|
Mart 2002'dan - Eylül 2003'e kadar hazırladığımız
raporlarda Çin tecavüzü altında Doğu Türkistan'da
gerçekleşmekte olan devlet terörizimin cinayet ve
suçları, Çin hükümetinin halkımızı terörcü adıyla
nitelendirmesi ve zulümü, günahsiz halka çeşitli siyası
suçlar vererek onlara işkence ve hapiz cezasına
çarpmaları, milli soy kırmı, demokratik düşüncelere
karşı uyguladığı çeşitli baskılar, gündemde yer alan
radikal islam güçleriyle hiç alakası olmamasına rağmen
binlerce din adamların suçsuz yere yakalanmaları ve idam
edilmeleri, binlerce seneden bugüne kadar korumakta
olduğumuz islamı ve milli kültürlerimize karşı
yapılmakta olduğu türlü ideolojik baskılar sadece islam
bayrağı altında halk tarafından gizlice korunmaktadır.
Fakat
bu dirençlere Çin hükümeti, yıllarca halkın gönlünde
yer alan bağımsızlık düşüncesi ve mücadelesine karşı
büyük ölçüde uyguladığı ideolojik baskılar günden güne
artmaktadır. Hatta buna örnek olarak, dini itikatlarını
kısıtlayarak siyasetle hiç ilişkesi olmayan din
adamlarını, komunist Çin menfaatlarına uygun şekilde
halka fetva vermelerine zorlamaları daha önceki
raporlarımızda açık bir şekilde belirtmiştir.
Bu senelik raporumuzda, Çin tecavüzcüler tarafından üstü
açık hapishaneye çevirilen 1,850,000 km kareden fazla
topraklarda binlerce yıldan buyana yaşamakta olan 20
milyondan fazla nüfuzun, hiç bir şekilde Çin'lilerle
yaşam, ırk, kültür ve dini inaçlarda benzerliği olmayan
tarihten Arısaçk, Tohar, Iftalıt, Turan, Hun, Türk,
Soğdiy, Oğuz ve Uygur adlarını taşımakta olan toplumun
özgürlüğünü ve haklarını kısıtlayarak dünyada benzeri ve
çeşidi olamayan mahut Çin işkencesi hakkında bilgi
vereceğiz. Tarıhi arka görünüşüne, konuşma lisansı ve
alfabetiğe, etnik özelliğine, yaşam coğrafıyasına, genel
ahlak, dini inaçlarına ve kendine özel kültürüne sahip
olan bir milletin soyunu kökünden yok etme çalışmalarını,
yayıncılık, basın, habercilik, bilgi ve informasyon,
genel eğitim, inanç, genel sosyal haklar ve diller gibi
konulara değinerek açıklayacağız.
1) Çin hükümetinin Basın ve Yayıncılık Sahasında
Uyguladığı Baskılar
Daha önceki raporumuzda Çin hükümetin 2002 tarıhinde
Doğu Türkistanda yürülüğe getiren ideolojik sahasındaki
"kökü yok etme projesi" ve çalışmalar içersinde yer alan
büyük ölçüde kitapları ateşe vermek ve D.T.
Üniversitesinde uygur dili eğitimin iptal edilmesi gibi
örenekler verilmişti. Bu uygulamalar Çin merkez hükümeti
tarafından 1 Eylül 2002 tarıhinde yürülüğe resmen
girmişti.
31 Ekim 2002'de Çin hükümeti D.T. başkenti Ürümçi'de,
üst düzey devlet memurları ve yöneticiler arasında
yapılan toplantıda ideolojik sahasında gerçekleşecek
olan çareler ortaya koymakla birlikte halkın zulüme
karşı yürüyüş ve harekatlarına karşı nasil bir politika
ve baskı getirlmesi tartışıldı. Toplantıda cellat Wang
Lequan konuşma yaparak bu toplatının esas nışani her
türlü gazete dergi ve kitaplar ve metbuaatcıları
dikkatlı kontrol etmek, medya kuruluşları radyo ve
telvizyon ve buna benzeyen merkez ve bölgesel yayın
kuruluşları içersinde bağımsızlık mücadelesi yapmakta
olan şahıslara ağır darbe vermek, binlerce insan veya
binlerce çalışan kuruluş yanlış şekilde darbe verilse de
ama bir insanı sakın elden kaçırmamaslık hakkında emir
verilmişti.
Mart 2002 tarıhinden buyana, Çin hükümetinin "Bağımsızlık
Mücadelsine Karşı" yürülüğe getirdiği "Ideoloji
Sahasındaki Eğitim Seminirleri" adında harekatlar günden
güne çoğalayarak Uygur dili, dini inacı, tarıhi,
kültürü ve edebiyat sanatına daha büyük baskıları
getirerek "Tarihi El-Sanat Risalesi" "Uygurlar" "Hunlar
Tarihi" "Tarihi Uygur Edebiyatı" "Darbesiz Kurşun" "Uygur
Saidiye Hanedanliği" "Leyli Pınar" "Çiftçi Olmak Zordur"
"Uyanmış Ana Toprak" "Hediye" "Kum Basan Şehir" "Yabancı
Yurttan Ana Yurda Selam" adlı kitaplara ve audio-video
kasetlere, ünlü şahısların özgürlük hakkında yazmış
olduğu makalelere, özgürlük savaşını ifade eden hertürlü
VCD, DVD filimler ve resimlere yasak getirmekle birlikte
halkın evlerine gidip bunları zorunlu şekilde toplayarak
halkın önünde ateşe vermektedir. Bu tür harekatlar 2002
yıl başında Ürümçi, Gulca, Altay, Kumul, Korla, Aksu,
Artuş, Kaşgar ve Hotan illerinde gerçekleşerek milyondan
fazla din, tarih, felsefe, kültür ve edebiyat kitap ve
kasetler zorunlu halde toplayarak halkın gözleri önünde
ateşe verilimiştir. Bununla birlikte bu tür kitap ve
kasetleri satan, evlerinde gizlice saklayan binlerce
masum halkı "islam teröristi" ve "milli bölgüncü" adıyla
ağır para cezası ve hapis cezasına çarpılmıştır.
Bunlar Doğu Türkistan İnformasyon Merkezi (DTİM)
tarafından ele geçirilen haberler olup bir çoğu Çin
merkezi haber ajansı tarafından yayınlanan belgesel
materyallardır. Bunların birinde aynen şöyle bildiriyor.
www.tianshannet.com 24 Mart, 2002 haberinde, Çin
hükümeti "Ideolojik Sahada Milli Bölgüncüleri Yok Etme"
proje çalışmalarında toplam 7 tane dosyayı incelemiş,
377 kişiye ağır işkence ve 9115 kişiye hapis cezası
verilmiş. www.tianshannet.com 31 Mayıs 2002 haberinde,
Çin hükümetin "Ağır Darbe" çalışmaları devam ettiği
sürede 20 den fazla bağımsızlık teşkilatları, 100 den
fazla mücahit, 6000 adet kurşun, 140 adet silah, 10 adet
patlayıcıyı ele geçirilerek 500 den fazla camiler
kapatılmıştır. Bundan hariç manevi değeri yüksek olan 3
adet islam dini kitap ateşe verilmiştir, Böylece toplam
darbe harekatlarında 40 bin adet siyası sabıka dosyaları
incelenmiştir, 40 binden fazla kişi cezalandırılmıştır,
Tabii ki bu Çin hükümetinin yayınladığı istastistik
rakamların ne kadar doğru olup olmadığı hakkında bir
bilgiye henüz ulaşamadık. Ama İslam dinine ait bu 3
kitabın ateşe verilme haberi sayesinde Çin devlet
terörizimin uluslararası kamu oyunu ve medyasından ne
kadar derecede sır sakladığını kolayca görebiliriz. Bu
sürede 54 çeşit gazete ve dergi yayını durdurulmuş olup
bunların içersinde "Dünya Edebiyatı" "Pınar" "Mıras"
gibi 20 den fazla çok satılan dergilerin tiraji zorunlu
şekilde azaltılarak türlü bahanelerle bu sektörde
yıllarca emek veren yönetici ve çalışan elemanları işten
çıkartılmıştır.
