Bir yolu
bulunmaz mı ?
Çin
zalimleri Doğu Türkistan halkının soyunu tüketiyor.
Tarihten, yeryüzünden silmeye çalışıyor.
Bu vahşetten kurtulmanın bir yolu yok mu
acaba?
“İnsanda irade varken, dik kaya üstünde bile
yol bulunur.” “Aslında Dünya’da yol yoktu, insanlar
yürüdükten sonra yol bulundu.”
1) Anadolu’da asıl haslet
23 yıldır Anadolu’da, yani Türkiye’de
yaşıyorum. Anadolu Türklerinin çok asıl, güzel
hasletlerini (faziletlerini) görüyorum. Bu makalemde o
gördüklerim, bildiklerimin hepsini değil, fakat
bir-ikisini, yani devede kulağını söyleyeceğim.
23 senedir bir insanın bile kalkıp, “o
eyaletimizdekiler öyle, bu eyaletimizdekiler böyle”
deyip, birbirini aşağılayan tavrını katiyen görmedim,
duymadım.
Vatanın hangi eyaletinden olursa olsun, bir
asker (yiğit) şehit düştüğünde bütün ülke, bütün halk
hep beraber üzülüyor, beraber ağlıyor. Aslan Mehmetçiğe,
hain kurşun sıkmış olan, rezil düşman PKK’ya hep beraber
lanet yağdırıyor, bir-iki yaş çocuktan tutun, 100
yaşındakine kadar hepsinde aynı his, aynı duygu, hepsi
bir yumruk vatan düşmanına karşı…
2)
Yaşlı ninelerin duaları çok hoşuma gidiyor (toplanıp
Kur’an okuduklarında olsun, bir bardak suyu içtiklerinde
olsun) yaptıkları dualarının başında bu sözler geliyor:
“Allahım Ayyıldızlı bayrağımızı Göklerden indirme!
Ebediyen Göklerde dalgalansın!” “Vatanımız milletimize
zeval verme!...” Ordumuz silahlı kuvvetlerimizi daha da
güçlendir. Dünyanın en güçlü, en batur, en kuvvetli
ordusu yap! Perveydigar!...”
3)
Vatan-millet şuuru acayip yüksek.
4)
Her damarda mertlik, kahramanlık, asil kan coşkusu… 70
milyon Türk halkı içinde, vatanı için, milleti için,
Ayyıldızlı bayrağı için canını feda edemeyecek bir
insanı araya araya bulamazsın. Hepsi vatanı için canını
vermeye, kurban etmeye hazırdırlar.
5)
İnsani hak-hukuklarını aramasını biliyor, manevi
değerlerine sahip çıkmasını biliyorlar. Kaşgarlı
Mahmut’un meşhur eseri “Divan-ı Lugatı-it Türk” eserinin
meydana çıkmasında emeği olan Eliemir efendiye Talatpaşa
mektup yazar, 300 Lira (altın) gönderiyor. Ama Emir
efendi parayı kabul etmiyor, bir mektup ile geri
gönderiyor. “İyi niyetimiz ve bana değer verdiğiniz için
teşekkürler. Ama parayı kabul edemem. Vatan, millet için
yaptığım hizmete hak alamam. Allah sizden razı olsun.
Parayı yardıma muhtaçlara verelim. Bu sadakanın ismi
Türk dilleri Divan’ın sadakası olsun” diye yazmış.
Özeleştiri iyi bir şey
Biz hem kendimizi, hem karşımızdakini iyi tanırsak
yenilmeyeceğiz. Özeleştiri hastalığımızı teşhis etmiş,
öğrenmiş, tedavi yoluna yürümüş gibi bir şey.
1) Meşhur Kazak filozof Abay Kunanbayoğlu böyle
şiirler yazmıştı:
Aydınlanmaz bu benim karanlık gönlüm
Gökyüzünde ay ile Güneş çarpışsa da
Dünyada senden iyi yar yok bana
Sana yar benden iyi bulunsa da.
Abay kendi milletine özeleştiri yapıp böyle diyor. “Rus
zenginleşirse Çirkav (kilise) yapar. Tatar zenginleşirse
okul yapar. Sen Kazak zenginleşirsen kadın üstüne kadın
alırsın!” “Uygurları Sart Sart diyorsun, şu Sartlar
sabun getirip vermezlerse, bit basıp kalırsın.”
2)
Çin geleneksel selamlaşma adeti, “Çişle meyyon” (“Yemek
yedin mi?”)’ni değiştirmeye başladı. Uluslararası alay
konusu olmaktan kendini kurtarmaya çalışıyor.
Çin’in milli menfaati her zaman ideolojisinden yüksekte
gelmiştir. Japonlar geldiğinde, otuz senedir birbirine
kan saçmakta olan (kanlı savaşta olan) Çankayişek ile
Kızıl Mao hemen birleşti…
Şu anda Çin nanoteknolojisine bir milyon insanı ayırdı.
3)
Karga kuşlar içinde sevilmeyen bir kuş, ama o bile
birbirlerinin gözünü ısırmıyormuş.
