Bir
Yalnız Adam: Abdulcelil Karakaş
(Gazeteci Yazar Ali Yagiz
Duisburg)
Malumunuz,
geçtiğimiz temmuz ayında meydana gelen ve yüzlerce Uygur
Türkünün öldüğü ve yine yüzlercesinin de yaralandığı
olayların akabinde dünya basını kısmen de olsa bir kez
daha Çin’e odaklandı.
Ancak basına yansıyan bilgilerin
ışığında eski adıyla Doğu Türkistan olarak bilinen
Çin’in kuzey batısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin
merkezi Urumçi’de nelerin olup bittiğini kestirmek
oldukça zor. Zira sızan bilgiler oldukça kısıtlı. Çin’in
uyguladığı iletişim yasağı nedeniyle yaşananların olduğu
gibi dünya basınına yansımadığını ve gerçeklerin
bildiklerimizle sınırlı olmadığını kestirmek hiçte zor
değil.
Bütün bu kısıtlamalara rağmen
Urumçi’de Uygurların ikindi vaktinden sonra sokağa
çıkmakta zorlandıkları, üzerlerinde sıradan bıçak
çıkması halinde bile sorgusuz tutuklandıkları,
uğradıkları haksızlıkları dile getiren dilekçeleri
yargıya iletmek istemeleri halinde tutuklama sebebi
sayıldığını, hapishanelerde beş-altı kişinin kaldığı
koğuşlara yirmiden fazla kişinin konulduğu ve 100
gramlık ekmekle dört kişinin günlük gıda ihtiyacını
karşılama mecburiyetinde bırakıldığı, hapisteki insanlık
dışı baskı ve vahşet neticesi Uygurların gruplar halinde
ölüme terk edilmeleri, evlerine televizyon alıcısı adı
altında dinleme cihazlarının zorunlu olarak
yerleştirildiği, cadde ve sokaklara 24 saat kayıt
kapasitesinde kameraların konulduğu… kısıtlı imkânlar
dahilinde basına yansıyan bilgiler.
Bilmediğimiz kim bilir daha neler
yaşanıyor Urumçi’de!
İşte tam bu olaylar cereyan
ederken bir yalnız adam tanıdım yakın geçmişte.
Adı:Abdulcelil Karakaş. İlk bakışta sıcak bakışları ve
samimi tavırlarıyla karşısındakini adeta kendisine
bağlayan bir özelliğe sahip. Mesleğini bilmiyorum halen
daha. Doğrusu sorma ihtiyacını bile hissetmedim. Zira o
öğle bir işe talip olmuş ki; birileri semeresini bilse
herhalde bu adamın yaptığını sahiplenmek için çeşitli
dümenlere başvurmaktan kendilerini alamazlar belki de.
Kısacası o zoru seçmiş; zulme ve baskıya karşı adeta
kendisini feda etmiş. Savunduğu dava tüm aleme şümul.
Nerede bir haksızlık var; orada haklı olanların da var
olduğuna, nerede bir zulüm var; orada mazlumların da
varlığına inanmış. Dini, dili, ırkı ne olursa olsun.onun
için fark etmiyor. Varsa yoksa onun için hak, hukuk,
adalet ve hürriyet.
Bir yanda sürgündeki muhalif Uygur
lider Rabia Kadir, diğer yanda Abdulcelil Karakaş gibi
dava erleri, bu haklı uğraşta yılmadan çalışıyorlar her
şeyi göze alarak. Başka da yolu olmasa gerek bunun.
Herkes gücü miktarınca sorumluluğu üstlenmeli değil
midir? Hem ortada bir haksızlık ve zulüm varsa... Peki
nasıl hesap verecekler ’ben insanım’ diyenler; hele hele
ben müslümanım’ diyenler? Var mı öyle yan gelip yatmak,
olanlar karşısında kayıtsız kalmak! Peki bu konuda sana
dinini tebliğ eden Peygamber: “Kim ki bir yanlışlık
görüyorsa bir yerde; onu eliyle kaldırsın, gücü
yetmiyorsa; diliyle, ona da gücü yetmiyorsa; kalben buğz
etsin” demiyor mu? Ya da “Haksızlık karşısında susan
dilsiz şeytandır” sözünü kime hitaben söylüyor?
Abdulcelil Bey çok dertli: “Ben
‘Uygur’ diyorum, bana; “O da ne, yoksa bir yemek adımı”
diyen Türk kardeşlerimize rastladım “ diyor. Kendisi
birçok dernek kuruluşuyla irtibat halinde ama hamasi
konuşmalar pek pratiğe yansıtılmıyor olacak ki;
“Beraberce bir şeyler yapalım teklifime kuruluşlar adeta
‘başkaları yapsın biz destekleyelim’ yaklaşımındalar”
diyerek haklı olarak serzenişte bulunuyor.
Maddi-manevi desteğe ihtiyacın çok
olduğu bu dönemde Abdulcelil Bey ile irtibata geçmek
isteyenler için: Adres:
ETIC Kaiser-Wilhelmstr. 247, 47169
Duisburg
Web: www.uygur.org / E-Posta:
karakash_a@hotmail.com
Telefon: 0049 203 579 36 45 Cep: 0049 176 24 89 40 54
|