Çin hükümeti tarafından toplanıp ateşe verilen değerleri
yüksek derecede olan manevi zenginliklerimizi yok
etmekle birlikte daha sonraki evlatların tamamen
Çin'lileşmesi ve her şeyin Çin'liler tarafından kontrol
edilmesi için kendilerine esas edilmesi açık bir şekilde
belirlenmiştir.
2) Çin Hükümetinin Temel Bürokrasi Çalışmalarında
Uyguladığı Çeşitli Baskıları
Doğu Türkistan İnformasyon Merkezi (DTİM) tarafından
öğrenilen ve memlekette çalışmakta olan
muhabirlerimizin gönderdiği haberlerle birlikte Çin
medyasının yayınladığı insan hakları ve ona ilgili
konuları aşağida daha detaylı anlatacağız. Muhabirimiz
Uçkunun memleketten gönderdiği habere göre, Çin hükümeti
2002 Nisan ayından başlayarak yurdumuzun çeşitli
bölgelerinde milli bağımsızlık hareketlerine ağır
darbeler vermektedir. Çin merkez hükümeti ile D.T.
emniyet müdürlüğü ve milli istihbarat teşkilatları
arasındaki yakın iş birliği sonucunda Şincan Uygur Özerk
Bölge kütüphanesinde milli bağımsızlık uğraşımızı "terörizim"
"milli bölücülük" "devlet bütünlüğüne zarar getirenler"
adlı tanıtım toplantısı düzenledi. Çin hükümeti D.T.
başkentinde bulunan bütün okul çalışanlarını ve
öğrencileri, iş sendikası ve ticaret odaları
birliklerini, devlet dairesi ve özel kurumlarda çalışan
tüm personelleri zorunlu şekilde bu tanıtım toplantısına
getirerek düşünce ve fikirlerini ortaya getirmesini ve
bununla birlikte tüm bağımsızlık mücadelerine birlikte
karşı çıkmalarına mecburladılar. Muhabirimizin verdiği
bilgiye göre bu tanıtım toplantısında daha önce hiç
görülmemiş 400 den fazla fotograf yer almış. Bu
fotograflarda milli bağımszlık ve özgürlüğümüze kavuşmak
için savaş veren gazi ve şehitlerimizin Çin'li
polislerle savaştığı anlar, Çin jandarmaların toplu
katlıam görüntüleri, idama giden mücahitlerimiz ve idam
sırasında çekilen fotograflarla birlikte ele geçen
gazilerimizin türlü işkencelere tabii olduğu görüntüler
net bir şekilde tüm D.T. başkenti halkına sunulmuştur.
Muhabirimiz Timur Çokının vatandan bildirdiği habere
göre 28 Mart 2002 tarıhinde D.T. başkenti Ürümçi'de
zorunlu halde toplanan Uygur dilinde gazete dergi ve
kitaplar Dongşan belediyesinin çöp arıtma bölgesinde
ateşe verildi. O günden bugüne kadar sanki kontrolsüz
yayılan ateş gibi D.T. her bölgesinde Uygur dilinde
gazete, dergi ve kitaplar zorunlu halde toplanarak ateşe
verilmektedir. "Kaşgar Gazetesi" 21 Ağustos 2002
tarıhindeki Çin'ce baskısında yayınlanan habere göre Çin
hükümeti, Kaşgara bağlı Yopurga, Çarkılık gibi toplam
12 köy ve kasaba yöneticisi ve muhtarları bir ara
toplayıp "İslam Terörü" ve "Milli Bölücülere" karşı
birinci dönemlik darbe harekatının başarılı olduğunu ve
bununla birlikte ikinci dönem darbe harekatının o gün
resmen başlayacağını ilan etmekle birlikte toplam 42,320
adet Uygur dilinde basılmış kitap, dergi, gazete ve her
türlü kasetleri ateşe verdi.
Muhaberimiz Yorunkaşın 10 Temmuz 2002 tarıhinde
gönderdiği habere göre Hotan iline bağlı Çıra ve Kiriye
köylerinde merkez hükümetin "darbe" emrini yerine
getirmek için Çin polisleri ev ev kontrol ederek zorla
kitap topladılar ve buna karşılık edenleri hapise
attılar. Böylece zalim Çin hükümeti günden güne D.T.
topraklarında asabileşmeye başladı. DTİM’e ulaştırılan
haberlere göre "Kaşgar Gazetesi" 4 Temmuz 2002 tarihli
yayınında Çin hükümetinin Kaşgara bağlı Yopurga, Mekit
gibi bir çok köylerde Çin komunist partisi okulunda özel
yetistirilen 60 dan fazla parti üyesi, köy kasaba
dolaşarak "İslam Terörizimi", "Milli bölücülere Karşı
Dayanışma" ve "Devlet Bütünlüğünü Koruma" konularında
devlet memuru, öğretmen ve öğrenci ve özel çalısanları
her gün toplayıp zorunlu halde merkez hükümet siyasetini
öğrenmeye zorlamakatadır. Bundan hariç zor şartlar
altında eğitimsiz kalan 10 binlerce köylüyü zorunlu
halde hergün siyasi eğitime tabii tutmakla beraber
onların geçmişte yaptıkları yanlışlara pişmanlıklarını
beyan ettiklerine ve bundan sonrada herhangi milli
bölücü unsurları devlet görevlilerine haber
vereceklerine dair kendilerinden imzalı yemin mektubu
aldılar.
DTİM’e ulaştırılan diğer haberlerde de aynı şekilde bu
tür baskılar bildirilmektedir. 16 Haziran 2002
tarihinde Çin hükümeti ideoloji sahasında mili
bağımsızlık düşüncelerine sahip olan şahısları yok etmek
amacıyla Mekit ilçesine bağlı radyo ve televizyon kurumu,
milli eğitim müdürlüğü, müftülüğü v.s. de üst düzeyde
çalışanları zorunlu halde toplayıp Çin komunist partisi
liderliğinde tüm milli bölücü grupları karşı dayanışma
ve karar verme toplantılarını düzenleyerek çalışanlar
arasında bağımsızlık mücadelesinde bulunanları veya o
düşünceye sahip kimseleri devlet görevlerine haber
etmeleri veya kimseden bu konunda herhangi bir şüphe
duyulduğunda haber vermeleriyle görevlendirdi. Çin
hükümeti sürekli bu tür arayış ve halkın özgür
düşüncelerine karşı şiddetli baskıları nedeniyle D.T.’da
yaşamakta olan ve o toprakların gerçek sahiplerine
sürekli huzursuzluk getirmekle birlikte halkın devlete
ve Çin komunist rejimine karşı dayanamaz hale gelmesine
ve suçsuz yere onbinlerce insanların hapislerde işkence
görmeleri, binlerce insanında idama sürülmelerine neden
olmaktadır.
3.) Çin Hökümetinin Eğitim Sahasındaki Baskıları
Komunist Çin, ana yurdumuzu işgal etmekte olduğu bu 50
sene içersinde, özgürlüğü ve bağımsızlığı seven Doğu
Türkistan halkını sürekli çeşitli baskılar altında
tutarak suçsuz halkı bir gün bile rahat ettirmedi.
Uluslararası Af Örgütü ve Uluslararası İnsan Hakları
Komitesinin destek ve katkıları, komunizm anlayışı ve
esaret altındaki bölgelerin bağımsızlığını ele geçirerek
kendi devletlerini kurmaları ihtimali ve cesur Doğu
Türkistan halkının Çin zulümüne karşı yaptıkları bir
takım eylemler Komunist Çin hükümetini endişe içine
bırakmıştır, böylece Çin hükümeti bu verimli toprakları
sonsuza kadar kontrol altına tutabilmek için Doğu
Türkistan'a aşırı şekilde Çin'lileri zorunlu şekilde
yerleştirmektedir. Öte yandan dilimizi, dinimizi,
alfabemizi, mediyet ve kültürümüzü, tüm dünya Türklerin
binlerce seneye dayanan tarihi miraslarını yok etmek
için devlet terörizimiuygulamaktadır.
