M.Ö.220 ~

ana sayfa
Giris
Tarih
Cografya
Din-Dil
Kültür-Sanat
Ekonomi
Insan Haklari
Milli Mücadele
Düsünceler
Baglantilar
Irtibat

E-mail


Öğrenmemiz gereken çok şey var

 

 

Aydınlanmaz bu benim karanlık gönlüm

Gökyüzünde ay ile güneş çarpışsa da

Dünyada senden iyi yar yok bana

Sana yar, benden iyisi bulunsa da

             Meşhur Kazak Türkleri mütepekkür, akıldar, şair, yazar Abay’ı hatırladığımda, nedense yukarıdaki şiir aklıma geliyor.

            Abay kendi milleti içindeki noksanları, hataları, bir usta, doktor hastalığı tespit etmişçesine buldu ve iyileştirmeye çalıştı.

            Mesela “Tatar zenginleşirse okul yapar. Urus zenginleşirse Çirkao yapar, sen Kazak zenginleşirsen kadın üstüne kadın alırsın”..

            Bugünkü devrimizde hem Çin zalimleri tarafından sinsice bir soykırımda kavrulmaktayken, karanlığa yakılmış mum gibi güzel fikirli kitaplar ortaya çıktı.

            Mesela: Zülfikar’ın “Azatlık yolunda izdeniş”, Ebu Pamir Hakkuli’nin “Cennet’in anahtarı” ve ondan başka “İzciyim” gibi güzel eserler ortaya çıktı. (Aslında dünyanın her bölgesindeki Uygurlar uyandı, güzel eserler yaratıyor, vatan kurtarma yolları aranıyor. Takdir etmemiz gereken işler çok, o konularda yazmak lazım). Uygur aydınları vatan kurtarma yolunda yüreklerini, beyinlerini ortaya koyuyorlar, onlar da Abay gibi hastalıkları bulup şifa dağıtıyorlar.

            Vatanımız Doğu Türkistan’ı yemek için Kızıl Ejderha Çin, pis ağzını kocaman açtı. Ama kurtulmamız imkânsız değil, yani insanda irade varken, ölümden başka hiçbir şey imkânsız değildir. Yeter ki hepimiz bir niyet, bir vücut olalım. Her birimiz kendi noksanlarımızı, toplumumuzdaki yetersizlikleri tanıyalım, düzeltelim, zaman kaybetmeyelim.

            Düşman bütün gücünü neslimizi, soyumuzu yok etmeye yöneltti. O asimile etmekte çok tecrübelidir. Sarı Uygurlar, Mancular ve bir sürü azınlıklar bunun tipik misali.

            Biz de bir bakımdan sırat köprüsüne çıkıp kaldık. Ya köprüden düşerek tarihten silineceğiz ya da hepimiz aklımızı başımıza toplayıp, şahsi menfaat şeytanımızdan vazgeçerek, damarımızdaki asil kanı harekete geçirerek ayyıldızlı bayrağımızı Tenridağı üstünde dalgalatacağız.

            Düşman çok acele ediyor soyumuzu yok etmek için. Biz düşmandan daha da hızlı olmazsak, milletimiz hayatta kalamaz. Hiçbir işi bugünden yarına bırakmayalım. “Kalan işe kar yağar.”

            Çin zalimlerini uluslararası mahkemeye mi vereceğiz?.. Hemen, sen yaz! Sen taşı!...

            Milli gururumuzu çiğneyen, vatanımızı, milletimizi dünyadan yok etmek için yapmadığı kötü emelleri kalmayan Çin zalimleri liderlerinin yakasına yapışarak, insani hak-hukukumuzu söke söke almamız lazım.

            Hür dünyanın her yerinde yaşamakta olan Uygurlar! Hâlâ uyuşuk uyuşuk uyuyanlar uyan! İnsani vazifeni, vatandaşlık vazifeni hemen yerine getirmeye çalış.

            Mutluluk arayanlar! Mutluluk vatanın düşmandan kurtuluşunda! Mutluluk kendi vatanımıza, kendi topraklarımıza kendimiz egemen olmakta. Mutluluk bütün halkımızın birlik, beraberlik esasında bu mücadeleyi sürdürmesinde. Kendi aramızdaki hata, fikirleri düzeltmek, hastalıklarımıza “şifa” bulmakta.

            Bir mücahit liderimiz Mekke’de Doğu Türkistan’ın derdini bütün dünya hacılarına anlatırken, Türkiyemizden giden bir Uygur kadın “Öyle söylemeyin, bizim orada akrabalarımız var, bize onlara Çinliler zarar verecekler” diye susturmaya çalışıyor hiç utanmadan.

            İstanbul’a geldiği 25 sene olan bir kadın bana: “Siz yine milli mücadele işine karışsanız, bir daha yüzünüze bakmam tamam mı?!” diyor. Ben o kadına: “Sen dünyaya çöp üretme makinası olmak için mi gedin?” dedim.

            Zaten düşman çok kurnaz, binbir çeşit hile taktikleri ile gerçek mücahitlerin başına iş açıyor, aramızdaki aklı bulanıkların, şahsiyetsizlerin zayıf noktasından yakalayarak, onları insan yerine koymayıp, üstüne “vazife çulu” takıyor. Neticede o zavallıların bazısı gaybet dedikoducu, bazısı iftiracı, bazısı doğru yolda yürümeye çalışanların yolunu keserek, namussuz “nasihatçi” olarak önümüze çıkıyor.

            İşimiz kolay değil, bir yandan sayısı kum gibi düşman ile uğraşacağız, savaşacağız, bir yandan içimizdeki Çin zalimlerinin saçtığı mikropları kapıp “hasta” olan insanlarımızı iyileştirmeye çalışacağız.