Bizler
Tarihte çok ilklere imza atmış olan bir milletiz. Adem
Ata, Hava Ana, Tenri dağlarına Cennet’ten indikten bu
yana biz oradayız, yani o topraklar bizim.
Dünyada her 11 bin senede büyük iklim değişikliği
oluyor. Bundan 11 bin sene önce Tenri dağ boyları
dünya’nın en gelişmiş bölgesiydi. Her bir dağlarımızdan
yüzlerce deryalar akıp duruyordu. Buzdağların buzu çok
kalın ve dağlar çok uzundu…
İlk buğdayları biz ektik, biçtik, ilk atı, inekleri biz
evcilleştirdik. İlk evleri biz yaptık, ilk kumaş ilk
giysileri biz yaptık, ilk kale, ilk şehirleri biz
kurduk. İlk yazı, ilk matbaa bizimdir.
Tufan suyu belasını (afetini) bazı kitaplar
Misufutamiye’den başlandı diyor, bazı kitaplar
Cungariye’den diyor. “Tufan”, “Turfan”, “Uçtuğan”
şehirlerimiz ismi hem “Tufan”dan gelmiş ya da o
münasebetle olabilir.
11 bin sene önce Tenri dağ boylarının iklimi çok güzel,
suları bol olduğu için nüfus da çoğalmış, o kadar
gelişmiş ki, altın taç, altın beşik, altın tahtlar bile
yapılmış, şehirler kurulmuş, evler güzel yapılmış.
11 bin sene önce birden iklim değişmiş, birçok nehirler
kurumuş, Teklimekan çölü ortaya çıkmış.
Amerikan âlimi Morgın “İnsanlık medeniyet sırrının
anahtarı Teklimekan’ın altında gizlidir, ne zaman o
anahtar bulunursa, sır çözülecek” demiştir.
Batı Dünyası eski olarak Yunan, Girit medeniyetini
biliyor. Aslında o medeniyet bizden Sümer Türkleri
vasıtasıyla Yunanistan’a gelmiş medeniyettir.
Onbirbin sene önceki büyük iklim değişiminde
insanlarımız Dünya’nın dört bir tarafına büyük kabileler
halinde göç etmiştir.
Bir büyük kabile Endonezya, Hindistan tarafına göç
etmiştir (Şu anki Hindistan’daki Racalar: Biz Uygur
neslindeniz, diyorlar)
İkinci kabile şu anki Çin’i basıp geçerek, Japon, Kore,
Sibirya, Rusya taraflarına gitmiştir (o zaman Çin’deki
şu anki Hanzular, tam vahşi, tam yamyam haletteler)…
Üçüncü kabile Karadeniz-Dicle-Fırat nehir boyları,
Seyhun-Ceyhun derya boyları taraflarına doğru
yürüyorlar.
Dördüncü kabile Avrupa’ya doğru yol alıyor. Avrupalılar
o anda mağaralarda yaşıyormuş, üstüne deriler atıp
örtünüyormuş, bizimkiler Avrupa yerlileri ile iyi
kaynaşıyor, iyi geçiniyor, beraber geçiniyorlar.
Ama gelelim günümüze…
Tarihi düşman Çin zalimleri yüzbinlerce, hatta milyon
genç kızımızı Çin seddi içinde seks kölesi olarak
götürüyorlar.
Oğlanlarımıza nesil kurutma, kısırlaştırma iğnesi, AIDS,
kanser iğneleri vuruyorlar. “Karşı gel-öldüreceğim, köle
ol-eriteceğim” politikasını kullanıyorlar
(süründürüyorlar)
Doğu Türkistan topraklarının müthiş zenginliğinin tadını
almış olan Çinliler, bu toprak sahibi olan Uygur
Türklerinden, yani Doğu Türkistan halkından bir tanesini
ile hayatta koymamak, hepsini tamamen yok etmek kararını
aldı.
Bunun için Uygurları mecburen ve kandırarak Çin seddi
içine göç ettiriyorlar, sanki Doğu Türkistan halkı
tarladaki pancar, onları kopararak yerine Çinlileri
koyacaklar, hem de 200 milyon Çinliyi.
O tarihlerde meşhur Doğu Türkistan, Uyguriye devleti Çin
zalimlerinin taktikleri neticesinde, can havlindeki
kuzunun haline düştü, ama henüz ölmedi. Ölmeyen canda
ümit var elbette.
“Kurtarıcı güç damarlarındaki asil kandadır, asil
milletim”
1)
Ne yapmak lazım? Düşman çok sinsi, çok aceleci, çok
fırsatçı, renkli kertenkele gibi renk değiştiren ve
Dünya’yı aldatıcı taktikler değiştirebiliyor, her
canlıyı zayıf noktasından vurmasını biliyor.
Ne yapmak lazım? Çok büyük soru. 30 milyon hepimiz
kafamızı çalıştırarak cevap bulalım. “Damlaya damlaya
göl olur” Benim cevabım da bir damla olabilse, ne mutlu
bana.