Doğu Türkistan İnformasyon Merkezi (DTİM) tarafından
yayınlanan UÇKUN gazetesinin 72. sayısında yayınlanan
habere göre 18 Mart 2002 tarihinde Çin Eğitim Bakanlığı
Dil Edebiyat sorumlusu Chang Zhangxi D.T. başkentine
gelip tüm D.T. toprakları içersinde ilk, orta, lise ve
meslek okullarında ve üniversitilerde Çin'ce eğitimin
daha güçlü ve daha yüksek bir seviyeye getirilmesi için
emir vermesiyle birlikte büyük şehir ve kırsal
bölgelerdeki fakır öğrencileri Çin'in iç bölgelerinde
tamamen Çin'ce eğitim almaları ve merkezi hükümetin
direk kontrölü altında olduklarını belirti. Bundan hariç
Ürümçi'de Çin'li ve uygur çocuklar beraber eğitim aldığı
ilk ve orta 150 tane okul ve 70 binden fazla D.T. yerli
halkın çocukları olduğu tesbit edildi.
Çin hükümeti Uygur okullarında Çin'ce eğitimi zorunlu
halden daha ötesine getirmek amacında tüm Uygur
okullarında bütün derslerin tamamen Çin'ce olmasına ve
Çin'in iç bölgelerine Uygur öğrencileri gönderip
yerleştirmesine ve D.T. Üniversitesinde tamamen Çin'ce
eğitime zorlamalarına yerli halk sert itirazlarla karşı
çıktı. ama Çin hükümetinin aşağıda getirdiği 1) Çin'ce
bilmeyenlerin okullara alınmamaları veya öğrenmek
istemeyenlerin okullardan atılması,
2) Çin'ce bilmeyenlerin meslek okullarına ve
üniversitelere kabul edilmemeleri, 3) Çin'ce
bilmeyenlere asla çalışma imkanı tanılmaması gibi
yasalar altında D.T. halkının çocukları ve gençleri
mecburen Çin'ce öğrenmek zorunda kaldılar. Çin'ce
öğrenmeye zorlamayı ve öğrenmeyenleri de toplumdan
dışlamayı amaç eden bu vahşi yasalar D.T. halkına
kişiliğini, milletini, bağımsızlığını, dini inanç ve ana
dilini unutturmak ve gelecek nesilin tamamen Çin
amaçları için hizmet etmelerini hedef almıştır.
DTİM'ne ulaştırılan bilgiye göre 14 Mayıs 2002
tarihinde D.T. Üniversitesinde tüm öğretim üyeleri ve
öğrencilerin katıldığı toplantıda 1 Eylül tarihinden
itibaren Uygurca eğitimin yerine tamamen Çin'ce eğitim
alınması hakkında karar beyan edildi. DTİM D.T. haber
ajansın verdiği bilgiye göre Çin merkez hükümetinin
çıkardığı bu kararda Uygurca eğitimin tamamen
yasaklanması ve Çin'ce eğitime geçilmesi zorunlu kılınıp
herhangi şahıs veya kurumun buna karşı yapacağı ters
davranışlar suç olarak nitelendirildi. D.T. Üniversitesi
ana bilim dalında D.T.'daki en büyük üniversite olup
tarihten bugüne kadar her dalda ana dilde eğitim alarak
devlete ve topluma yararlı binlerce Professör, Doktor,
Magistir ve Mühedisi yetiştirmesine rağmen bugünkü günde
Çin hükümetinin ''Milli Eğitim Kalitesini Yükseltme''
bahanesiyle Uygur dilini kökten yok etme ve Uygur
halkının genç nesillerini Çin'lileştirme projelerini
uygulamaktadır. Dünyamızda hergün çeşitli bölgelerde
stratejik değişmeler önplanda olduğu günlerde Çin
hükümetinin D.T.’da siyasi, sosyal, eğitim, kültür ve
dini konularda uyguladığı asimilasyon, çeşitli baskı ve
işkenceler durmaksızın artarak halkı maddi ve manevi
yönden zayıf duruma düşürmektedir. Diğer bir habere
göre D.T.’da Çin'ce bir dergide yayınlanan bir makalede
aynen şöyle yazıyor ''D.T. 200 seneden beri merkez
hükümetin kontrolü altındadır, son 50 sene de komunizmin
yönetimindedir. bu kadar uzun yıllar geçmesine rağmen
bunlar neden hala bağımsızlık istemektedir? Bunun tek
nedeni, bu halkın kendi dili, kültürü ve dinine bağlı
kalmasıdır. Bu da bizim geçmişte yaptığımız en büyük
yanlışlıktır.'' Çin merkez hükümeinin D.T. baş vekili
Wang Lequan, Uygur ilk okullarının 3. sınıfından
başlayarak Çin'ce zorunlu ders olmasını emretmesinden
gerçekten Uygurları asimile etme adımlarının ne kadar
hızlı olduğunu kolayca görebiliriz.
İki eli Uygur halkın sıcak kanıyla boyanan D.T. yerli
hükümetin başkanı Wang Lequan'ın özel emriyle yürülüğe
giren ve 2002-127 sayılı resmi gazetede yayınlanan emir
üzerine Wang Lequan'ın aslı memleketi Shandong
eyaletinden yüzlerce göçmen getirtilerek ''Milli
Eğitime Katkı'' projesi dahilinde 118 göçmen Uygur ilk
okullarına, diğerleri de Orta okullara Çin'ce öğretim
üyesi olarak yerleştirilmekle birlikte D.T.’daki tüm
kuruluşlara bunu ''Merkez Hökümetin D.T. Milli Eğitime
Sıcak Yardım'' kampanıyası olarak tanıttı. (Yerli
hükümetin resmi gazetelerde bildirdiği sayısız yardım
kampanyalarında anılan 100’lü sayıları 100,000 olarak,
50 - 60’lı sayıları da 50,000 - 60,000 kişi olarak
anlamak gerekmektedir. Bu, bütün D.T. halkı tarafından
bilinen bir olaydır ve zaman boyunca bunu ispat ettiler.)
Eğer D.T. Üniversitesinde Uygurca eğitimin yerine
tamamen Çin'ce gelirse o zaman Uygur dilinin kalitesi
yükselmenin aksine şimdiki durumundan daha kötü
olacaktır. Bu, asla Uygur dili eğitimine kalite
getirmeyi değil, aksine Uygur dilini yok etmeyi amaç
ediyor.
Biz, Çin hükümetinin verdiği türlü baskı ve eziyetleri
altında, ırkı yok etme veya asimile etmesine, ana
dilimizi kökten yok etmesine tahamül edemeyeceğiz.
Bununla birlikte Çin hükümetinin ana yurdumuzu Çin
toprakların ayrılmaz bir kısmı addetmelerine herzaman
itiraz etmekteyiz. Özellikle bu konuda BM Fen-Eğitim
Komitesi, AB Fen-Eğitim Komitesi ve Uluslararası İnsan
Hakları Teşkilat ve Kuruluşlarının Çin hükümetinin
D.T.’da ana dilimize getirdiği baskıları bir an önce
araştırmalarını arz ederiz. Sözkonusu Uluslararası
teşkilat ve kuruluşların neden Çin hükümetinin D.T.’da
bu tür baskı ve işkenceler uyguladığının nedenini
araştırmakla birlikte Kaşgar Egitim Fakültesinin ''Tecavüzcü
Çin Hükümeti'' konusunda ilmi araştırma faaliyetleri
olduğu için uzun süreden beri Çin'lilerin gözüne
battığınada dikkati çekeriz. Ana yurdumuznun güneyindeki
bu mukades eğitim diyarında zalim Çin'liler defalarca
gerçekleştirdikleri tutuklama ve katliamlar sonucunda
yüzlece genç kız ve oğullarımızın kanı dökülmüştür.