            “Kudurmuştan alışmış yaman” 1949’dan bu yana, bizimkiler yürek sözünü söyleme imkânı olmadığı için (doğru söyleyenler öldürüldüğü için) çaresiz halkın bir kısmı bir lokma ekmek için, can saklamak için, Çin zalimlerinin hoşuna giden sözleri söylemeye alıştı.

            Ama onlar hür dünya ile Çin’in, yer, gök kadar farkı olduğunu öğrenmeli, bilmeli, görmeli!

            “Akıla işaret, nadana çuvaldız” Birbirimize işaret edelim tekrar tekrar, onlar işe yaramazsa fikir söz çuvaldızları ile şok tedavisi yapalım.

            Milletimizin yok olmasını seyretmekte olanlar sepimize gelsin.

            Bazı derneklerde, “halkı siyasetten uzak tutacağım” diye hortum gibi dolaşıp yürüyen var. Vatanımız Doğu Türkistan’ı (Uyguristan’ı) düşman işgal etti. Denizin altında kuru taş olmadığı gibi, işgal edilmiş bir ülkede siyasetten uzak kimse yoktur, düşmana teslim olan ve olmayan vardır. Çin zalimlerinin insan kalıbından çıkmış rezillikleri, aklı başındaki bütün halkımızın aşırı nefretini alevlendirmiştir. Zaten bu nefret 30 milyonu, bir buçuk milyar karşısında dimdik saklayabildi. Tarihi medeniyet asası olan bu halk, insanlıkta bütün dünya insanlarından çok farklı ve çok aşağıda olan Çinlileri eskiden de tanıyordu, gittikçe iyi tanıdı. Tanıdıkça nefret etti, iğrendi. Zaten dünyanın başka insanları Uygurların yerinde olsa, hemen aynı duyguya gelirlerdi.

1) Vatan içi ve dış ülkelerdeki Uygurlar, tarihi düşman Çin’i sevindiren işlerden hiçbirisini yapmamaya çalışalım. İçki, esrar, kendi aramızda kavga, milli mücadele işlerimizde aktif olmamak, ayrımcılık. Mesela “Cenupluk” (Güneyli) falan şehirli (Türkiye’de 80 ilin hiçbirisinin ötekisini bir milimetre olsa bile aşağıladığını görmedim, ama bizde tedavi etmemiz gereken hastalığın birisi budur. Geçen sene Ürümçi’den bir hanım geldi, Çinlileri kötülemek yerine kendi milleti “Cenupluk”ları kötülüyor. Bu çok eski hastalık, hâlâ düzelmediğine göre ağır hastalıktır.

2) Türkiye’deki yaşlı hanımların dua etmeleri çok hoşuma gidiyor. Bizimkiler de öğrense istiyorum.

 Mesela “O Allahım bayrağımızı (ayyıldızlı) göklerden indirme. Vatanımıza zeval verme. Milli ordumuzu daha  da güçlendir. Vatanımız milletimize düşmanlık edenlerin cezasını ver. Doğru hak adalet yolundan ayırma! Vatanımızın şan-şöhretinin daha da yücelmesini nasip eyle!..”

3) Almanya ve Japonya 2. Dünya savaşından büyük yenilgi, büyük tahribat ile çıkmış ülkeler. Hızla toparlandı, kalkındılar. Sebep: İnsanlarında büyük bir vatan-millet anlayışı gördüm, şahsiyetçilik, açgözlülük, göstermelik yağcılık, şakşakçılık değil.

4) Gerçekten Müslüman, bir Allah’tan başka kimseye kul olamaz. Biz neden kitapsız mahluk Çin’e kul olalım?!.. Müslümanlar insanları beraber görürler, eşit görürler, kardeş görürler. Eğer yüksekleri varsa Allah’a karşı sorumlulukları daha da yüksek olanlardır. Biz vatanımızı o kadar ağır ezilmekte olan halkımızı kurtarmazsak, o dünyada nasıl hesap vereceğiz?

            5) Dünyanın her yerindeki bütün Uygur, kafayı çalıştırarak, acilen vatani kurtarma yolunu bulmamız, bir niyette hareket etmemiz lazım.

            Çin zalimlerinin, milletimize yapmadığı rezillik kalmadı. Milyonlarca genç kızlarımızı kendi ülkesine taşıyıp seks kölesi yapıyorlar (rezalete bak!) Genç erkeklerimize, sokak köpeklerine vurulan kısırlaştırma iğneleri vuruldu,bundan öte ne olsun ki?! Ne bekliyoruz?!

            Sultan Setuk Buğrahan’ın torunları!

            Yusufhas Hacip’in torunları! (Bundan bin sene önce “Devleti nasıl idare etmek lazım” “Baht getiren şey bilimdir” kitabını yazan âlim)

            Alpertunga (Aprasyap)’nın torunları!

            Kaşkarlı Mahmut’un torunları!

 

            Vatan kurtarma yolunda, yürek varsa yürek

            Akıl varsa akıl koyalım ortaya!

 

            Konu vatan-millet olduğunda, müstahkem birlik kurabilen yüksek şuurlu topluluklardan öğrenmemiz gereken çok şey var.

 

24.03.2009

Zeynure İsa

Adres:

Çelebidere Yokuşu Sok.
Selçuk Apt. No: 6 Yeniköy - İstanbul
Tel (Ev) : (0090 212) 223 65 82
Gsm       : 0090 536 579 45 85
 


© ETIC.  Her Hakkı Saklıdır. Son Değişiklik: 16.04.2009 11:45   Hazirlayan: A. Karakash