M.Ö.220 ~

ana sayfa
Giris
Tarih
Cografya
Din-Dil
Kültür-Sanat
Ekonomi
Insan Haklari
Milli Mücadele
Düsünceler
Baglantilar
Irtibat

E-mail


Bir yolu bulunmaz mı ?

            Çin zalimleri Doğu Türkistan halkının soyunu tüketiyor. Tarihten, yeryüzünden silmeye çalışıyor.

            Bu vahşetten kurtulmanın bir yolu yok mu acaba?

            “İnsanda irade varken, dik kaya üstünde bile yol bulunur.” “Aslında Dünya’da yol yoktu, insanlar yürüdükten sonra yol bulundu.” 

            1) Anadolu’da asıl haslet

            23 yıldır Anadolu’da, yani Türkiye’de yaşıyorum. Anadolu Türklerinin çok asıl, güzel hasletlerini (faziletlerini) görüyorum. Bu makalemde o gördüklerim, bildiklerimin hepsini değil, fakat bir-ikisini, yani devede kulağını söyleyeceğim.

            23 senedir bir insanın bile kalkıp, “o eyaletimizdekiler öyle, bu eyaletimizdekiler böyle” deyip, birbirini aşağılayan tavrını katiyen görmedim, duymadım.

            Vatanın hangi eyaletinden olursa olsun, bir asker (yiğit) şehit düştüğünde bütün ülke, bütün halk hep beraber üzülüyor, beraber ağlıyor. Aslan Mehmetçiğe, hain kurşun sıkmış olan, rezil düşman PKK’ya hep beraber lanet yağdırıyor, bir-iki yaş çocuktan tutun, 100 yaşındakine kadar hepsinde aynı his, aynı duygu, hepsi bir yumruk vatan düşmanına karşı…           

2) Yaşlı ninelerin duaları çok hoşuma gidiyor (toplanıp Kur’an okuduklarında olsun, bir bardak suyu içtiklerinde olsun) yaptıkları dualarının başında bu sözler geliyor: “Allahım Ayyıldızlı bayrağımızı Göklerden indirme! Ebediyen Göklerde dalgalansın!” “Vatanımız milletimize zeval verme!...” Ordumuz silahlı kuvvetlerimizi daha da güçlendir. Dünyanın en güçlü, en batur, en kuvvetli ordusu yap! Perveydigar!...” 

3) Vatan-millet şuuru acayip yüksek. 

4) Her damarda mertlik, kahramanlık, asil kan coşkusu… 70 milyon Türk halkı içinde, vatanı için, milleti için, Ayyıldızlı bayrağı için canını feda edemeyecek bir insanı araya araya bulamazsın. Hepsi vatanı için canını vermeye, kurban etmeye hazırdırlar. 

5) İnsani hak-hukuklarını aramasını biliyor, manevi değerlerine sahip çıkmasını biliyorlar. Kaşgarlı Mahmut’un meşhur eseri “Divan-ı Lugatı-it Türk” eserinin meydana çıkmasında emeği olan Eliemir efendiye Talatpaşa mektup yazar, 300 Lira (altın) gönderiyor. Ama Emir efendi parayı kabul etmiyor, bir mektup ile geri gönderiyor. “İyi niyetimiz ve bana değer verdiğiniz için teşekkürler. Ama parayı kabul edemem. Vatan, millet için yaptığım hizmete hak alamam. Allah sizden razı olsun. Parayı yardıma muhtaçlara verelim. Bu sadakanın ismi Türk dilleri Divan’ın sadakası olsun” diye yazmış. 

Özeleştiri iyi bir şey

Biz hem kendimizi, hem karşımızdakini iyi tanırsak yenilmeyeceğiz. Özeleştiri hastalığımızı teşhis etmiş, öğrenmiş, tedavi yoluna yürümüş gibi bir şey. 

1) Meşhur Kazak filozof Abay Kunanbayoğlu böyle şiirler yazmıştı:

Aydınlanmaz bu benim karanlık gönlüm

Gökyüzünde ay ile Güneş çarpışsa da

Dünyada senden iyi yar yok bana

Sana yar benden iyi bulunsa da.

Abay kendi milletine özeleştiri yapıp böyle diyor. “Rus zenginleşirse Çirkav (kilise) yapar. Tatar zenginleşirse okul yapar. Sen Kazak zenginleşirsen kadın üstüne kadın alırsın!” “Uygurları Sart Sart diyorsun, şu Sartlar sabun getirip vermezlerse, bit basıp kalırsın.” 

2) Çin geleneksel selamlaşma adeti, “Çişle meyyon” (“Yemek yedin mi?”)’ni değiştirmeye başladı. Uluslararası alay konusu olmaktan kendini kurtarmaya çalışıyor.

Çin’in milli menfaati her zaman ideolojisinden yüksekte gelmiştir. Japonlar geldiğinde, otuz senedir birbirine kan saçmakta olan (kanlı savaşta olan) Çankayişek ile Kızıl Mao hemen birleşti…

Şu anda Çin nanoteknolojisine bir milyon insanı ayırdı.  