D.T.İ.M.’ne Hotan'dan ulaştırılan bir habere göre sadece
Hotan 1. Lisesinde tecrübeli eğitim üyesi Dursun
CELALIDIN, Mehmet EMIN, Erzat ABLA, Muhtar ABDUMEHMET,
Abdurahman ABDUKERIM, Ablet NIZAMIDIN adlı 6 kişi siyası
sorunlu ve tehlikeli unsur diye gözaltına alınıp
görevinden uzaklaştırılmıştır. Bu hocalar 36 - 44 yaş
cıvarında olup hizmetlerinde tecrübeli ve öğrencilerin
en sevdikleri hocalardı. Böylece bir çok okullarda
gereksiz yere öğretmenleri işten çıkararak yerlerine
cellat Wang Lequan'ın memlekti Shangdong eyaletinden
gelen göçmenler yerleştirmektedir. Hatta daha önceki
raporlarımızda beyan ettiğimiz gibi Çin hükümeti maddi
ve manevi değeri yüksek olan Uygur dilindeki kitap,
dergi, rapor ve araştırma tezlerini zorla toplayıp ateşe
vermektedir. Sayın okurlarımız - günümüzde dünyanın
neresinde böyle bir rezillik var? Buna karşı BM, Amerika,
AB, Japonya gibi bir çok ülkeler ve uluslararası kuruluş
ve teşkilatların D.T.’a eğitim konusunda ekonomik
yardımlarda bulunmalarının esas amacı D.T.’da kırsal
bölgelerde ekonomik durumları elverişli olmayan aile
çocukların kendi ana dilinde eğitim alabilmeleri içindi.
Maalesef Çin hükümeti bu yardımları kendi okullarında
kullanmaktadır. Eğer bu yardımlar asıl amaçlarına
ulaşabilseydi D.T.’ın güneyindeki onbinlerce çocuk en
güzel bir eğitime kavuşmuş olacaktı. Tabii ki bu
Çin'lilerin işlerine gelmez ve bu çocuklar böylece
Çin'lilerin D.T. uyguladığı eğitim sahasındaki
baskıların kurbanı olmaktadır. Milletimizin başına gelen
bu tür trajik olaylar için Çin hükümetine teşekür etmek
mi gerekli yada ana dilimiz, tarihi kültürümüz, dinimiz,
kişiliğimiz, değerimiz, miili varliğimiz için Çin
tecavüzcülere karşı meydan okumamız mı gerek? 21.
yüzyılda faşist ve ırkçı ayrımcılığıyla tanınan
Çin’liler tarafından suçsuz yere idam ve katliamlar
edilen, kendi ana dilinde eiğitim alması yasaklanan
tarihi millet D.T. halkının ve bölgenin ayakta kalması
ve milli kültürü ve eğitiminin tekrar canlanması için
dünya kamoyunun destek ve yardımları esirgemeyeceklerini
en içten umud ederiz.
4 ) Çin hükümetinin Basın ve Yayıncılık sahasındaki
Baskıları
Çin hükümeti, hedeflerine ulaşabilmek için D.T.'ın tüm
radyo, televizyon, gazete ve dergilerinı sıkı bir
kontrol altında tutmayı kararlaştırdı. Böylece D.T.'ın
yayıncılık sektöründen faydalanarak sahte ve yalan haber
yayınlamakla birlikte halkın bağımsızlık ve özgürlük
için verdiği tüm mücadele ve etkinliklerini ''terörizm''
olarak nitelendirmelerinde kendilerine kolaylık
sağladılar.
Çin hükümeti tarfından teşil edilen bir özel harekat
gurubu, D.T. tarihini değiştirmek, Çin tecavüzü ve
baskısının doğru olduğunu propaganda etmek, halkın
sosyal hayatı ve yaşamını aşağılayarak etnik guruplar
arsındaki dostluğu kötüleyerek ararlarına huzursuzluk
getirmek, yerli halka zorunlu halde doğum kontrölü
uygulayarak doğal büyümelerine engel yaratmak, halkı
Çin'lilere kul olmaya zorlamak, milli bağımsızlığı ve
dini ibadetleri “terörizm” olarak nitelendirip halkı
yüce İslam dininden uzaklaştırmak, fakir halkın
ideolojisini değiştirmek için komünizm hakkında
milyonlarca kitap, kaset ve bröşürü zorlu halde satıp,
toplanan paraları kendilerinin rahat çalışabilmeleri
için kullanmak; çiftçilerin en yoğun olduğu dönemlerinde
zorunlu halde toplanarak beyin yıkama toplantılarına
tabii tutmak gibi çalışmalarıyla devletin en güçlü
çalışma gurubu haline gelmiştir.
''Kaşgar Gazetesi'' ve ''Şincan TV Gazetesi''nin 2002
Eylül tarihli sayılarında yer alan, vatan ve halkını
satan, mertebe, fayda ve menfaat için yalakalık (bu
kelimeyi anlayamadım ne demek istediğini) ünvanına sahip
olmayı hedefleyen, milli kişiliğini bir tarafa atarak
hem Çin hükümetini aldatan hem de vatan, millet ve tarih
sayfalarında lanetlenen iki münafık yazarın
makalelerinin özetlerini sunuyoruz. '' ... Uzun süreden
beri yurt içi ve yurt dişi milli bölücü güçler Çin'i
bölmek ve bağımsız D.T. devletini kurmak için bir takım
terör çalışmalarına devam etmekle birlikte D.T. tarihini
değiştirmeye çabalamaktadır. Bununla birlikte dış bölücü
güçlere iş birliğinde bulunarak D.T.’da yaşayan halkın
milli hislerini ve radikal dini tergip (bu kelimeyi de
anlayamadım) ederek biz ile yaşlılar arsındaki
ilişkileri bozmaktadır ...''
Ekonomik açıdan büyük zorluklar çeken, günlük yemeğini
bile zor kazanmakta olan, hatta yaşlılar ve çocuklara
gida yetişmeksizlik gibi bir takım hastalıklar içinde
bulunan, gönümüz silah teknolojisinden hiç haberi
olmayan, kendi canını bile kurtaracak kadar güce sahip
olmayan bu halk nasıl da dünyada en güçlü devletler
içinde yer alan Çin'e karşı savaş açabılıyor? Böyle bir
rakibe karşı terör eylemlerine ve savaşa girebilmeleri
için muhakkak yeterli ekonomik güç ve elemana ihtiyaç
vardır. Buna rağmen Çin, bize nasıl terörcü der? Bu
sanki beşikte yatan bebeği ''hırsızlık''la suçlamaya
benzer bir olaydır. Dünya kamu oyu Çin'in sahte
propagandalarına kulak vererek D.T. halkın normal
dirençlerini radikal islam güçleriyle iş birliğinde
bulunma olararak görmeleri kesinlikle yanlıştır! Bu
konunda gereken uluslararsı teşkilat ve kuruluşların
D.T.’da araştırma yapmalarını tavsiye ederiz. Tarihi
değiştirme konusuna gelince, bilimadamları ve araştırma
kuruluşları tarihi iyi biliyor. Halkımızın kaç bin
yıllık tarihi Yunan, İngiliz, Yahudi, Alman, Rus. Arap,
Fars ve Çin tarihçiler tarafından kayıtlara geçmiştir -
öbür taraftan da memlektimizde bulunan arkelojik eserler
tarihimizi bir kat daha kanıtlamaktadır. Biz, son
seneler içersinde yabancı yazarların, D.T. toprağında
yaşayan Uygur halkın tarih ve yaşam kültürünü gerçek bir
şekilde yansıtmak yerine Çin'lilerin kendi çıkarlarına
dayanılmış sahte ve yalan belgeleri esas edinen bir
takım raporlar ortaya çıkarmaya başladıklarını
görmekteyiz. Biz bunu saygısızlık olarak görüyoruz. Bu
nedenle ilgili kuruluşların gerçekleri ortaya çıkarırken
doğru ve dürüst davranmalarını isteriz.
