|
Doğu Türkistan’daki Silahlı Çatışmaların Sebebi ve
Sorumluları Kimler?
Perhat
Yorunkaş
1. Zulüm Arttıkça, Tepki
de Çoğalır.
Doğu Türkistan’ın adının “Sinkiang” olarak
değiştirildiği 1884 yılından bu günlere kadar tarihi
sürece genel olarak baktığımızda bu bölgede yerli halkın
müstemlekeci haâkimiyetlere karşı isyan ve tepkilerinin
zirveye ulaştığı dönemler, onların milli menfaatlerinin
en ağır darbeler aldığı, hâkimiyetlerin zulüm, baskı ve
talanlarının dayanılmaz derecelere ulaştığı dönemlerdi.
Yerli halkın ise, uzlaşma, nasihat ve tavsiyelerle
müstebit hâkimiyetleri haddini aşan zulüm
politikalarından vazgeçirme ikanları ya da fırsatları
yoktu. Çünkü bütün dönemlerde geçen müstemlekeci
hâkimiyetlerin hepsi de ortak bir yol seçmişlerdi. Bu
yol ise, karşı koyanları acımasızca cezalandırma
yolundan ibaretti. Bu yüzden Doğu Türkistanlılar başta
olmak üzere yerli halkın önünde sadece iki yol mevcut
olup, bunlardan biri köleliğe razı olarak hayvanlar gibi
horlanarak yaşamak, diğeri ise, isyan ve mücadelelerle
kendilerinin milli mevcuditetlerini ve insani hak ve
hukuklarını korumaktan ibaretti.
2.
Tarih Tekerrür Ediyor
Bu yüzden bu blgede 1884 yılından bu günere kadar isyan
ve nara sesleri kesintiye uğramadı. Bu intikam naraları
Doğu Türkistan’da art arda iki Cumhuriyetin kurulmasına
sebep oldu. Bu gün Doğu Türkistan’ın bütün bölgelerinde,
özellikle de bu yıl girdiğinden beri Pamir, Hoten,
Kaşgar Peyzivat gibi yerlerde meydana gelen bir dizi
milli karşılık vermehareketleri, yukarıdaki tarihi
gerçeğin kesintisiz olarak tekrar edilmekte olduğunu,
gerek müstemlekeci hâkimiyetlerin politikalrında olsun,
ya da yerli halkın iradesinde olsun hiçbir değişimin
olmadığını açıkça ispat etmektedir.
3. Zulüm
ve Baskı ile Bir millete Baş Eğdirmek Mümkün Değildir.
Bu günkü komünist Çin hâkimiyetini ele aldığımızda, Doğu
Türkistan’ın müstemleke tarihindeki en kuvvetli
hâkimiyettir. Çin’in Askeri ve iktisadi cihetteki gücü
haepimize malumdur. Öyle olduğu halde niçin bu bölgedeki
mücadele kıvılcımlarını tamamıyla söndürmede aciz
kalmaktadır.
Bunun sebebi gayet basit, çünkü zulüm, baskı, dehdit ve
cezalandırmalarla bir milleti sindirmek, yok etmek ya da
boyun eğdirmek asla mümkün değildir. Hele hele onlarca
yıllık nefret ve intikam duyguları ile beslene gelen
mücadele kıvılcımlarını söndürmek hiç mümkün değil.
Üstelikte bu günkü dünya gündeminde nasıl bir güç olursa
olsun onlarca milyonluk nüfusa sahip bir milleti
yeryüzünden tamamen yok etmekte zaten mümkün değil.
Çünkü Boşnak ve Kosovalıları katliama uğratan Sırp
kasaplarının hangi akibetlere uğradıkları hepimize
malumdur.
Darfur bölgesinde katliamlar yapan Sudan’ın müstebit
hâkimiyetinin şu anda kamuoyunda hangi derecede yetim ve
çaresiz duruma düştüğünü görmekteyiz…
4.Çin’in Çıkış Yolu Hangisi?