Yurtvazlığı yok edelim.
Bütün eyaletlerimizin bir lakabı var, hep aşağılayıcı
lakaplar. Mesela:
Hoten eyaleti – “Biri bir digülük” (inatçı anlamında)
Kaşkar – “Ölü eşeğe diken yüklemiş”
Aksu – “Kavıçı” (Bal kabağı…) (vurdum duymaz)
Yarkent – “Atım su içiyor mu acaba” (koca guvatır)
Turfan – “Burnu yok” (Koku alamaz)
Gulca – “Palavracı” vs. vs…..
Düşmanı sevindiren, bize ölüm yolu gösteren en kötü
hastalığımızın birisi yurtvazlık “Cenupluk” (Gün yeli)
kelimesini küfür yerinde kullanan, pis Çinli düşmana
kuyruk sallayıp, Tenri dağının güneyinden gelen kendi
milleti, kendi kavmine nefret gözüyle bakan manyaklar
var. Bu hastalığa yakalananlar, kendi kendini
sorgulamalı, tedavi etmeli!
Bir Barın şehidine, bir Altaylı çoban ağlasın…
Gulca’deki bir şehidimiz için bir Kiriye’li ağlasın.
Doğu Türkistan’ın bir bağımsızlık şehidinin haberi, 30
milyon yüreğin hepsini ağlatsın. Bu gözyaşları 30
milyonu bir niyet bir vücut yapsın!
2) Mücadele maksadımız, hedefimiz doğru olmalı. Vatanı
düşmandan kurtarmak, Doğu Türkistan’ı bağımsızlığına
kavuşturmak için mücadele etmeliyiz.
Çin zalimlerinden başka bütün Dünya insanları bizim
dostumuzdur.
3) Balta sapı olmayalım…
Bir oduncu, sapı olmayan baltasını götürerek bir ormana
gelmiş. Tek tek ağaçlara rica etmişler “Baltam için sap
olacak kadar ağaç verseniz bana…” Çam ağacı, şimşir gibi
birçok ağaç “Hayır” demiş, vermemiş, reddetmişler. Ama
aralarından abdal bir ağaç (kavak olabilir) onun
baltasına sap olacak kadar ağaç vermiş.
Oduncu baltasını sapladıktan sonra, ormandaki ağaçları
bir baştan bir başa keserek yok etmiş.
4) Çin’in aldatıcı hatlısına (kandırıcı sihirli
torbasına düşmeyelim)
Çin zalimleri hep yalan söyler: 1949 senesi “3
seneliğine geldik” dediler, 59 sene oldu. Gitmek bir
yana, mikrop gibi çuvaldılar, akın ettiler. Kendi
toprağımızda bizi azınlık durumuna düşürmek üzereler.
Çin zalimlerinin niyeti; Doğu Türkistan’da bir tane bile
Doğu Türkistanlıyı yaşatmamak.
Bunun için halkımızı, özellikle çiftçileri aşırı
derecede fakirleştirdi, kasten açlıktan ölecek hale
getirdi (Yıllık gelir, kişi başına 45-50 dolar oldu)
bunu bilerek planlı yaptı. Şimdi “Falan Uygur kızı, Çin
Seddi içine gitti, fabrikada çalışarak böyle
zenginleşti”… “Falan Uygur kebapçı 2 bin tane fakir
Uygur’u Çin Seddi içine götürerek hepsini zengin kebapçı
yaptı…” demekle, bütün halkımızı o, “örnek zenginlere”
özendirtiyor. Fakir insanlar kendi hevesleriyle, kendi
vatan topraklarını terk etsin istiyor. İçeri gidenler
zaten birbuçuk milyarın içinde eriyip yok olacaklar.
Çin zalimleri “sütten çıkmış ak kaşık” çünkü Doğu
Türkistan’lıları askeri güç ile yerinden etmemiş
havasını yaratacaklar.
Benim Uygur halkımı kasten aç, sefil duruma düşüren,
insani hak-hukuklarını çiğneyen, bir parça ekmeğin
kölesi haline düşüren, elmısaktan hayat geçiren
toprağından kopartarak domuz ağılına sürükleyip
öldürmeye çalışan Çin zalimleri! İnsanlığın
adaplarından, kanun-kurallarından zerrece anlamaz
mısın?!..
Allah’ı inkâr etmeye devam ediyorsun. Ama insanlar,
kanunlar sana gücünü gösteremezse, Allah mutlaka sana
gücünü gösterecek. Zalimin zulmü varsa, mazlumun ahı
var.
Ezilen halkım! Biz dışarı ülkelerdeki kardeşlerinize de
darılmakta haklısınız, “o kadar senedir ne yapabildin?”
diye.
Ama şimdi sizden ricam; düşmanın propagandasına, kâğıt
parasına kanarak vatanı terk etmeyin. Vatan toprakları
için yaşayalım, o topraklar için ölelim.
Vatan kurtarma yolunu bulalım!
26.05.2008
Zeynure
|