M.Ö.220 ~

ana sayfa
Giris
Tarih
Cografya
Din-Dil
Kültür-Sanat
Ekonomi
Insan Haklari
Milli Mücadele
Düsünceler
Baglantilar
Irtibat

E-mail


Tenridağ Mükâfatı

 

 

Soykırım ateşine benzin dökmeyin lütfen!

Canım kardeşler! Soykırımdaki Uygun halkının âhını almakta olan Çinlilere yandaşlık etmeyin.

Bizim ismimiz Doğu Türkistan, bu isim kardeşlerimizi rahatsız ederse, ikinci bir ismimizi kullanırız: Uyguristan… Orada 30 milyon Uygur, üç misli Fransa kadar toprağımız var. Üstelik Dünyanın en zengin topraklarından.

Amerikan âlimi Thomson: “Dünya medeniyet sır hazinesinin anahtarı Teklimekan’ın altında saklıdır” demişti.

O zengin toprak, o sırlı eski mekân 1949 senesine kadar bağımsız ülke idi. Stalin ile Mao gizlice anlaşarak bu ülkeyi cehenneme ittiriverdiler.

Bugün o insanlar sinsice bir soykırımdalar. 14-15 yaş arasındaki kızları (milyonlarca kız) Çin Seddi içine, yani Çin ülkesine taşındırılarak, bir buçuk milyar tarihi düşmanın seks kölesi ediliyor. Genç erkek çocuklarına, sokak köpeklerine vurulan kısırlaştırma iğneleri vuruldu. Zaten o insanlar kafesteki kuş idi. 2006 senesinden itibaren o kuşun dili tamamen kesildi.

Şu anda okul bir yana (okullar zaten Çince) anaokulu, çocuk yuvasından tut hepsi Çinceye mecbur, yuvalardaki öğretmenlerin yüzde yüzü Çinli oldu.

Ama Çinliler dünya kamuoyunu kandırmak için Uygurca dans eden artisti göstermeliğe tutup duruyor.

Çinliler bütün Türk dünyasını bir yılan sayıyor: “Döner başlar” (Çantu) diye aşağılanıyor. “Adi kafa” diyor (navzicenden) ve “Yılanın başı nereden yürürse, kuyruğu oradan yürür” “Yılanın başını ezersen, tanesi kuyruğu hiçbir şey yapamaz” diyor.

Türkiye’yi, Türk dünyasının başı, kendi deyimi ile “Yılanın başı” görüyor.

Çinlilerin yine böyle felsefesi var: “Yumuşak, katıyı yerler.” Mesela bıçakla hamur kesersen, yıpranan hamur değil, bıçak oluyor.

Anlaşılan şu ki; Çin, “yılanın başı”nı yumuşak yollardan da ezebiliyor…

Ama Türkiye’de biz Doğu Türkistanlılar, kendi halimizi ve Çin’in niyetini, oradaki gerçek olayları iyi anlatamadık mı, yoksa Çin’in hilekârlığı ağır bastı mı, işler başka türlü…

Mesela, Hürriyet gazetesinde bunları görüyoruz: “Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, Kaşgarlı Mahmut’u her iki ülkenin ortak değeri olarak gören Çin Halk Cumhuriyeti yönteminin bu konferansa büyük önem verdiğini belirterek şunları söyledi: “Çin’de ilk kez düzenlenecek böyle bir etkinlik, köklü tarihi geçmişe sahip iki ülkenin ilişkilerinin geliştirilmesinde önemli payı olacaktır…”

İki ülkenin yakınlığına karışacak halimiz yok, diyeceğimiz de yoktur.

Ama büyük dil âlimi Kaşkarlı Mahmut ülkesinin, yurdunun dilin ta çocuk yuvasından tut, acilen (sanki yangından mal kaçırırmışçasına) yok etmekte olan, onların neslini tüketmekte olan, insanlıktan çıkmış caniler ile: Büyük önder, Türkiye’nin bağımsız dimdik ayakta durmasını sağlayan Atatürk tarafından bizzat kurulan Türk Dil Kurumu’nun, sarhoş aşıklar gibi kuzu sarmaları olması bizi şaşırtıyor!

Zigzak toplantılar hep Pekin’de, hop Ankara’da… o toplantılara basın mensupları bile alınmıyor. Türkiye’deki Kaşkarlı Mahmud’un hemşerisi dil bilimcileri de alınmıyor. Bugünkü Kaşkar gerçeklerinden tek kelime söylenmiyor ve yasak.
Atatürk hayatta olsaydı, elbette Doğu Türkistan’ın bağımsızlık mücadelesini desteklerdi. Çin’in rezil, sinsi soykırımına “Dur!” derdi. “Kaşkarlı Mahmud’un saçının bir tek teli bile tarihi düşman Çin’e verilemez” derdi. “Yeter sızlatmayın Kaşkarlının kemiğini!” derdi. “Kaşkarlının kızı, tarihi iğrenç düşmanın seks kölesi olurken, oğlu kısırlaştırılırken, bütün evladının dili kesilirken, bunları yapan caniler ile siz mi kuzu sarması oldunuz? Kardeşliği bırakın bir yana, insanlık nerede!?”
Filistin için kaynayan vicdanlar, Kaşkarlı Mahmut yurdu için neden kaynamıyor?
Çinliler ne yaptı? Hangi hokus pokus marifetlerini gösterdi size?