3) Karga kuşlar içinde sevilmeyen bir kuş, ama o bile birbirlerinin gözünü ısırmıyormuş.

Bizler

Tarihte çok ilklere imza atmış olan bir milletiz. Adem Ata, Hava Ana, Tenri dağlarına Cennet’ten indikten bu yana biz oradayız, yani o topraklar bizim.

Dünyada her 11 bin senede büyük iklim değişikliği oluyor. Bundan 11 bin sene önce Tenri dağ boyları dünya’nın en gelişmiş bölgesiydi. Her bir dağlarımızdan yüzlerce deryalar akıp duruyordu. Buzdağların buzu çok kalın ve dağlar çok uzundu…

İlk buğdayları biz ektik, biçtik, ilk atı, inekleri biz evcilleştirdik. İlk evleri biz yaptık, ilk kumaş ilk giysileri biz yaptık, ilk kale, ilk şehirleri biz kurduk. İlk yazı, ilk matbaa bizimdir.

Tufan suyu belasını (afetini) bazı kitaplar Misufutamiye’den başlandı diyor, bazı kitaplar Cungariye’den diyor. “Tufan”, “Turfan”, “Uçtuğan” şehirlerimiz ismi hem “Tufan”dan gelmiş ya da o münasebetle olabilir.

11 bin sene önce Tenri dağ boylarının iklimi çok güzel, suları bol olduğu için nüfus da çoğalmış, o kadar gelişmiş ki, altın taç, altın beşik, altın tahtlar bile yapılmış, şehirler kurulmuş, evler güzel yapılmış.

11 bin sene önce birden iklim değişmiş, birçok nehirler kurumuş, Teklimekan çölü ortaya çıkmış.

Amerikan âlimi Morgın “İnsanlık medeniyet sırrının anahtarı Teklimekan’ın altında gizlidir, ne zaman o anahtar bulunursa, sır çözülecek” demiştir.

Batı Dünyası eski olarak Yunan, Girit medeniyetini biliyor. Aslında o medeniyet bizden Sümer Türkleri vasıtasıyla Yunanistan’a gelmiş medeniyettir.

Onbirbin sene önceki büyük iklim değişiminde insanlarımız Dünya’nın dört bir tarafına büyük kabileler halinde göç etmiştir.

 Bir büyük kabile Endonezya, Hindistan tarafına göç etmiştir (Şu anki Hindistan’daki Racalar: Biz Uygur neslindeniz, diyorlar)

İkinci kabile şu anki Çin’i basıp geçerek, Japon, Kore, Sibirya, Rusya taraflarına gitmiştir (o zaman Çin’deki şu anki Hanzular, tam vahşi, tam yamyam haletteler)…

Üçüncü kabile Karadeniz-Dicle-Fırat nehir boyları, Seyhun-Ceyhun derya boyları taraflarına doğru yürüyorlar.

Dördüncü kabile Avrupa’ya doğru yol alıyor. Avrupalılar o anda mağaralarda yaşıyormuş, üstüne deriler atıp örtünüyormuş, bizimkiler Avrupa yerlileri ile iyi kaynaşıyor, iyi geçiniyor, beraber geçiniyorlar.

Ama gelelim günümüze…

Tarihi düşman Çin zalimleri yüzbinlerce, hatta milyon genç kızımızı Çin seddi içinde seks kölesi olarak götürüyorlar.

Oğlanlarımıza nesil kurutma, kısırlaştırma iğnesi, AIDS, kanser iğneleri vuruyorlar. “Karşı gel-öldüreceğim, köle ol-eriteceğim” politikasını kullanıyorlar (süründürüyorlar)

Doğu Türkistan topraklarının müthiş zenginliğinin tadını almış olan Çinliler, bu toprak sahibi olan Uygur Türklerinden, yani Doğu Türkistan halkından bir tanesini ile hayatta koymamak, hepsini tamamen yok etmek kararını aldı.

Bunun için Uygurları mecburen ve kandırarak Çin seddi içine göç ettiriyorlar, sanki Doğu Türkistan halkı tarladaki pancar, onları kopararak yerine Çinlileri koyacaklar, hem de 200 milyon Çinliyi.

O tarihlerde meşhur Doğu Türkistan, Uyguriye devleti Çin zalimlerinin taktikleri neticesinde, can havlindeki kuzunun haline düştü, ama henüz ölmedi. Ölmeyen canda ümit var elbette.

“Kurtarıcı güç damarlarındaki asil kandadır, asil milletim” 

1) Ne yapmak lazım? Düşman çok sinsi, çok aceleci, çok fırsatçı, renkli kertenkele gibi renk değiştiren ve Dünya’yı aldatıcı taktikler değiştirebiliyor, her canlıyı zayıf noktasından vurmasını biliyor.

Ne yapmak lazım? Çok büyük soru. 30 milyon hepimiz kafamızı çalıştırarak cevap bulalım. “Damlaya damlaya göl olur” Benim cevabım da bir damla olabilse, ne mutlu bana.

