Pamir
dağından teşekkürler… Yaşasın Başbakan Angila Merker
Hanım
Bugünkü
Dünya’daki en adil, hak-nahakı ayırabilen, doğruyu
görebilen ve doğrunun yanında yer alan dürüst lider
olarak görüyoruz. Yaşasın Angela Merker Hanım! “Ezilenin
yanında yer aldı” diye buna deriz. Hak- adalet yolunda
yanıp tutuşan yürekler adına teşekkür ederim. Pamir
dağları adına teşekkür ederim…
Guantomonu’daki Uygurları ülkesine kabul etmek oldu
ya!.. Bu olay bizi çok duygulandırdı. 30 milyon yürek
duygusallıktan ağladı, çok ağır bir his… Bu hissi, bu
duyguyu her insanın anlaması imkânsız… “Dumanın acısını
baca bilir.” Biz çektik, hiçbir canlı çekmesin bizim
başımıza gelenleri…
Çok sinsi
bir soykırımdayız… can çekişmekteyiz.
30 milyon
başına bir buçuk milyar basarak bayram ediyor. Bunları
yaparken oralara bir tane Dünya medyasını sokmuyor.
Bütün dünya
halkını aldatmaya, yani kandırmaya devam ediyor. Bu hem
Çin’in milyon aldatmacılığından sadece bir tanesidir:
1980’lerde,
uzaydan Doğu Türkistan’ın (Uyguristan’ın) bol yer altı
zenginliği tespit edilmeye başladı… Çin zalimlerinin
uykusu kaçtı “Acaba şimdi Amerika ile Uygur
yakınlaşırsa…” “Altın, cevher yumurtlayan tavuk elden
giderse…” “Ne yapıp ne edip Amerika ile Uygur’un arasını
açmak lazım…” planlar kuruldu. Pekin’de bu işin
senaryoları yazıldı.
Çin
zalimleri; “Bütün dinler esrardır, zehirdir” deyip bizim
dinimizi bayağı, yok etmişti. Cameller domuz ağıllarına
çevrilmişti, bütün okullarda dinsizlik (Ateizm) dersleri
veriliyor. İbadetini yapanlar okuldan, işten atılıyordu.
Durum böyleyken 1985’te Çin zalimleri, herkesi şoke
ederek, sanki tulumdan tokmak çıkmışçasına, Ürümçi’de
İslâm üniversitesi kuruverdi ve herkes şaşırdı. Bu
işteki sır nedir?.. “Bu insanlar kendi dinlerini
öğrensin” demeyeceği kesin! Burada bir sır var.. diye
kulağı ağıza yakıp fısıldandık birbirimize.
İslâm
üniversitesine imtihanı iyi notla geçen, akıllı,
ahlâklı, iyi çocuklar kabul edildi. Okudu, mezun oldu.
Her yere tayini çıktı, onların peşlerine Çinliler kendi
adamlarından taktı, yani gözcü koydu. Onların Kuran
tebliğ etme, teşkilatlanma işine kadar göz yummuş gibi
oldu. Hapse attı, hapisten birileri kaçırmış,
Afganistan’a ulaştırmış oldu.
Bu çocuklar
Afganistan’a ulaştığında sevindi, çünkü bunlar
kendilerini şahsi menfaatini değil, vatanı, milletinin
menfaatini düşünenlerden idi. Olar vatanını cehenneme
çeviren, bütün insanlık onurunu çiğneyen Çin zalimlerine
karşı silah tutma fırsatına sahip olmuştu ya da onlar
öyle düşündü.
Şükürler
olsun Rabbim, vatanımın hürlüğü için savaşa girme
fırsatını verdin bana, vatanımın Çin zaliminden
kurtarmak için canım feda olsun…
Her akıl,
vicdan sahibi insan gibi düşünüyorlardı onlar. Maalesef
evdeki hesap çarşıya uymadı: Billaduna Çin’den para,
silahlar peş peşe geliyordu.
