Selamünaleyküm Aziz Doğu Türkistanlı Yurttaşlarımız!
İslam âleminin en mukaddes Bayramlarından biri
sayılan Kurban Bayramı münasebetiyle bütün
kardeşlerimizin bayramlarını tebrik eder, cenabı
Allahtan selametlik, huzur, özgürlük, hürriyet ve
İstiklal diliyoruz!
Hür dünya Müslümanlarının sınırsız sevinç ve iftihar
duygusu içerisinde kendilerinin bu mübarek günlerine
hazırlanmakta olduğu, milyonlarca insanın Mekke-
Medine’deki mukaddes topraklarda hac yaparak,
kurbanlar keserek, ibadet ederek kendilerinin dini
vecibelerini engelsizce ve huzur içinde eda etmekte
oldukları günlerdeyiz. Fakat Çin müstemlekecilerinin
acımasız pençelerine kanlı prangalarına mahkûm olan
Doğu Türkistan Müslümanları, hac yapmak ve kurban
kesmek bir yana ibadet ederek Allah’a sığınmak gibi
en normal dini mecburiyetlerini yerine getirmekten
bile mahrum bir şekilde horluk içinde yaşamaya
mecbur olmaktadırlar.
Herkesin malumu olduğu üzere, Doğu Türkistan
toprakları oldukça bol miktardaki yer altı ve yer
üstü zenginlik kaynaklarına sahip cevher misali
topraklardır. Ne yazık ki, bu ülke Çin’in
günümüzdeki en başta gelen petrol, doğalgaz ve kömür
elde etme üssüne dönüşmüş bulunmaktadır.
Çin’in sayılı malumatlarında da belirtildiği gibi şu
anda Doğu Türkistan’da 50 milyon’dan fazla besi
hayvanı bulunuyor olup, Çin’in en mühim besicilik
üslerinden biridir. Ne yazık ki, işte böylesi
zenginliklerle dolu cevher misali bu toprakların
asıl sahipleri olan milyonlarca Doğu Türkistanlı
Müslümanlar bu gün kurban kesmek bir Tarafa bir kilo
et satın alabilmeye bile güçleri yetmeyip yoksulluk
ve perişanlık içinde yaşamaya mahkûm olmaktadırlar.
Çin hâkimiyetinin acımasızca yürütmekte olduğu
dinsizleştirme politikası, Doğu Türkistan
Türklerinin dini mevcudiyetlerine ve gelecekteki
istikballerine büyük tehlike ve tehdit getirmektedir.
Bu gün Doğu Türkistan’da insanların kendilerinin
dini inanç özgürlüğünü talep etmeleri bile Çin
hâkimiyeti nezdinde “Büyük suç”a dönüştü.
İnsan hakları açısından ifade edildiğinde, dini
inanç özgürlüğü insanları en temel haklarından
biridir. Bu yüzden de BM. Teşkilatının
prensiplerinde ve onun bünyesindeki devletlerin
anayasalarında insanların dini inançlarını koruma ve
onu güvence altına alma hakkındaki maddeler en temel
nizam sıfatıyla kendi varlığını koruya gelmektedir.
Dünya çapında ele alındığında da kendi
vatandaşlarının dini inancı ile uğraşan ve kendi
halkının dini inancını yasaklamaya, kısıtlamaya ve
yok etmeye hiçbir müstebit, diktatör hâkimiyet uzun
süre hayatiyetini devam ettirebilmiş değildir.
Onların akıbetleri her zaman hüsran ve mağlubiyet
ola geldi.
Özgür dünya devletleri iç ve dış barışı korumada,
dini inancı yasaklama ve yok etme politikalarına
değil, bütün dinlere mensup kişilerin inanç
özgürlüğünü daha da genişletmek ve onu yasal yönden
tam güvence altına alma politikasına dayana
gelmektedirler.
Hıristiyan âlemi olarak anılan batı dünyasından söz
edecek olursak, bu sistemde yaşayan hiçbir insan
Müslüman olduğu için mevcut hâkimiyet tarafından
dışlanmış ya da darbe yemiş değildir.