Yurtvazlığı yok edelim.

Bütün eyaletlerimizin bir lakabı var, hep aşağılayıcı lakaplar. Mesela:

Hoten eyaleti – “Biri bir digülük” (inatçı anlamında)

Kaşkar – “Ölü eşeğe diken yüklemiş”

Aksu – “Kavıçı” (Bal kabağı…) (vurdum duymaz)

Yarkent – “Atım su içiyor mu acaba” (koca guvatır)

Turfan – “Burnu yok” (Koku alamaz)

Gulca – “Palavracı” vs. vs…..

Düşmanı sevindiren, bize ölüm yolu gösteren en kötü hastalığımızın birisi yurtvazlık “Cenupluk” (Gün yeli) kelimesini küfür yerinde kullanan, pis Çinli düşmana kuyruk sallayıp, Tenri dağının güneyinden gelen kendi milleti, kendi kavmine nefret gözüyle bakan manyaklar var. Bu hastalığa yakalananlar, kendi kendini sorgulamalı, tedavi etmeli!

Bir Barın şehidine, bir Altaylı çoban ağlasın… Gulca’deki bir şehidimiz için bir Kiriye’li ağlasın. Doğu Türkistan’ın bir bağımsızlık şehidinin haberi, 30 milyon yüreğin hepsini ağlatsın. Bu gözyaşları 30 milyonu bir niyet bir vücut yapsın!

2) Mücadele maksadımız, hedefimiz doğru olmalı. Vatanı düşmandan kurtarmak, Doğu Türkistan’ı bağımsızlığına kavuşturmak için mücadele etmeliyiz.

Çin zalimlerinden başka bütün Dünya insanları bizim dostumuzdur.

3) Balta sapı olmayalım…

Bir oduncu, sapı olmayan baltasını götürerek bir ormana gelmiş. Tek tek ağaçlara rica etmişler “Baltam için sap olacak kadar ağaç verseniz bana…” Çam ağacı, şimşir gibi birçok ağaç “Hayır” demiş, vermemiş, reddetmişler. Ama aralarından abdal bir ağaç (kavak olabilir) onun baltasına sap olacak kadar ağaç vermiş.

Oduncu baltasını sapladıktan sonra, ormandaki ağaçları bir baştan bir başa keserek yok etmiş. 

4) Çin’in aldatıcı hatlısına (kandırıcı sihirli torbasına düşmeyelim)

Çin zalimleri hep yalan söyler: 1949 senesi “3 seneliğine geldik” dediler, 59 sene oldu. Gitmek bir yana, mikrop gibi çuvaldılar, akın ettiler. Kendi toprağımızda bizi azınlık durumuna düşürmek üzereler.

Çin zalimlerinin niyeti; Doğu Türkistan’da bir tane bile Doğu Türkistanlıyı yaşatmamak.

Bunun için halkımızı, özellikle çiftçileri aşırı derecede fakirleştirdi, kasten açlıktan ölecek hale getirdi (Yıllık gelir, kişi başına 45-50 dolar oldu) bunu bilerek planlı yaptı. Şimdi “Falan Uygur kızı, Çin Seddi içine gitti, fabrikada çalışarak böyle zenginleşti”… “Falan Uygur kebapçı 2 bin tane fakir Uygur’u Çin Seddi içine götürerek hepsini zengin kebapçı yaptı…” demekle, bütün halkımızı o, “örnek zenginlere” özendirtiyor. Fakir insanlar kendi hevesleriyle, kendi vatan topraklarını terk etsin istiyor. İçeri gidenler zaten birbuçuk milyarın içinde eriyip yok olacaklar.

Çin zalimleri “sütten çıkmış ak kaşık” çünkü Doğu Türkistan’lıları askeri güç ile yerinden etmemiş havasını yaratacaklar.

Benim Uygur halkımı kasten aç, sefil duruma düşüren, insani hak-hukuklarını çiğneyen, bir parça ekmeğin kölesi haline düşüren, elmısaktan hayat geçiren toprağından kopartarak domuz ağılına sürükleyip öldürmeye çalışan Çin zalimleri! İnsanlığın adaplarından, kanun-kurallarından zerrece anlamaz mısın?!..

Allah’ı inkâr etmeye devam ediyorsun. Ama insanlar, kanunlar sana gücünü gösteremezse, Allah mutlaka sana gücünü gösterecek. Zalimin zulmü varsa, mazlumun ahı var.

Ezilen halkım! Biz dışarı ülkelerdeki kardeşlerinize de darılmakta haklısınız, “o kadar senedir ne yapabildin?” diye.

Ama şimdi sizden ricam; düşmanın propagandasına, kâğıt parasına kanarak vatanı terk etmeyin. Vatan toprakları için yaşayalım, o topraklar için ölelim.

Vatan kurtarma yolunu bulalım!

26.05.2008

Zeynure


© ETIC.  Her Hakkı Saklıdır. Son Değişiklik: 31.05.2008 16:02   Hazirlayan: A. Karakash