Yukarıda değinilen iki makalede, ''komunist hükümetin
dini politikalarını, etnik guruplar arsındaki barışı,
planlı doğum kontrölünü teşvik eden tabelaları kırarak
devletin yasalarını kötüleyen pankartlar yaptılar ve
buna benzer broşürler dağıtıldı. Yasak dini faaliyetler
organize ederek kendilerne bağlı üyeleri çoğaltmaya
başladılar. Okullarda dini faaliyetleri
gerçekleştirdiler. Onlar, sürekli yurt dışındaki
güçlerle iş birliğinde bulunup, radyo ve internet
aracığıyla yayın yaparak halkın bağımsızlık isteklerni
arttırmak ve bu tür faaliyetlere karşı düşüncede bulunan
insanlarımızı hain ve Çin devleti için çalışan casuslar
olarak halka tanıttılar ...''
Çin hükümeti 1930’lu yıllardan başlayarak kendi
tecavüzcü siyasetenin deşifre edilmemesi ve halkın dünya
olaylarından haberdar olmaması için yurt içi ve yurt
dışı haber ve ilişkileri bugüne kadar kısıtlaya
gelmektedir. Yabancı radyo yayınlarına karşı uygulanan
antifrenkans
çalışmaları bugüne kadar devam edilmektedir. Bu 70
yıldan fazla süre içersinde sadece yabancı radyoyla
ilgili sabıka kayıtlarına baktığımızda, idam cezası,
ömür boyu hapis cezası ve zorunlu halde hatırasını yok
ettirme gibi uygulamalarda hayatını kaybeden insanların
sayısı bir kaç yüzbini geçmektedir. D.T. Radyo Tevizyon
Gazetisi’nin bir haberinde Devlet Rayo Televizyon Kurumu
Genel Müdürü Zhang Haitao 4-8 Ağustos tarihinde ''D.T.
ve Tibet Çalışmaları'' projesi çalışmalarında sözkonusu
bölgelerin Amerika, AB gibi ülkelerin demokratik
düşüncelerine karşı sempatik olduğunu belirtti. Ve,
“21.yuzyılda sınır dışındaki düşman güçler internet,
radyo ve televizyon yayıncılığından faydalanarak D.T.’da
yaşayan halkının standart ve sakin yaşamlarına karıştı.
Çin Komunist Merkezi Komitesi ve Başbakanlık kesinlikle
D.T. ve Tibet Radyo ve Televizyon Kuruluşuna ait
çalışmalarını biran önce yürülüğüne getirip bir takım
değişiklikler yaptılar. Şu ana kadar devlet, D.T.’da
radyo yayını ve yabancı radyolara karşı anti-frekans
çalışmaları için toplam 300 milyon yuan harçama yaptı.
Bununla birlikte '' FAR, BBC, FAV'' gibi yabancı
yayınların D.T. toprakları içinde dinlenmesi tamamen
engellendi.
Biz, bir çok miiletlerin özgür ve bağımsız yaşamakta
olduğu, dünyadaki faşist rejimlerin yok olduğu ve böyle
bir firsatı bekleyen, tarih, edebiyat, kültür ve inanca
sahip bir milletiz. Biz, dünyadaki radikal islamcı
güçlerden uzak olduğumuzu ifade etmekle birlikte, asla
İslam dini inancı altında kaç yüz yıldan bugüne kadar
devam ettirdiğimiz medeniyetimizi, kültürümüzü ve milli
kimliğimizi inkar etmeyeceğimiz de belirtiriz. Uygur
İslam inancı, Uygur İslam medeniyeti, Uygur halkının
bağımsızlık harekatı asla Çin'lilerin söylediği gibi
değildir. Bizim radikal islam güçleriyle kesinlikle bir
bağlantımız ve ilişkimiz yoktur. 20 milyondan fazla
İslam dinine bağlı bu halkın içinde bir kaç kişinin
radikal islam guruplarına karışması asla tüm D.T.
halkına mal edilemez. Bunu yapan insanlar da kendi ve
halkın bağımsızlığı ve Çin hükümetin getirdiği türlü
baskılarından kurtulmak için bu tür gurublara karıştılar.
Nöbeti geldiğinde bu insanlar kendi ülkeleri için, dünya
barışı için Amerikan askerleriyle birlikte savaşa
girebilecek kimselerdir. Günümüzde D.T. bulunan radikal
düşünceler sadece Çin hükümetinin terörrizimi bahane
ederek D.T.halkına verdiği ağır zulüm ve baskıların
nedenidir. Bu konuda biz bütün dünya halkına açık bir
şekilde duyurmak istiyoruz.
5. Çin hükümetinin Uluslararası haber ve Internet
Sahasındaki Baskıları
2003 yılından bugüne kadar Çin komunist hükümeti D.T.
halkının uydu televizyon programlarını seyretmelerine,
radyo dinlemelerine ve internet aracığıyla bilgi
paylaşmalarına önceki yıllardan daha sert biçimde karşı
çıkmaya başladı. Genellikle Çin Kültür Bakanlığı 4 Mart
2003 tarihinde ''Kültür Sahasında İnternet Bilgi
Paylaşımını Geçici Olarak Kontrol Altında Tutma'' emrini
verdi, ve bunun 1 Temmuz tarihinde resmi uygulamaya
girilmesiyle birlikte (tianshannet.com da yayınlanan,16
Haziran tarihli, Kültür Bakanı Shün Jiajıng'in verdiği
emir) D.T.'daki Uygurların kontrolünde bulunan tüm
internetkafeler zorunlu halde kapatıldı, buna karşı
çıkanlara ağır para cezası veya sahip olduğu
bilgisayarlara el konuldu. Hatta bazıları ''terörist''
veya ''radikal İslamcı'' olmakla suçlanarak hapislere
atıldı. Çin Kültür Bakanlığının verdiği bu emir aslında
D.T.’da yaşayan müslüman halkına dini inaçlarına
karatılmıştır(burada ne denilmek istendiğini anlayamadım)
(daha önceden de bu tür emirler hakkında bilgi vermiştik)
ve böylece bu yasağın yanısıra normal internet
erişimleri ve bilgi paylaşımlarda epeyce zorluklar
ortaya çıkmaya başladı. D.T.İ.M.’ne ulaştırılan
haberlere göre Çin hükümeti D.T.'ın Hotan halkını bu
konuda ağır para cezasına çarparak fakir halkın
yaşamlarını daha da kötüleştirmeye çabalamaktadır. Hotan
yerli hükümeti, 1998 yılı 88 No'lu resmi gazetede
yayınladığı yasada şunların yapılmasını kesinlikle
yasaklanmıştır. ''Yabancı radyo ve televizyon
yayınlarını seyreden ya da dinleyen kimseler,
çoğaltanlar, kabul edenler, dini bilgileri içeren
herhangi belge veya broşür dağıtanlar 10,000 yuan ağır
para cezasına, radyo, internet, telefon aracığıyla yurt
dışı dini kurumlarla bağlantıda bulunanlar 3000 yuan
ağır para cezasına, evinde veya diğer yerlerde Kuran-ı
Kerim öğretenler 3000-5000 yuan'a kadar ağır para
cezasına çarptırılacak veya işkenceye alınacaktır.
Devlet memurları, öğretmenler ve öğrencilerin herhangi
bir dini faaliyete katılması veya inancını ifade etmesi
yasaklanmıştır. Bununla birlikte öğretmen ve
öğrencilerin namaz kılmalarına, oruç tutumalarına, dini
faaliyetlerde bulunmalarına izin veya müsade eden okul
yöneticileri ve öğretmenler görevlerinden
uzaklaştırmakla birlikte ağır para cezasına veya
işkenceye tabii tutulacaktır.'' Devlet bu tür baskı ve
işkencelerle halkı ezmeye çalışarak onları siyası
suçlarara sürüklemektedir. Bu tür yasalarar sadece Hotan
ilçesinde değil tüm D.T. toprakları içersinde geçerlidir.