Bir de yağmurdan sonraki mantar gibi Türkiye’de Çince sınıflar, okullar, kurslar.. bunlar Doğu Türkistan’daki soykırımı alkışlamak anlamına mı geliyor?

Türk Dil Kurumu Çin dil yazısının ne mal olduğunu biliyor mu? Çin yazarı, filozof Lüşün: “Çin yazısı medeniyet, boğucu esarettir” diyor. Taş devrinden kalma resim, yazı…

Türkiye ile Çin’in işlerine karışacak halimiz de yok, hakkımız da yok…

Ama Kaşkarlı Mahmut Doğu Türkistan (Uyguristan) ülkesinde doğdu, orada öldü. O Doğu Türkistanlı’dır ve bütün Türk dünyasının, Çinli’den başka bütün Dünya insanlarının âlimidir.

Dünya dünya olup, hiçbir mahlukât, hiçbir toplum, hiçbir millet, hiçbir ülke, hiçbir zalim, hiç kimselere; Çin zalimlerinin, Kaşkarlı Mahmut’un ülkesine, evlatlarına yaptığı kötülüğü yapmamıştır.

Durum böyleyken birileri, Kaşkarlı Mahmut’un sızlayan kemiklerini, Çin zalimlerinin başına gültaç edip takmaya kalkışmasın.

Çocuklarımızı Çin zalimlerine çaresizce yedirdik, yediriyoruz, (bunu söylerken kendime lanet okuyorum, utanıyorum, intiharı düşünüyorum); ama bin sene önce ölen ecdatlarımız aman kalsın bari!

Düşenin dostu, kardeşi, hatta gerçekleri söyleyecek birer şahidi de olmazmış…
Hayır! Var! Amerika’dan çıktı ya bir kahraman oğlan, ismi onun Kırsteyin Taylor.
Dünyadaki 7 milyar insan içinde Allaha şükür, insan haklarının gerçek savunucuları da varmış...

Demir perde arkasında sesini Dünyaya anlatma imkânı olmayan (oralara medya giremez, yani Tenri dağlarına Çin izin vermedikçe kuşlar bile uçup gelemez), nesli tükenmekte olan, insanlık tarihi bugüne kadar hiç duymayan acayip ağır zulme mahzur kalan biçare Uygur halklarının derdini, oradaki gerçekleri, Sayın Kristeyin Taylor dünyaya anlattı.

O kendini cehennem ateşinin içine atarak, orada Çin işkencesinde yok olmakta olan Uygurların resimlerini ve Çinlilerin Uygurlara zulmünü, sadece Uygurların etini değil, Çinlilerin kendi çocuklarını bile yemekte olduğunun resmini çekti, belgeler ile kitabında yazdı. Demek ki, bugünkü dünyada böyle de insan oğlu varmış?..
Ezilenin yanında yer alan diye, ben buna derim!

Kristeyin Taylor’u yetiştiren anne babasına, öğretmenine, okuluna, ülkesi Amerika’ya Tenri dağından, 30 milyon yürekten teşekkürler!

Çin her çeşit şantaj, hilekârlık, sahtekârlık, aldatma ve tehditler ile insanların gerçekleri görmesini, yazmasını engelliyor. Fakat gerçek insanlık faziletlerine sahip insanlar, dürüstlüğü elden bırakmazlar!

Dünyada çok büyük mükafatlar vardır, mesela Nobel mükafatı..

Bizde “Tenridağ mükâfatını kararlaştırdık.

Çin zalimlerinin, sahtekârlığına aldanmadan, tehditlerinden korkmadan, Doğu Türkistan’ın (Uyguristan’ın) Çin’den kurtulması için, soykırımdan kurtulması için, bağımsızlığını ele alması için büyük hizmet gösteren, onlara yardımcı olan insanlara (Dini, ırkı hiçbir şey gözetmeden) “Tenridağ mükâfatı” veriliyor.

(Biliyorsunuz Altay, Tenri, Pamir dağlarının içi altın dolu. Çin her şeyden başka her bir senede Pekin’e, Uyguristan’dan 10 ton altın taşıyıp gidiyor).


O mükafatı birinci olup, Kırsteyin Taylor hak etti.

Erbakan Hoca bir defa canlı yayında Çin heyetini “Ne yapıyorsunuz ha, benim Müslüman Uygur Türk’ü kardeşlerime?!” diye sorguya çekmiş, bizleri çok sevindirmiş ve duygulandırmıştı…

Saygılarımla….

Zeynure İsa

Adres:
Çelebidere Yokuşu Sok.
Selçuk Apt. No: 6 Yeniköy - İstanbul
Tel (Ev) : (0090 212) 223 65 82
Gsm: 0090 536 579 45 85


© ETIC.  Her Hakkı Saklıdır. Son Değişiklik: 03.03.2009 12:50   Hazirlayan: A. Karakash