Tatar
Türkleri olimalarından, mütepekkur Musa Cerullah
(1875-1949) fikir düşünce düellosunda Lenin’i mağlup
ediyor. Olima’yı öldürmekten korkmuş olan Lenin
sürgün ediyor.
Olima sürgün hayattayken Afganistan’a geliyor, o
civardaki muhacir Türkistanlılar (Uygur, Özbek,
Kazak, Kırgız, Tacik, Tatar) toplanarak, bir petnus
(tabak) altın ve bir sürü hediyelerini götürerek
Olima’nın önüne geliyor. Sohbet sonunda Olima: “Bana
sormak istediğiniz sorular varsa, sorun” diyor.
Kalabalık kendi aralarında danıştıktan sonra böylece
üç soruyu soruyor:
Soru 1: “Sakalı uzatsak iyi midir? Yoksa kısa
kesersek yahşi midir?”
Soru 2: “Ceketi uzun giyersek iyi midir? Yoksa
ceketi kısa giyersek iyi midir?”
Soru 3: “Kadınların yüzünü kapatırsak iyi midir?”
Cevap 1: “Sakalı uzatırsanız zinnet, keserseniz
temizlik.”
Cevap 2: “Savaşırken, çalışırken kısa ceket iyidir,
her ikisini giyebilirsiniz.”
Cevap 3: “Kadınlar da, aynen erkekler gibi Allah
tarafından yaratılan insan, aynı zamanda Allah’ın
yarattığı güneş ışığından yararlanma hakkı vardır.”
Başka soru?
-
Yok
-
Bütün sorunuz o muydu?
-
Evet. Başka soracak ne olsun ki?
Olima gözyaşlarını tutamıyor, ağlıyor ve diyor ki:
-“Vatanımız işgal altında, vatanı nasıl
kurtaracağız? Ne yapmamız lazım?” gibi sorular hiç
aklınıza gelmiyor mu?
Olima: “Altınlar bütün hediyeler için teşekkürler,
ama kabul edemem. Kendiniz kullanın. Hediye için
sadece şu bir kalemi kabul ederim” diye gözyaşlarını
silip bir kalemi alıp çıkıp gidiyor.
İlave: Olima o sürgün hayatta, Kaşkar’a hem geliyor.
Olima’nın geleceği haberini alan Kaşkar büyükleri,
sarıklarını sarıp karşılamaya atlı bayağı bir
yerlere kadar önüne çıkıyor.
Olima da geliyor. Yaklaşık 100 metre 60 metre… Olima
takım elbiseli, kravatlı, başı açık, at koştukça
orta hat uzunluktaki saçları uçup duruyor.
Bizimkiler atlarının başını hemen geriye çeviriyor.
“Bu Olima değil ki kapır. Baksana giyinmesine,
başına, saçına bak!.. yanlış gelmişiz…”
Olima bunların yaptıklarını anlayışla karşılıyor,
büyükler karşılamazsa bile fakir fukara, esnaf,
bütün Kaşkar halkı ile çok iyi kardeşlik ilişkileri
kuruyor, selam, sohbetler…
Üstelik Olima, Uygur Türklerine çok yüksek yer
veriyor, övgüler yağdırarak gidiyor: “Uygurlar çok
zeki, çok akıllı, şuurlu, nazik-nezaketi yerinde
olan insanlar, çok zarif, hüner-sanat fikir,
çalışma… her yönden gördüğüm başka topluluklardan
üstün duruyorlar…”
Doğu Türkistanlı öğrencilerin Türkiye’de
üniversitelerde eğitim görmeleri için, sağ olsun
Türkiye Cumhuriyeti büyük yardım ediyor. Allah razı
olsun, ödeyemeyeceğiz. Bu işlerden Sayın General
Rıza Paşamızın büyük çabası, gayreti, emeği vardır.
Sayın Paşamız 83 yaşındadır. Hasta düştüğü
zamanlarda bile ofisinden ayrılmayıp, geleceğin
yatırımı öğrenci terbiye etme işini canı gönülden
devam ettiriyor.
Ama yardımcılarından bazısı “sakın, sakın öğrenciler
siyasete yaklaşıp kalmasın…” onları toplasak da
davul zurna, dans, yemekten başka konuşma
olmasın!..” diye bir şeyden ürküp kör ateşe basmış
tavuk gibi zıplayıp bağırıp duruyor.
Bu bağırmanın, zıplamanın anlamı nedir? Birilerine
(çekik gözlere) şirin gözükmek mi? Yoksa kaymak
kapma meselesi midir?!...
Biz diyoruz ki, deniz altında kuru taş olmadığı
gibi, düşman işgal etmiş ülkede siyasetten uzak
insan yoktur. Orada bebekler ana karnındayken
siyaset ile tanışıyor… mezarlıktaki ölüleri bile,
Çinliler rahat bırakmazlar…
Durum öyleyken hür dünyaya çıkan öğrenciler, insani
hak-hukuk, bütün siyasi bilgilerden haberdar olmalı…
60 yıldır Çin zalimlerinin keyfi olarak saçma
sapanları öğrencilere “ders” olarak öğretildi.
“Yugoslavya sosyal devlet midir?” “Bütün dinler
esrar epiyondur” “Komünizmin evzellikleri” “İlgar
asimilesiyle güzel bir şey” gibi şeyler
üniversitelerde derstir.
“Biz komünistler tarihi alt-üst edicileriz” diye,
ister dünya tarihi ister Çin tarihinden hiç de
gerçekleri söylemezler, tam tersini..
5
sene tarih fakültesinde okuyan bir Uygur, kendi
tarihinden bir saat bile ders dinleyemez.
Olima’yı ağlatan “3 soru”yu değil, “Vatanım Doğu
Türkistan, düşman işgalinden ne zaman kurtulacak?
Bunun için ne yapmalıyız?” sorusunu sorabilen
evlatlar yetiştirmeliyiz, hem de kendi kendimizi…
13.03.2009
Zeynure İsa
Adres:
Çelebidere
Yokuşu Sok.
Selçuk Apt. No: 6 Yeniköy - İstanbul
Tel (Ev) : (0090 212) 223 65 82
Gsm : 0090 536 579 45 85