Dünyanın heryerinde insanların günlük yaşam ve çalışma
hayatında önemli faaliyetlerden biri sayılan internet
dünyası böylelikle memleketimizde Çin komunist hükümeti
tarafından D.T. halkına baskı yapmak için kullanılan
dehşetli ve tehlikeli bir alet haline gelmiştir.
Japon '' ASAHI'' gazetesinin 16 Ocak haberinde
yayınlanan makalede Amerika İnsan Hakları Komisyonunun
15 Ocak 2003 tarihinde '' Çin ve İnsan Hakları'' adlı
raporunda D.T. başkenti Ürümçide yaşayan 45 yaşındaki
Tang Haidung'un internet araçığıyla yayınladığı makalesi
devlet bütünlüğüne zarar veren unsur sayılarak göz
altına alınması ele alınmıştır. Aslında, Tang Haidung 9
Temmuz 2002 tarihinde Ürümçide göz altına alınmıştır.
Çin hükümetinin D.T.’da uyguladığı türlü baskı ve ırkı
yok etme projelerinin dünya kamusunda deşifre
edilmesinden endişe ederek ve kendilerinin oynadığı
oyunun sahte olduğunun bilmemesi için D.T'da getirdiği
devlet internet terörizimini uygulamaktadır. Çin devlet
enistitüsünün raporlarına göre memleketimizde Uygur
dilinde yapılan internet sayfalarının sayısı 250 den
fazla olup, Çin hükümetinin Uygur halkına getirdiği
baskı, işkence ve katliamlarının Uygur internet
sayfaları aracığıyla dünyaya yayılmasından endişe ederek
sahte bahanelerle arka arkaya bu sayfaları kapattılar.
Bununla birlikte internet servis sağlayıcı fırmaların
serverlerine filtre programları yerleştirerek e-mail
göndermeyi, almayı ve yabancı web sayfalarına girmeyi
engellediler. Bugün bir çok gençl sadece yabancı web
sitelerini ziyaret etme nedeniyle hapislerde ağır
işkencelere tutulmaktadır. Göz altına alınanlar
içersinde devlet memurları, öğretmen ve öğrenciler,
teknik mühendisler ve tip doktorları bulunmaktadır.
Ayrıca internet web sitelerinin forum ve sohbet
odalarında herhangi siyasi ve dini konulara iştirak
edenlerin ''radikal islamci'' ve ''terörist'' olarak göz
altına alınacağını halka duyurdular.
D.T'ın herhangi bir yerinde siyasi olay ve bağımsızlıkla
ilgili faaliyetler olduğu zaman tüm internet siteleri
herhangi bir nedenle geçici olarak kapatılıyordu. Çin
hükümeti her türlü vasıtalardan faydalanarak internet ve
telefon görüşmelerinde Fransa ve diğer ülkelerden ithal
ettiği yüksek teknoloji cihazlarları kullanarak
filtreleme, dinleme, engelleme gibi yasakları
getirmektedir. Devlet istihbarat teşkilatı, Polis,
Jandarma vs. geçen yıldan bugüne kadar hotmail.com ve
yahoo.com gibi bir çok bedava email
servisi yapan firmaların tor betbetlerini (bu ne demek
anlayamadım) hack ederek D.T.’da bu servislerden
faydalanan tüm kullanıcıların kullanıcı isimleri ve
şifrelerini ele geçirip inbox'ta bulunan yazıları
kontrol etmekle birlikte onların gizli bilgilerine
ulaşmaya çalıştılar. Şu an D.T.’da sadece internet
aracılığıyla Çin'in sahte raporları, sohbet odaları,
kısıtlı belgler, komünist hükümetin beyannameleri v.s.
içeren kısıtlı imkanlardan sağlanmaktadır. 25 Temmuz
2003 tarihinde memlekette çaılışmakta olan muhabirimiz
Arslan'ın D.T.İ.M’e verdiği haberde D.T. istihbarat
teşkilatı ve emniyet genel müdürlüğü gibi 8 tane devlet
dairesinin işbirliğinde 15 gün süre tüm internet
servisleri kapatılarak ''Virüs temizleme'' harekatı yola
koyulmuştur. bununla birlikte ücretsiz telofon
numaraları kurularak halkın bu tür virüsleri ihbar
etmelerine, gizli kamera ve ses kaydedeci cihazları
montaj ederek şüphe duyulan insanları 24 saat gözetim
altına tutma veya ihbarda bulunan insanlara yüklü
ikramiye verme faaliyetlerine başladı.
2002 Temmuz ayında Pekin şehirdeki bir internet Cafe'de
ortaya çıkan yangını sebep ederek bütün internet
Cafeleri tertibe getirme harekatı başlandı. Böylece Çin
hükümeti Uygur gençlerin internet cafelerinde bilgi
paylaşımına karşı önlemlerini almaya çaba göstermektedir.
Ayrıca her bir internet cafelerine sivil polis
yerleştirerek gelen kişilerin ne tür siteleri ziyaret
ettiklerini bile kontrol altında tutmaya çabalamaktadır.
Sonuç olarak, Çin tecavüzcüler Uygur halkını kendi
topraklarından sürgün ederek veya onların yabancı
ülkelerde mülteci durumlarına düşmelerine zorlamaktadır.
Ana topraklarımızdaki yer altı ve üstü zenginliklere
sahip olmak değil, aksine elimizde bulunan dil, kültür,
milli eğitim ve dini inançlarımızı elimizden almakla
birlikte elinden gelen bütün zararı vermektedir. Buna
karşı ayaklanan halkımızı göz altına alıp türlü
işkencelere tabii tutmakta ve idam etmekte. Irkı yok
etmek için yapmakta olduğu elinden gelen tüm
rezillikleri dünya kamusundan ve medyasından gizleyerek
kendi topraklarımız D.T'da halkımızı en ağır yaşam
şartlarına zorlamaktadır.
6. ) Çin hükümetinin Din Sahasındaki Baskıları
Çin tecavüzcülerin, İslam Radikal güçlerine karşı
yapılan Uluslararası harekatları bahane ederek ve BM, AB
ve diğer Uluslararsı teşkilat ve kuruluşların defalarca
yapmış oldukları ikazlara kulak asmadan D. Türkistan
halkına karşı dini, ırki, eğitim ve kültür sahasındaki
baskılarını daha önceki raporumuzda belirtmiştik.
2002 yılın sonu ve 2003 yılın başında BM, Uluslararası
Af Örgütü, AB ve Amerika gibi birçok ülkelerin Çin
hükümetinin Kişilik Hukuku ve İnsan Hakları konusunda D.
Türkistan ve Tibet halklarına karşı yapılan baskılar ele
alınarak Çin devletinin bu konuda yaptığı yanlışları
eleştirildi. Ne yazık ki, Çin hükümeti sahte rapor ve
haber uydurarak gerçeği gizleyip dünya kamu oyu önünde
aldatmacılık yapmakta. Çin Xinhua Haber Acentası 22
Mayıs 2003 tarihinde verdiği haberinde Çin İnsan
Hakları Komitesi ve Devlet Dini İşler Genel Müdürlüğü
birlikte Amerika Uluslararsı Dini İşler Komitesinin
yıllık raporuna karşı beyanat verdi. Haberde, Amerika
Uluslararsı Dini İşler Komitesi Çin hükümetinin halkın
dini inançları üzerinde yaptığı baskıları gerçek
belgeler ve tanıtımlarla ifade ederek Çin devletinin bu
tür yanlışlıkların bir daha yapılmaması hakkında
eleştirmelerde bulundu. Aradan fazla zaman geçmeden Çin
devleti Dini İşler Genel Müdürlüğü Genel Müdür
yardımcısı Şemşidin ve Chen Guangyen Çin’deki İslam,
Katolik, Budda ve Tao dini inaçların özgür olduğunu ve
herhangi bir baskıya uğramadığı hakkında sahte rapor
hazırlayarak dünya kamu oyuna beyan etti. ‘UÇKUN
GAZETESİ’ 75. sayısında Çin Merkez hükümetinin D.
