeryesi hocasıdır. Bu Milletperver hoca Çin hükümetinin üst üste yaptığı baskılar sebebiyle yüksek tansiyona dayalı kısmi felç olmuş ve emekli olarak yaşamını sürdürmektedir. Milletperver Tursun Kurban Hoca Sinkiang Üniversitesindeki önde gelen başarılı hocalardan biri olup, uzun yıllar Uygur Çocuklar edebiyatı dersi ve araştırmaları ile meşgul ola gelmişti.Maarif sahasına katkı sağlayanlar safında olmaya ve ahir ömrünü mutluluk içinde geçirmeye layık idi. Söz konusu öğretim üyesi her zaman ders kürsüsünde millet hakkında konuştuğu ve içinde bulunulan vaziyeti doğru tahlil ederek öğrencilere hedef ve gaye edinmeleri konusunda telkinlerde bulunduğu için Çin hükümetinin dikkatini celb etmişti. 1990 yılında sabık Sovyetler Birliği dağılıp dünya siyasi vaziyeti bir süre çetin değişimler geçirirken ve Orta Asya haritasının yeniden çizilmekte olduğu dönemlerde bu tür değişimlerden ilham alan Tursun Kurban hoca Asya’daki bağımsız Türk devletlerinin kuruluşu ile Uygur bölgesi üzerinde göstereceği tesirleri öğrencilerine dosdoğru anlattığı için Çin makamları bu öğretim üyesini ders kürsüsünden 9 yıl ayırıp, o fakültenin materyaller bölümünde göz altına almışlardı.

     2001 yılındaki “İdeoloji sahasındaki bölücülüğe karşı durma hareketi” sırasında bu hocanın yaptıkları ettikleri tekrardan ele alınarak insafsız sorgulamaların hedefi haline getirildiğinden daha yeni yeni kendisini toparlamaya çalışan hocaya bu durum çok sert ve ani bir baskı oldu. Hemen ardından da yüksek tansiyon hastalığına yakalanarak beynine kan sıçradı. Geçirdiği ameliyatlardan sonra kendisi sağ kaldıysa da, vücudunun bir bölümü felç oldu. Bu zatın hastalığını Çinin baskılarından olmadığını söylemek mümkün değildir. Bu Öğretim üyesi ile beraber daha bir çok orta yaş ve genç okutmanlar ruhi zafiyet, yüksek tansiyon, gizli kalp hastalıklarına yakalandılar.
Daha bir çok türlü, türlü baskılar öğretim üyelerinin sağlığına zarar vermektedir. Uygur aydınlarının ruhi bunalımları her geçen gün daha da artmaktadır.

“Doğu Türkistan Enformasyon Merkezi”

(İzahat: Mezkur Rapor “Kıvılcım” Gazetesinin Başyazarı Erkinay tarafından kaleme alındı) Uygur’ca dan Çeviren: Mehmet Emin BATUR


© ETIC.  Her Hakkı Saklıdır. Son Değişiklik: 22.03.2007 16:56   Hazirlayan: A. Karakash