Aydınlanmaz
bu benim karanlık gönlüm
Gökyüzünde
ay ile güneş çarpışsa da
Dünyada
senden iyi yar yok bana
Sana yar,
benden iyisi bulunsa da
Meşhur Kazak Türkleri mütepekkür, akıldar, şair,
yazar Abay’ı hatırladığımda, nedense yukarıdaki şiir
aklıma geliyor.
Abay kendi
milleti içindeki noksanları, hataları, bir usta,
doktor hastalığı tespit etmişçesine buldu ve
iyileştirmeye çalıştı.
Mesela
“Tatar zenginleşirse okul yapar. Urus zenginleşirse
Çirkao yapar, sen Kazak zenginleşirsen kadın üstüne
kadın alırsın”..
Bugünkü
devrimizde hem Çin zalimleri tarafından sinsice bir
soykırımda kavrulmaktayken, karanlığa yakılmış mum
gibi güzel fikirli kitaplar ortaya çıktı.
Mesela:
Zülfikar’ın “Azatlık yolunda izdeniş”, Ebu Pamir
Hakkuli’nin “Cennet’in anahtarı” ve ondan başka
“İzciyim” gibi güzel eserler ortaya çıktı. (Aslında
dünyanın her bölgesindeki Uygurlar uyandı, güzel
eserler yaratıyor, vatan kurtarma yolları aranıyor.
Takdir etmemiz gereken işler çok, o konularda yazmak
lazım). Uygur aydınları vatan kurtarma yolunda
yüreklerini, beyinlerini ortaya koyuyorlar, onlar da
Abay gibi hastalıkları bulup şifa dağıtıyorlar.
Vatanımız
Doğu Türkistan’ı yemek için Kızıl Ejderha Çin, pis
ağzını kocaman açtı. Ama kurtulmamız imkânsız değil,
yani insanda irade varken, ölümden başka hiçbir şey
imkânsız değildir. Yeter ki hepimiz bir niyet, bir
vücut olalım. Her birimiz kendi noksanlarımızı,
toplumumuzdaki yetersizlikleri tanıyalım,
düzeltelim, zaman kaybetmeyelim.
Düşman bütün
gücünü neslimizi, soyumuzu yok etmeye yöneltti. O
asimile etmekte çok tecrübelidir. Sarı Uygurlar,
Mancular ve bir sürü azınlıklar bunun tipik misali.
Biz de bir
bakımdan sırat köprüsüne çıkıp kaldık. Ya köprüden
düşerek tarihten silineceğiz ya da hepimiz aklımızı
başımıza toplayıp, şahsi menfaat şeytanımızdan
vazgeçerek, damarımızdaki asil kanı harekete
geçirerek ayyıldızlı bayrağımızı Tenridağı üstünde
dalgalatacağız.
Düşman çok
acele ediyor soyumuzu yok etmek için. Biz düşmandan
daha da hızlı olmazsak, milletimiz hayatta kalamaz.
Hiçbir işi bugünden yarına bırakmayalım. “Kalan işe
kar yağar.”
Çin
zalimlerini uluslararası mahkemeye mi vereceğiz?..
Hemen, sen yaz! Sen taşı!...
Milli
gururumuzu çiğneyen, vatanımızı, milletimizi
dünyadan yok etmek için yapmadığı kötü emelleri
kalmayan Çin zalimleri liderlerinin yakasına
yapışarak, insani hak-hukukumuzu söke söke almamız
lazım.
Hür dünyanın
her yerinde yaşamakta olan Uygurlar! Hâlâ uyuşuk
uyuşuk uyuyanlar uyan! İnsani vazifeni, vatandaşlık
vazifeni hemen yerine getirmeye çalış.
Mutluluk
arayanlar! Mutluluk vatanın düşmandan kurtuluşunda!
Mutluluk kendi vatanımıza, kendi topraklarımıza
kendimiz egemen olmakta. Mutluluk bütün halkımızın
birlik, beraberlik esasında bu mücadeleyi
sürdürmesinde. Kendi aramızdaki hata, fikirleri
düzeltmek, hastalıklarımıza “şifa” bulmakta.
Bir mücahit
liderimiz Mekke’de Doğu Türkistan’ın derdini bütün
dünya hacılarına anlatırken, Türkiyemizden giden bir
Uygur kadın “Öyle söylemeyin, bizim orada
akrabalarımız var, bize onlara Çinliler zarar
verecekler” diye susturmaya çalışıyor hiç utanmadan.
İstanbul’a
geldiği 25 sene olan bir kadın bana: “Siz yine milli
mücadele işine karışsanız, bir daha yüzünüze bakmam
tamam mı?!” diyor. Ben o kadına: “Sen dünyaya çöp
üretme makinası olmak için mi gedin?” dedim.
Zaten düşman
çok kurnaz, binbir çeşit hile taktikleri ile gerçek
mücahitlerin başına iş açıyor, aramızdaki aklı
bulanıkların, şahsiyetsizlerin zayıf noktasından
yakalayarak, onları insan yerine koymayıp, üstüne
“vazife çulu” takıyor. Neticede o zavallıların
bazısı gaybet dedikoducu, bazısı iftiracı, bazısı
doğru yolda yürümeye çalışanların yolunu keserek,
namussuz “nasihatçi” olarak önümüze çıkıyor.
İşimiz kolay
değil, bir yandan sayısı kum gibi düşman ile
uğraşacağız, savaşacağız, bir yandan içimizdeki Çin
zalimlerinin saçtığı mikropları kapıp “hasta” olan
insanlarımızı iyileştirmeye çalışacağız.
