M.Ö.220 ~

ana sayfa
Giris
Tarih
Cografya
Din-Dil
Kültür-Sanat
Ekonomi
Insan Haklari
Milli Mücadele
Düsünceler
Baglantilar
Irtibat

E-mail


Pamir dağından teşekkürler… Yaşasın Başbakan Angila Merker Hanım

            Bugünkü Dünya’daki en adil, hak-nahakı ayırabilen, doğruyu görebilen ve doğrunun yanında yer alan dürüst lider olarak görüyoruz. Yaşasın Angela Merker Hanım! “Ezilenin yanında yer aldı” diye buna deriz. Hak- adalet yolunda yanıp tutuşan yürekler adına teşekkür ederim. Pamir dağları adına teşekkür ederim…

            Guantomonu’daki Uygurları ülkesine kabul etmek oldu ya!.. Bu olay bizi çok duygulandırdı. 30 milyon yürek duygusallıktan ağladı, çok ağır bir his… Bu hissi, bu duyguyu her insanın anlaması imkânsız… “Dumanın acısını baca bilir.” Biz çektik, hiçbir canlı çekmesin bizim başımıza gelenleri…

            Çok sinsi bir soykırımdayız… can çekişmekteyiz.

            30 milyon başına bir buçuk milyar basarak bayram ediyor. Bunları yaparken oralara bir tane Dünya medyasını sokmuyor.

            Bütün dünya halkını aldatmaya, yani kandırmaya devam ediyor. Bu hem Çin’in milyon aldatmacılığından sadece bir tanesidir:

            1980’lerde, uzaydan Doğu Türkistan’ın (Uyguristan’ın) bol yer altı zenginliği tespit edilmeye başladı… Çin zalimlerinin uykusu kaçtı “Acaba şimdi Amerika ile Uygur yakınlaşırsa…” “Altın, cevher yumurtlayan tavuk elden giderse…” “Ne yapıp ne edip Amerika ile Uygur’un arasını açmak lazım…” planlar kuruldu. Pekin’de bu işin senaryoları yazıldı.

            Çin zalimleri; “Bütün dinler esrardır, zehirdir” deyip bizim dinimizi bayağı, yok etmişti. Cameller domuz ağıllarına çevrilmişti, bütün okullarda dinsizlik (Ateizm) dersleri veriliyor. İbadetini yapanlar okuldan, işten atılıyordu. Durum böyleyken 1985’te Çin zalimleri, herkesi şoke ederek, sanki tulumdan tokmak çıkmışçasına, Ürümçi’de İslâm üniversitesi kuruverdi ve herkes şaşırdı. Bu işteki sır nedir?.. “Bu insanlar kendi dinlerini öğrensin” demeyeceği kesin! Burada bir sır var.. diye kulağı ağıza yakıp fısıldandık birbirimize.

            İslâm üniversitesine imtihanı iyi notla geçen, akıllı, ahlâklı, iyi çocuklar kabul edildi. Okudu, mezun oldu. Her yere tayini çıktı, onların peşlerine Çinliler kendi adamlarından taktı, yani gözcü koydu. Onların Kuran tebliğ etme, teşkilatlanma işine kadar göz yummuş gibi oldu. Hapse attı, hapisten birileri kaçırmış, Afganistan’a ulaştırmış oldu.

            Bu çocuklar Afganistan’a ulaştığında sevindi, çünkü bunlar kendilerini şahsi menfaatini değil, vatanı, milletinin menfaatini düşünenlerden idi. Olar vatanını cehenneme çeviren, bütün insanlık onurunu çiğneyen Çin zalimlerine karşı silah tutma fırsatına sahip olmuştu ya da onlar öyle düşündü.

            Şükürler olsun Rabbim, vatanımın hürlüğü için savaşa girme fırsatını verdin bana, vatanımın Çin zaliminden kurtarmak için canım feda olsun…

            Her akıl, vicdan sahibi insan gibi düşünüyorlardı onlar. Maalesef evdeki hesap çarşıya uymadı: Billaduna Çin’den para, silahlar peş peşe geliyordu.