Türkistandaki dini faaliyetleri kontrol altında
tutabilmek için özel eğitimden geçen 800 kişilik bir
gurubu D.Türkistan’a teyin edildiğini bildirdi. 19
Ağustos 2002 tarihinde BM İnsan Hakları Komitesinin
Genel Sekretari Robertson Hanım Çin hükümetinin,
uluslararsı radikal İslam güçlerine ve teröristlere
karşı yapılan harekatı bahane ederek D. Türkistan
halkına yapılan dini baskıların biran önce
durdurulmasını istedi ve şu ana kadar yapılmakta olan
harekatlarını sert bir dille eleştirdi.
www.tianshannet.com’un 31 Mayis 2002 tarihi haberinde
Çin hükümeti, D. Türkistanda Milli bağımsızlıkçılar,
İslam radikal güçleri ve teröristlere karşı iyi sonuçlar
elde ettiğini ve Çin polislerin 20 den fazla gayrı resmi
teşkilat kapatıldığını, 100 den fazla resmi üyeleri,
6000 adet kurşun, 140 adet silah, 10 adet patlayıcı ele
geçirildiğini ve 500e yakın caminin kapatıldığını ve
dini kitapların toplanıp ateşe verildiğini, bundan
hariç 40 bine yakın kişinin göz altına alındığını
belirtti. Ama dikkat etmek gerek ki, Çin hükümetinin
verdiği bu haberlerde gösterilen terörist ve teşkilatlar
sadece gündemde yer alan terörist olaylara paralel olmak
için sahte haber ve rapolar yayınlanmakta, Aksi taktirde
D. Türkistanda asla terör olayı olmamıştır. Bu
harekatlar sadece suçsuz halkı yok nedenlerle eziyet
altına almak ve onları kalbini ezmekten başka birşey
değildir.
Aradan fayla zaman geçmeden Çin Dış İşleri Bakanlığı
sözcüsü Kong Quan gazetecilere ‘D.Türkistan İslam
Harekatı’ teşkilatını Uluslararası terörist teşkilatı
olarak tüm dünya kamu oyuna tanıtmakla birlikte Çin
polisinin daha 44 teröristi ele geçirdiğini söyledi. (Bu
tamamen töhmettir, öyle bir teşkilatın varlığını
rüyasında hayal edemeyen insanları suçsuz yere göz
altına alarak şühpeli saydığı adamları hapislerede
çüründürdü, hatta bazılarına idam cezası uygulayarak
ailelerini zor durumlarda bıraktı.) Demek ki,
uluslararası teşkilatlar ve yurt dışındaki bazı
kuruluşarın Uygur halkı hakları için yaptığı faaliyetler
D. Türkistanda yaşayan halka faydası olmadan aksine daha
fazla baskılara neden olmaktadır. Bu konunda
uluslararası teşkilatların ve kuruluşların Çin
hükümetine baskı vermelerini tavsiye ederiz. D.
Türkistan İslam Harekatı veya D. Türkistan diğer
teşkilatların mensupları olduğu Çin hükümeti tarafından
kendilerine faydalı bir şekilde dünya kamu oyuna
bildirmektedir. Eğer gerçekten böyle bir kuruluş veya
teşkilatlar var olsaydı o zaman daha farklı olaylar
ortaya çıkmış olacaktı.
Xinjıang Haber Acentasının 23 Mayıs 2003 tarihi
haberinde Çin polisleri Tanrı Dağının kuzey ve güney
bölgelerinde bir askeri eğitim sahası bulunduğunu ve
burda eğitim alan 15 kişinin ele geçirildiğini haber
etti. Bununla birlikte kimsenin haberi olmayan ve hic
duyulmayan ‘Devlet Atılgan Hizbuttehrir’ dini
teşkilatının bir çok üyesinin ele geçirlmesiyle birlikte
bu teşkilatın üyelerinin tüm D. Türkistan’da
faaliyetlerde bulunduğunu söylüyor. Ama bu teşkilatın
amacı ve hedefinin ne olduğunu, kısacası harekat tarihi
ve onunla ilgili hiç bir bilgi devlet tarafından
açıklanmadı. Biliyoruz ki böyle bir teşkilat asla Uygur
halkı içinde bulunmamıştır, hatta yurt dışı veya
uluslararası kuruluşlar tarafından asla bilinmediği ve
sahte olduğunu herkes bilmesine rağmen Çin hükümeti bu
teşkilatı bahane ederek sadece Hotan ilçesinde 700’ e
yakın genç arkadaşımızı suçsuz yere göz altına alarak
hapislerde işkenceye tutmaktadır. Hotan bölgesinde
yürülüğüne giren 88 No’lu sayılı karara göre, evlerde
Kuranı
Kerim okutan kimseler, devlet memurları, okullardadini
faaliyetlerde bulun öğretmen ve öğrenciler yada namaz
kılmak ve oruç tutmak gibi girişimlerde bulunan herkimse
yaptığı faaliyete göre ağır para cezası veya hapis
cezasına çarpılacaktır. Nisan 2001 tarihinde D.
Türkistan topraklarında büyük ölçüde yapılan ‘temizleme’
harekatında göz altına alınan onbinlerece kardeşlerimiz
sadece Çin devletinin zulmüne dayanamadan meydanlara
dökülen genç oğlan ve kızlarımızdır. Onların hiçbiri
yurt dışındaki teşkilat ve gurupların üyeleri değildir
veya onları temsil eden kimseler değildir. 2000 yılından
bu yana Ürümçi şehirinde bayram namazlarında Çin,
komunist bayrağını asma zorunluluğunu getirmekte. Sayın
okurlarımız dünyanın hiçbir yerinde bugüne kadar dini
ibadet edilen yerlere zorunlu halde devlet bayrağı
asılmamıştır. Bununla birlikte bu duruma göz atan
Çinliler bir taraftan gülüyorsa da öbür taraftan
musülman halk nefretle bakmaktadır. 12 Mayıs 2002
tarihinde Hotan valiliği Kostağ kasabasına bağlı ilk
okulda halkı ile devlet memurları arasında kanlı savaş
oldu. O gün 22 yaşındaki okul öğretmeni Nimet ABDUREŞİT
devlet tarafından okulda dini faaliyette bulundu
bahanesiyle görevinden uzaklaştırıldı. Okula dönerek
kendisi üzerinde ihbarda bulunan devlet görevlisine
karşı şikayette bulundu. Bunu bahane eden Çin hükümeti
Hotan valiliğine bağlı bütün okullara baskı yaparak
halkı suçsuz yere dini faaliyetlerde bulunan okul
öğretmenlerini ihbar etmeye zorladılar ve şüphe duyduğu
1500 yakın genç delikanlı bay ve bayan öğrenci ve
öğretmenleri göz altına alarak aralarından on kişiye
idam cezası vererek hemen icra ettiler.
23 Mayis 2002 tarihinde Kırgız haber acentasının
haberine göre Kırgız hükümeti Çin hükümetinin teklifine
uyarak Memet SADIK ve Memet YASİN adlı iki kişiyi
uluslararası İslam teröristi olarak tutuklayıp Çin’e
teslim etti. 19 Mart 2002 tarihi Hotan valiliği Avat
kasabasında 50 yaşlı bir kadının cenaze namazını ilk
okulun yanında okundu diyerek 300e yakın kişiye farklı
derecede para cezasına verildi. Namazı okuyan imam Jelil
Mahsuma 2500 yuan ve Aziz Mahsuma 2000 yuan ve diğer 23
kişiye de 200 yuandan ağır para cezasına çarptılar.