“Kudurmuştan
alışmış yaman” 1949’dan bu yana, bizimkiler yürek
sözünü söyleme imkânı olmadığı için (doğru
söyleyenler öldürüldüğü için) çaresiz halkın bir
kısmı bir lokma ekmek için, can saklamak için, Çin
zalimlerinin hoşuna giden sözleri söylemeye alıştı.
Ama onlar
hür dünya ile Çin’in, yer, gök kadar farkı olduğunu
öğrenmeli, bilmeli, görmeli!
“Akıla
işaret, nadana çuvaldız” Birbirimize işaret edelim
tekrar tekrar, onlar işe yaramazsa fikir söz
çuvaldızları ile şok tedavisi yapalım.
Milletimizin
yok olmasını seyretmekte olanlar sepimize gelsin.
Bazı
derneklerde, “halkı siyasetten uzak tutacağım” diye
hortum gibi dolaşıp yürüyen var. Vatanımız Doğu
Türkistan’ı (Uyguristan’ı) düşman işgal etti.
Denizin altında kuru taş olmadığı gibi, işgal
edilmiş bir ülkede siyasetten uzak kimse yoktur,
düşmana teslim olan ve olmayan vardır. Çin
zalimlerinin insan kalıbından çıkmış rezillikleri,
aklı başındaki bütün halkımızın aşırı nefretini
alevlendirmiştir. Zaten bu nefret 30 milyonu, bir
buçuk milyar karşısında dimdik saklayabildi. Tarihi
medeniyet asası olan bu halk, insanlıkta bütün dünya
insanlarından çok farklı ve çok aşağıda olan
Çinlileri eskiden de tanıyordu, gittikçe iyi tanıdı.
Tanıdıkça nefret etti, iğrendi. Zaten dünyanın başka
insanları Uygurların yerinde olsa, hemen aynı
duyguya gelirlerdi.
1)
Vatan içi ve dış ülkelerdeki Uygurlar, tarihi düşman
Çin’i sevindiren işlerden hiçbirisini yapmamaya
çalışalım. İçki, esrar, kendi aramızda kavga, milli
mücadele işlerimizde aktif olmamak, ayrımcılık.
Mesela “Cenupluk” (Güneyli) falan şehirli
(Türkiye’de 80 ilin hiçbirisinin ötekisini bir
milimetre olsa bile aşağıladığını görmedim, ama
bizde tedavi etmemiz gereken hastalığın birisi
budur. Geçen sene Ürümçi’den bir hanım geldi,
Çinlileri kötülemek yerine kendi milleti
“Cenupluk”ları kötülüyor. Bu çok eski hastalık, hâlâ
düzelmediğine göre ağır hastalıktır.
2)
Türkiye’deki yaşlı hanımların dua etmeleri çok
hoşuma gidiyor. Bizimkiler de öğrense istiyorum.
Mesela “O Allahım bayrağımızı (ayyıldızlı)
göklerden indirme. Vatanımıza zeval verme. Milli
ordumuzu daha da güçlendir. Vatanımız milletimize
düşmanlık edenlerin cezasını ver. Doğru hak adalet
yolundan ayırma! Vatanımızın şan-şöhretinin daha da
yücelmesini nasip eyle!..”
3)
Almanya ve Japonya 2. Dünya savaşından büyük
yenilgi, büyük tahribat ile çıkmış ülkeler. Hızla
toparlandı, kalkındılar. Sebep: İnsanlarında büyük
bir vatan-millet anlayışı gördüm, şahsiyetçilik,
açgözlülük, göstermelik yağcılık, şakşakçılık değil.
4)
Gerçekten Müslüman, bir Allah’tan başka kimseye kul
olamaz. Biz neden kitapsız mahluk Çin’e kul
olalım?!.. Müslümanlar insanları beraber görürler,
eşit görürler, kardeş görürler. Eğer yüksekleri
varsa Allah’a karşı sorumlulukları daha da yüksek
olanlardır. Biz vatanımızı o kadar ağır ezilmekte
olan halkımızı kurtarmazsak, o dünyada nasıl hesap
vereceğiz?
5) Dünyanın her yerindeki bütün
Uygur, kafayı çalıştırarak, acilen vatani kurtarma
yolunu bulmamız, bir niyette hareket etmemiz lazım.
Çin
zalimlerinin, milletimize yapmadığı rezillik
kalmadı. Milyonlarca genç kızlarımızı kendi ülkesine
taşıyıp seks kölesi yapıyorlar (rezalete bak!) Genç
erkeklerimize, sokak köpeklerine vurulan
kısırlaştırma iğneleri vuruldu,bundan öte ne olsun
ki?! Ne bekliyoruz?!
Sultan Setuk
Buğrahan’ın torunları!
Yusufhas
Hacip’in torunları! (Bundan bin sene önce “Devleti
nasıl idare etmek lazım” “Baht getiren şey bilimdir”
kitabını yazan âlim)
Alpertunga
(Aprasyap)’nın torunları!
Kaşkarlı
Mahmut’un torunları!
Vatan
kurtarma yolunda, yürek varsa yürek
Akıl varsa
akıl koyalım ortaya!
Konu
vatan-millet olduğunda, müstahkem birlik kurabilen
yüksek şuurlu topluluklardan öğrenmemiz gereken çok
şey var.
24.03.2009
Zeynure İsa
Adres:
Çelebidere
Yokuşu Sok.
Selçuk Apt. No: 6 Yeniköy - İstanbul
Tel (Ev) : (0090 212) 223 65 82
Gsm : 0090 536 579 45 85