            Uygurlar söyledi: “Bizim Çinliden başka hiç kimseye düşmanlığımız yok.” “Siz Çin’den besleniyorsunuz…”

            Durumu, Billadunların yüzüne vuranlardan birkaçı bazılarına: “Durun, bekleyin çocuklar, önce Filistin ve başkalarının işini halledelim, sonra sizlere sıra gelecektir…” yanıtları verildi.

            İyi niyetli masum Uygur çocukları, kendilerini Guantamon’un hapishanesinde gördü.

            Çin zalimleri amacına ulaşmıştı. “Senaryo” baştan aşağıya kendi tasarladığı gibi ilerlemişti. Amerikalılar kendilerine karşı kurşun sıkmış Uygur teröristleri bizzat görmüştü.

            Bu kaderin oyunu değil, Çin maymunlarının oyunuydu. Üstelik Amerika Irak’a girerken, Çin’in yeşil ışık yakmasını istedi Bush. Çin ona bir şart söyledi: “Bir şartla… Uygurları terörist ilan et, ne istersen yaparım…” Anlaştılar. Uygurlara terörist damgası vuruldu. Zavallı Uygurlara Allah’a ağlamaktan başka yol kalmamıştı.

            Uygurların neslini tüketmekte bahane arayan Çin zalimleri, Amerika’daki ikiz küller olayından sonra, kendilerini Amerika ile bir cepheye “terör mağduru”  yerine koydu, sudan sebepten Uygurları öldüre öldüre kanlarını derya etti.

            Bu da yetmedi. Çiftçilerin kişi başına senelik geliri 50 (elli) dolar oldu. 14-25 yaş arası milyonlarca Uygur gençkızını Çin Seddi içine, bir buçuk milyarın seks kölesi olarak götürdü.

            Uygur oğlanlarına, kedi-köpeğe vurulan kısırlaştırma iğneleri, AIDS, kanser iğneleri vuruldu.

            Biz derdimizi kime söyleyelim… Çin Birleşmiş Milletler’de konsey üyesi, orada masa altından bir sürü ülkelere sopa göstererek: “Uygur meselesini dile getirirsen, ben senin o işini, bu işini bozacağım…” diye tehdit salıyor.

            Hiç kimse Uygur’a doğru dürüst gözde bakamıyordu. Filistin için ezilenlerin yanında yer alanlar bile Uygur’un “U”sunu ağzına alamıyordu. (Biz o insanlara dargın değiliz. Çünkü Çin’in hilekârlıkta akıl almazlığını iyi biliriz. Çin’deki hilekârlıkta akıl almazlığını iyi biliriz. Çin’deki taktik, aldanıcılık, yalancılık, ustalık şeydanda bile yoktur)

            Neticede annesinin karnına sığmış Uygur oğlanları bütün dünyaya sığmıyordu. Çin’den korkan insanlar Uygurları istemiyordu, onlar gidecek başka gezegende yoktu.

            Bahtı kara Uygurların kara karanlık günlerinde Almanya başbakanı Sayın Angela Merkel sanki bir yegane Nacat yıldızı gibi gözüktü. Allah razı olsun! duacıyız. Yaşasın hak adalet yanlısı, ezilenlerin yanında yer alan Angela Merkel.

            Ondan önceki Uygurları kabul eden Arnavut başbakanı Arnavut halkına ve Teklimekan hapishanesinde zulüm gören Asiye selamlar, saygılar, hürmetler, teşekkürler.

16.04.2009

Zeynure İsa
 

Adres:
Çelebidere Yokuşu Sok.
Selçuk Apt. No: 6 Yeniköy - İstanbul
Tel (Ev) : (0090 212) 223 65 82
Gsm : 0090 536 579 45 85
 


© ETIC.  Her Hakkı Saklıdır. Son Değişiklik: 29.04.2009 11:34   Hazirlayan: A. Karakash