Demek oluyor ki, tıpkı uluslararası insan hakları
teşkilatlarının devemlı ekilde vurgulaya geldikleri gibi,
Doğu Türkistan’daki milli çatışam, inkilap, zıddiyet ve
isyanları durudurmak için Çin hâkmiyetinin önünde sadece
bir tek yol var. O da, Doğu Türkistan halkına yönelte
geldiği zulüm politikasından bir an evvel vaz gemek.
Doğu Türkistan halkının insani hak ve hukuklarını
tanımak, Doğu Türkistanlılara karşı siyasi ve iktisadi
cihetlerde uygulaya geldiği adaletsiz politikalarından
vaz geçmek. Doğu Türkistan halkının hür, özgür ve
müstakil yaşama isteklerine saygı göstermek!
5. Çin
Kışkırtma Politikasını Daha da Arttırıyor
Ne yazık ki, Komünist Çin hâkimiyeti de tıpkı
kendilerinden önceki müstebit hâkimiyetler gibi, hiçbir
zaman yerli halkın dertleine kulak vermiş değildir.
Kendilerinin siyasi cihetteki hatalarını itiraf etmek ya
da değişirmek bir yana, tam aksine yerli halkı daha daha
da öfkelendiren kışkırtma girişimleri sonucu yangına
benzin serpmektedir.
Mesela, Çin hâkimiyetinin son zamanlarda meydana gelen
Kaşgar ve Kuçar olaylarında sonra ürütmekte olduğu
devlet terörü politikasından bu noktayı çok açık
görebilmek mümkündür.
6. Milli
Çatışmaların Artmasına Sebep Olan Faktörler Çoğalmakta
Olaydan sonra Çin hâkimiyeti bir taraftan kendisinin
geeneksel usulü gereği o bölgedeki Doğu Türkistanlılara
yönelik tutuklama, cezalandırma, özgür hareket etmeyi
engelleme politikalrı ica ederken, diğer taraftan da
yukarıdaki çatışmaların temel sebebi olan iktisadi
yönden talan etme, Çinlişleştirme, nesli yok etme
politikasının adımlarını hızlandırmaktadır.
Mesela, “Tiyanşan(Tanrıdağı) Sitesi”nin 27.08.2008
tarili haberinde belirtildiine göre, Çin hükümeti Aksu
vilayetinde 2010 yılına kadar olan dönem içerisinde Doğu
Türkistanlı çocuklar için yeniden “Çift dilde
Anaokulları” diye anılan Çince 325 Anaokulu tesis etmeyi
planlamış olup, bu okullara Çin merkezi hükümeti ve
“otonom bölge(Doğu Türkistan)” tarafından özel bütçe
ayrılıyor.
Yukarıdaki Çince Anaokullarına ayrılan özel bütçenin
miktarı 302 milyon 600 bin yuen olup, Çin’in maksadı bu
gün Aksu bölgesinde 3- 4 yaş civarındaki Doğu
Türkistanlı çocukların tamamını 2010 yılına
ulaşıldığında Çince Anaokulu ve Çince okullarda kuma
imkânı sağlamakmış…
Hepimizinde bildiği gibi Çinin milli maarifi
Çinlileştirme politikası, Doğu Türkistanlıların
istikballerine büyük tehlike getirmekte olan ve Doğu
Türkistanlıların en sert tepkilerini göstermelerine
sebep olan politikalarından biridir. Çin hâkimiyetinin
Kuçar olayından sonra aldığı bu karar, mahiyeti
itibarıyla kışkırtma ve ateşe benzin dkmekten başka bir
şey değil.
