Kaç
bin senelik düşman komşu Çin, bizden korkup Çin
seddini yapmışlar. Amerika âlimi “Çinliler mikrop
gibi çoğalan millet” diyor ya, fazla çoğaldıktan
sonra kendi toprağına sığmayıp, Çin seddinden kalkıp
(çıkıp), komşu topraklarını hilekârlık ile işgal
etmeye başlamışlar.
Alttan
almışlar, kızlarını hediye ederek, siyasetlerinde
“Uygurlar bizden kaç misli kültürlü insanlar, onurlu
insanlardır, onların kızlarına göz koyan
cezalandırılır. Ama Uygur erkekleri Çin kızlarını
alırsa kanunda izin var… falan filan…”
Rusya
(Sovyetler Birliği) dağıldıktan sonra, Çin zalimleri
bütün çıplaklığıyla vahşi niyetlerini ortaya koydu.
“Uyguristan bağımsız olursa, onların zengin
toprağından ayrılıp kalacağız.”, “Yıldırım hızıyla
bu milletin neslini tamamen yok edelim!”….
“14-25
yaş arasındaki bütün genç kızlar Çin bölgesine hadi!”
Bunun için Uygur halkını o kadar, o kadar sefil, aç,
gariban hale getirdi ki… “Dumanın acısını sadece
baca biliyor.”
Tarlada ağır işte çalışanlar, bir parça bayat etmeği
ırmağın suyuna batırıp yedikten sonra “Şükür Allahım,
açlıktan ölmedim” diye dua eder hale geldi.
Doğu
Türkistan’da sınır boylarında Çin silahlı askerleri
var. Onlara yakın bölgelere fakir sınıftan (1949’dan
önceleri hem fakir olanlar) aileleri çiftçi olarak
yerleştirdiler. Onlar kasabalardan da uzak tutuluyor,
onları görüp gelen birisi anlattı: evlerde ne yorgan
var, ne halı, insanlar samanın içinde yatıp kalkıyor.
Sabah yıldızı gökteyken tarlaya çalışmaya çıkması
lazım. O gece de Allahın suyuna mısır ununda bir
çorba, akşam yıldızında işten geliyor. Sabahtan
kalan çorbayı ısıtıp içiyor.
Başka
çiftçilere her sonbaharda, bir ya da yarım çuval
mısır veriliyor. Bir sene kadar ailenin bütün geliri
odur. Bütün kaygısı: “gelecek seneye kadar ailemi
açlıktan öldürmeden nasıl yaşarım?..” Et zaten
yiyemiyor, çayı, tuzu hangi parayla alsın? Eski bez
parçası bulabilse kızlarının ayağına ayakkabı dikip
verecek, o da yok. 12-13 yaş kızlar çıplak ayak
tarlada çalışıyor. 360 gün hep çalışıyor,
gece-gündüz çalışıyor, Kimileri gündüz tarlada,
geceleri tezgâhta çalışıyor. Yine de karınları
doyacak kadar kuru ekmeğe bile sahip olamıyor.
Çinliler maksatlı, planlı, projeli halde Uygur
çiftçilerini o kadar fakirleştiriyorlar ki, 14-25
yaş arası kızları, “Çin bölgesinde iş öğreteceğiz,
bol para” diye götürebilmek için kandırıyorlar.
Çin
Seddi içinde götürülen Uygur kızlarından intihar
edenler çok oldu. Kuçarlı 5 kız kendini nehre attı,
bir sürü Çin nehirleri güzel Uygur kızlarından
binlerce kızın cesedini okyanusa taşıdı.
Ama
Çin propagandacıları o kızlardan bazılarını
mahsustan televizyonda böyle gösterdi: “Falan kız
Şinjinde filan fabrikada çalışıyor. Peyzıabat’taki
anne babasına o kadar para gönderdi ki, ailesi o
köyün en zengini haline geldi…”
Gerçekten birkaç kızın uzaktaki fakir ailesinin
durumunu iyileştirmiş, nisbeten zengin hale getirmiş
gibi oluyor. Maksat başkalarını özendirmek,
kıskandırmak, böylesine aldatmacılık ile eritmek; bu
kızları mecbur etmemişler de, kendilerin isteyerek
tıpış tıpış gitmişler havasını vermek…
İyi,
kudretli ulu cenabı Allah! Ne kadar ağır suç işlemiş
olabiliriz ki? Bir buçuk milyar sayısı var,
denizdeki kumdan fazla hile-fikir aldatmacılığı olan,
milli gurur, insanlık onurumuzu çiğneyen, namusumuzu
iki paralık eden, arsız, kitapsız bir rezaleti
başımıza musallat ettin?
Genç
kızlarımızı, milyonlarca kızımızı saçlarından
çekerek, tarihi düşmanımız, kurbağa, böcek ve insan
eti ile beslenen aşağılık Çinlilerin seks kölesi
olarak götürdüler.
Erkeklere kısırlaştırma (sokak köpeklerine vurulan)
iğneler vuruyor…
Çin zalimlerinden vahşi yabani hayvanların hepsi bin
misli daha iyiymiş… Çünkü onlarda Çin işkencesi yok.
Dünya kamuoyunu aldatmak yok, insanlığın bütün kanun
ve kurallarını, adaplarını çiğneme yok.
Hepsinden önemlisi sinsice soykırım yapma yok...
27.02.2009
Zeynure İsa
Adres:
Çelebidere Yokuşu Sok.
Selçuk Apt. No: 6 Yeniköy - İstanbul
Tel (Ev) : (0090 212) 223 65 82
Gsm : 0090 536 579 45 85