Uygurlar
söyledi: “Bizim Çinliden başka hiç kimseye düşmanlığımız
yok.” “Siz Çin’den besleniyorsunuz…”
Durumu,
Billadunların yüzüne vuranlardan birkaçı bazılarına:
“Durun, bekleyin çocuklar, önce Filistin ve başkalarının
işini halledelim, sonra sizlere sıra gelecektir…”
yanıtları verildi.
İyi niyetli
masum Uygur çocukları, kendilerini Guantamon’un
hapishanesinde gördü.
Çin
zalimleri amacına ulaşmıştı. “Senaryo” baştan aşağıya
kendi tasarladığı gibi ilerlemişti. Amerikalılar
kendilerine karşı kurşun sıkmış Uygur teröristleri
bizzat görmüştü.
Bu kaderin
oyunu değil, Çin maymunlarının oyunuydu. Üstelik Amerika
Irak’a girerken, Çin’in yeşil ışık yakmasını istedi
Bush. Çin ona bir şart söyledi: “Bir şartla… Uygurları
terörist ilan et, ne istersen yaparım…” Anlaştılar.
Uygurlara terörist damgası vuruldu. Zavallı Uygurlara
Allah’a ağlamaktan başka yol kalmamıştı.
Uygurların
neslini tüketmekte bahane arayan Çin zalimleri,
Amerika’daki ikiz küller olayından sonra, kendilerini
Amerika ile bir cepheye “terör mağduru” yerine koydu,
sudan sebepten Uygurları öldüre öldüre kanlarını derya
etti.
Bu da
yetmedi. Çiftçilerin kişi başına senelik geliri 50
(elli) dolar oldu. 14-25 yaş arası milyonlarca Uygur
gençkızını Çin Seddi içine, bir buçuk milyarın seks
kölesi olarak götürdü.
Uygur
oğlanlarına, kedi-köpeğe vurulan kısırlaştırma iğneleri,
AIDS, kanser iğneleri vuruldu.
Biz
derdimizi kime söyleyelim… Çin Birleşmiş Milletler’de
konsey üyesi, orada masa altından bir sürü ülkelere sopa
göstererek: “Uygur meselesini dile getirirsen, ben senin
o işini, bu işini bozacağım…” diye tehdit salıyor.
Hiç kimse
Uygur’a doğru dürüst gözde bakamıyordu. Filistin için
ezilenlerin yanında yer alanlar bile Uygur’un “U”sunu
ağzına alamıyordu. (Biz o insanlara dargın değiliz.
Çünkü Çin’in hilekârlıkta akıl almazlığını iyi biliriz.
Çin’deki hilekârlıkta akıl almazlığını iyi biliriz.
Çin’deki taktik, aldanıcılık, yalancılık, ustalık
şeydanda bile yoktur)
Neticede
annesinin karnına sığmış Uygur oğlanları bütün dünyaya
sığmıyordu. Çin’den korkan insanlar Uygurları
istemiyordu, onlar gidecek başka gezegende yoktu.
Bahtı kara
Uygurların kara karanlık günlerinde Almanya başbakanı
Sayın Angela Merkel sanki bir yegane Nacat yıldızı gibi
gözüktü. Allah razı olsun! duacıyız. Yaşasın hak adalet
yanlısı, ezilenlerin yanında yer alan Angela Merkel.
Ondan önceki
Uygurları kabul eden Arnavut başbakanı Arnavut halkına
ve Teklimekan hapishanesinde zulüm gören Asiye selamlar,
saygılar, hürmetler, teşekkürler.
16.04.2009
Zeynure İsa
Adres:
Çelebidere Yokuşu Sok.
Selçuk Apt. No: 6 Yeniköy - İstanbul
Tel (Ev) : (0090 212) 223 65 82
Gsm : 0090 536 579 45 85
|