Mesela yine, “Tiyanşan(Tanrıdağı)Sitesi”nin bir
haberinde daha belirtildiğine göre, 26.08.2008 günü
Kaşgar şehrinde “Güney Sinkiangdaki(Doğ Türkistan’daki )
üç vilatetin nüfus meselesi ve planlı doğum hizmeti
sohbet toplantısı” gerçekleştirilmiş olup, toplantıda
Kaşgar, Atuş ve Hoten başta olmak üzere 3 vilayetin
genel nüfusunun 5 milyon 923 bine ulaşarak Doğu
Türkistan’ın genel nüfusunun %31.8 oranını kapsadığını,
fakat bu vilayetlerin 2008 yılının bir öceki ilk
yarısındaki doğum oranının, bütün Doğu Türkistandaki
doğm oranlarının %44’ünü teşkil ettiği ve yine bu
vilayetlerde 3 çocuk sahibi olanların, bütün Doğu
Türkistan’da 3 çocuklu olanların %60’ını teşkil ettiği
vurgulanarak, bundan sonra bu 3 vilayette nüfusu
dizginleme cihetinde ciddi tedbirler kullanıması
gerektiği ortaya konuldu.
Çin’in “planlı doğum yasası”nda, 3 çocklu olma
politikası sadece Doğu Türkistanlı çiftçilere yöneltilen
bir politika iken, Çin hâkimiyeti Doğu Türkistanlı
çiftçilerini kendilerinin çıkarttığı bu yasadan da
mahrum bırakarak, çeşitli ödüllendirme ve cezalandırma
vasıtaları aracılığı ile onları da tıpkı Çinliler gibi
tek çocuk sahibi olmaya zorlamaktadırlar.
Çin’in sözde “planlı doğum” politikası da, Doğu
Türkistan Türklerinin en güçlü tepkilerine sebep olmakta
olan ve milli karşılık verme hareketlerinin çoğalmasına
sebep olmakta olan temel faktörlerden biri idi.
Demek oluyor ki, Çin hâkimiyetinin, Kaşgar olayının
meydana gelmesinden çok kısa bir zaman sonra kullandığı
bu yöntem, Doğu Türkistan’da çatışma ve ihtilafları
doğrudan Çin hükümetinin kendisinsin çıkartmakta
olduğunun açık bir ispatıdır.
7. Çin
Hâkimiyeti, Müstemlekecilik Politikasını Uygun Adımlarla
Güçlendiriyor
Diğer yandan, Doğu türkistan’da Milli çatışmaların
şiddetle artmakta olduğu günümüzde, Çin hâkimiyeti
yukarıdaki gibi milli eğtimi Çinlileştirme ve “planlı
doğum” politikası adı altında Doğu Türkistan Türklerinin
neslini kurutma girişimlerini zirveye çıkartmakla
beraber yine, sözde “işgücü fazlasını başka memleketlere
yönlendirme” adı altında da Doğu Türkistanlı çiftçileri,
özellikle de Uygur kızlarını başka memleketlere, Çin’in
içeri eyaletlerine sürgün etme, Uygurları dinsizleştirme,
iktisadi cihetten talan etme… gibi politikalarını da
uygun adımlarla yürütmektedir.
Dğu Türkistan’a Çinli göçmen getirme faaliyetleri de hız
kazanmış durumda. 100 bilerce Doğu Türkistanlı çiftçiler
başka memleketlere, Çin’in içeri eyaletlerine sürgün
edilmekte olan günümüzde, Çin hâkimiyeti “pamuk
toplayıcılar” adı altında 8. ay ile 10. ay arasındaki
iki aylık dönem içerisinde Çi’in içeri eyaletlerinden 1
milyon “pamukçu” Çinliyi Doğu Türkistan’a getirmeye
hazırlanmaktadır.
Demek oluyor ki, Doğu Türkstan’ın bugünkü acıklı
vaziyeti, Hoten, Kaşgar, Kuçar ve Peyzavat… Gibi
bölgelerde meydana gelen karşılık verme hareketlerinin
ne sbeple meydana gelmiş olduğunu ce buna sebep olmakta
olan temel faktörlerin ne olduğunu açıkça göstermektedir.
Uygur
Türkçesinden Türkiye Türkçesine Uyarlayan:
Mehmet
Emin BATUR
|
|