Böylece 24 Nisan 2002 tarihinden itibaren Hotan
bölgesinde toplu olarak Kurban, Ramazan, Cenaze okunması
yasaklanmasıyla birlikte nikah ve sünnet düğünlerinde
Kuranı
Kerim okunması, hatim yapılması yasaklandı ve bu tür
faaliyetlere iştirak eden şahısların para cezasına
çarptırılacağı belirttildi.
7) Ürümçi şehrindeki fakirler mahellesi
D. Türkistan Informasyon Merkezinin vatandan aldığı
habere göre Çin tecavüzcü hükümeti, Uygur halkının milli
kimliğini, dini inaçlarını ve duygularını zayıflatmak
için Uygur halkının İslam dinini kabul ettiği
dönemlerden kalma medeni hatıraları ve tarihi eserleri
yok etmekle birlikte yerine budda dinine ait hatıraları
inşa etmek için merkez bankası tarafından nakit para
yardımı almaktadır ve bununla ilgili yatırımlar
yapılmaktadır. Xinjıang haber ajansının 19, 21, 24 ve 25
Temmuz 2003 tarihli haberlerinde D.Türkistanın Börtala,
Kutubi, Sanji, Manas, Kuçar, Altay, Balğuntay, Jeminey
ve Hotan bölgelerinde bu tür inşaatlarnın yapılması için
yatırımların yapıldığı hakkında haber yayınlandı. Bu
konuda Çin hükümetinin asıl amacı ‘Tarihi eserleri
restore ettik’ bahanesiyle İslam dinine ait
hatıralarının bozulup yerine Orta Çin topraklarına ve
tarihine ait tarihi eserleri inşa etmektir. Böylece
tecavüzcü Çin hükümeti dünya medyası ve kamu oyunu
aldatarak D. Türkistan’ın tarihten beri Çin topraklarına
ait olduğunu iddia etmektir. D. Türkistan’da tarihi
eserlerin çokluğu dünya tarihçi ve arkeologların
dikkatini çekmektedir. D. Türkistan topraklarında
4000’den fazla tarihi yer olup bunların 41’i devlet
tarfından 1. derecelik, 303’ü 2. derecelik, 1500’ü ise
3. derecelik olarak tanımlanmışır. Çeşitli bölgere ait
müzelerde sergilenmekte olunan tarihi eserlerin toplam
sayısı 230,000 den fazla olup en eskisi bundan yaklaşık
15,000 - 20,000 yıl öncesine dayanıyor - diğerleri ise
yakın 1000 yıllık tarihi anlatan eserlerdir. Kısacası,
bunlar Dünya Türklerin Asya’daki en büyük tarihi eser
müzesi denilebilir.
Kaşgar, vatanımız D. Türkistanın tarihi şehirlerinden
biri olup tarihi Hun İmparatoru, Uygur Karahanlar
Devleti, Uygur Kaşgariye Devleti ve D. Türkistan İslam
Cumhuriyeti gibi bir çok devletlerin başkenti olduğu ve
Uygur halkının milli kültürünü ve tarihini bugüne kadar
devam ettiren şehirlerden bir tanesidir. Kaşgar,
Uygurların medeniyetini, el sanatını, tarımcılığını,
ticaretini, milli kültürünü ve daha başka birçok
milletin de etnik faaliyetlerini temsil ettiği ve
milyonlarca yabancı ve yerli turistlerin dikkatını
çekmesiyle birlikte dünyadaki ünlü tarihçi ve
arkeologların araştırma odağı haline gelen bir şehirdir.
Çin tecavüzcü hükümet, D. Türkistanın Gulca, Börtala,
Çöçek, Kumul, Turfan, Korla, Kuçar, Aksu, Atruş, Yarkent,
Yenihisar ve Hotan bölgelerine ve tarihi bölgelere Çin
göçmenlerini yerleştirerek bu bölgelerin değerini yok
etmekle birlikte milletimiz ve dinimize ait bir çok
tarihi eserlerin yok edilmesine neden olmaktadır.
1991 yılında Orta Asyadaki kardeşlerimizin tek tek
bağımsızlığa kavuşmasıyla Çin hükümeti bu ülkelerdeki
bağımsızlık çalışmalarının D. Türkistan halkı üzerinde
etki göstermesini önlemek için ve D. Türkistan’daki yer
altı zenginlikleri biran önce kendi topraklarına
taşıyabilmesi için yatırım ve teknolojiyle birlikte
zulmünün şiddetini arttırmaya başladı. Buna örnek olarak
da Korla şehrine kadar yapılan tren yolu çok kısa bir
süre içinde Kaşgara kadar tamamlandı ve Taklamakan
çölünün ortasına petrolün daha çabuk ve daha fazlasıyla
taşınabilmesi için geniş bir otoyol yapıldı. Bunlardan
öte Çin’in kırsal bölgelerinde yaşıyan göçmenleri D.
Türkistan’a yerleştirerek tarihi eserlerin bozulmasına
ve yok olmasına ve halkın asimie edilmesine neden
olmakta. 1990 yılından bugüne Çin hükümeti aslı olmayan
bir çok bahanelerle Kaşgarda yaşayan halkı ‘İslam
radikal güçlerini temizleme’ ‘milli bölicüleri yok etme’
gibi nedenlerle Uygurların yaşadıkları mahalleleri
topluca şehir dışına taşıma yanısıra ‘Çin kurtuluş
ordusu’ ‘Çelik kuvvetler’ ‘Polis ve silahlı kuvvetleri’
yerleştirmekte, ve suçsuz halkı dini inançlarını yerine
getirmemek için onlara dini yasaklayarak İslamdan
uzaklaştırmayı amaç etmektedir.
Bundan iki sene önce Çin tecavüzcüler, Kaşgar şehirin
Tümen nehiri kenarında yer alan tarihi Uygur
kahramanları ve Uygur Karahanlar Devleti sultanının
adını taşıyan ve şehit Arslanhanın mezarlarını bu
bölgeye Yol yapım bahanesi ile yıkıp yerine Çin
göçmenleri ve çalışanların aileleri için yol yaptılar
bunu az görerek oradaki bazı tarihi eserleri yıkıp
yerine budist tapınaklarını ve Çin uygarlığını temsil
eden binaları yapmakta, ayrıca binlerce yıldan beri
tarihin sayfalarında yer alan Tümen nehrinin adını
Çin’ce ‘Donghu’ olarak değiştirdi. 2000 sene öncesine
ait Uygur-Hun İmpratorluğununu merkezi sayılan
Eskişehir’i tamamen yerle bir ederek yeni Çin göçmenler
için yerleşim konutu yaptılar, bununla birlikte
Eskişehir’i ‘Benchau’ şehri olarak adını değiştirip
dünya tarihi ve arkeoloji çalışmalara ağır derecede zede
getirdi. Tabii ki bu kadar bozmanın arkasında tek bir
neden yatmaktadır. D. Türkistan ve halkını yok etmek ve
bu toprakların Çin’e ait olduğunu iddia etmektir.
D. Türkistanlı Müslüman halk, sadece dinlerini yaşamak
istedikleri için tutuklanıyor, işkenceleri ile ünlü Çin
hapishanelerinde yıllar boyunca tutuluyor, özgürlük
taleplerini dile getirenler acımasızca idam ediliyor.
Çin’in asimile politikaları, D. Türkistan halkının
çoğunluğunu oluşturan Uygurların dillerini konuşmalarını
ve kültürlerini devam ettirmelerini yasaklıyor.
Burda gösterdiğimiz örnekler ve haberler bizim çok zor
şartlar altında ele geçerebildiklerimiz, tabii ki bunlar
gerçek olayların binde biridir. Bunu D. Türkistan halkı
ve Dünya kamu oyu iyi biliyor.
28 Ağustos 2003
D.T.İ.M Almanya |
|