Burada yaşayan Müslümanların siyasi baskılardan
tamamen müstesna halde kendilerinin dini
faaliyetlerini devam ettirmekte olduklarını, hiçbir
engelle karşılaşmadan oruç tuttuklarını, kurban
kestiklerini ve hacca gittiklerini görmekteyiz. Batı
devletlerinin her yerinde yeni camilerin yapılmakta
olduğuna şahit olmaktayız.
Kısacası, batı devletlerinin hükümetleri bu
ülkelerde yaşamakta olan Müslümanları tehdit etmek
değil, dinler ve kültürler arasındaki dostluk ve
dayanışmanın elçileri olarak görmektedirler. Hiçbir
devlet din ile terörü, inançlı insanlarla
teröristleri bir- birine karıştırmış değildir ve
dini inancın terörizmle hiçbir ilişkisinin
olmadığını vurgulaya gelmektedirler.
Fakat günümüzde Doğu Türkistan Türklerinin
başlarından geçirmekte oldukları facialara bakacak
olursak komünist Çin hâkimiyetinin dini sahaya karşı
dünyanın temel gidişatına ve uluslar arası kaide ve
prensiplerin ruhuna tamamen zıt ve karşı bir
pozisyon kullana gelmekte olduğunu ve bu vasıtayla
kendi mezarını kendisinin kazmakta olduğunu
görebilmek zor değil.
Yani Çin’in yürütmekte olduğu bütün politikası,Doğu
Türkistanlıların dini inancını büsbütün yok etme
politikasından başka bir şey değildir. Hatta Çin
hâkimiyeti Doğu Türkistan Türklerini işe alma,
siyasi ve içtimai haklardan istifade ettirme
cihetinde de dine inanmama şartını ön şart olarak
göstererek “dine inanırsan hiçbir çıkış yolun olmaz”
şeklindeki safsatayı ileri sürmektedir. Yine Çin
hâkimiyeti tarafından 60’lı ve 70’li yıllarda Doğu
Türkistan’da yürütülen ateizm- dinsizleştirme
politikası günümüzde aynen kopyalanarak tekrar icra
edilmektedir.
Özellikle de son 10 yıl içerisinde Doğu
Türkistan’daki dini zatların başlarına gelen
külfetleri tarif etmek oldukça zordur. Bu esnada Çin
hâkimiyetinin sadece Çin komünist partisinin
propagandasını yapacak az sayıdaki “kızılkuyruk”
mollaları hesaba katmadığımızda hakiki inanca sahip
dini zatların hepsini yok etmeyi amaçladığını
görebiliriz.
Bu yüzden günümüzde Doğu Türkistan’da Çin
hâkimiyetine karşı türlü şekillerdeki milli
hareketlerde dini zatların aktif ve sürükleyici rol
oynamakta oldukları kesinlikle tesadüf değildir. Din,
inançlı bir insan için en büyük manevi zenginlik ve
dayanaktan ibarettir. Yaşam yoları tamamen kesilerek
başına ağır külfetler gelen bir insanın en sonunda
yapacağı iş, seccadede oturarak Cenabı hakka dua
ederek, kendisine sabır, tahammül ve güç-kuvvet
dilemektir. Bir insan bundan da mahrum bırakıldığı
takdirde, onun canından vazgeçerek isyan bayrağını
eline alarak çıkması hayret edilecek bir iş değildir!
Fakat biz şuna inanıyoruz ki, Çin’in zulmü ve
müstemlekeciliği kesinlikle ebedi olmayacaktır.
Cenabı Allah’ın himmeti ve halkımızın güçlü milli
iradesiyle mutlaka bir gün vatanımız Doğu
Türkistan’da özgür dünya devletleri arasında yerini
alıp, Doğu Türkistan Türkleri de tıpkı özgür dünya
halkları gibi kendilerinin bayramlarını özgürlük
içinde kutlama fırsatına erişeceklerdir!
Sonunda bütün vatandaşlarımızın Kurban bayramlarını
tekrar, tekrar tebrik ediyorum!
Cenabı Allah hepimize selametlik nasip etsin!
Hürmet ve ihtiramlarımla:
Abdulcelil Karakaş
“Doğu Türkistan Enformasyon Merkezi”nin Başkanı
Uygur Türkçesinden Türkiye Türkçesine uyarlayan:
Mehmet Emin BATUR