|
Tibet
İsyanı
Erkin Emet
29 Mart 2008
KÖK Sosyal ve Stratejik
Araştırmalar Vakfı
Çin’in
1951’den beri kontrol ettiği Tibet’te Dalay Lama’nın
1959’daki başarısız isyan girişiminin yıldönümünde
patlak veren şiddet yaklaşık bir hafta kadar devam etti.
Budist rahiplerin 10 Mart pazartesi günü Lasha’da
başlattığı, daha sonra Çin’in Gansu, Çing Hay ve Siçuan
eyaletlerindeki Tibet otonom bölgelerine kadar yayıldığı
gösterilere Çinli güvenlik güçlerinin sert müdahalesiyle
çıkan olaylarda, onlarca araç ve dükkân ile bir cami
yakılırken 10 ile 30 arasında kişi öldü. Tibet’in
sürgündeki hükümeti aksini savundu: “Çinli güvenlik
güçleri göstericilere müdahale ederek en az 100 kişiyi
öldürdü. Çok sayıda yaralı ve tutuklananlar olduğu
tahmin edilmektedir. Ama bunu henüz teyit edemiyoruz”.(1)
Çin Hükümeti olimpiyat olayını Uygur bölücülerin sabote
edeceğini ileri sürerken, beklenmedik bir yerde Tibet’te
bu isyanın patlak vermesi Çin’i tedirgin etti. Çin
Başbakanı Ven Jiabao bu olayın, Pekin Olimpiyatları’nı
sabote etmek amacıyla Dalay Lama tarafından
çıkarıldığını öne sürdü. Dalay Lama’ya “iki yüzlü”,
kültürel soy kırımı suçlamasına “yalan” diyen Ven,
“Saldırılarda rolü yok mu? Dalay Lama’nın ne dediğine
değil, ne yaptığına bakmalıyız” diye çıkıştı. Ven,
bağımsızlığın reddi şartıyla diyalog çağrısı da yaptı.
Tibet işgaline karşı 1959’daki isyanın yıl dönümünde
patlak veren şiddet olaylarından Budist isyancıları
sorumlu tutan Çin yönetimi polisin göstericilere karşı
silah kullandığını itiraf etmek zorunda kalırken, ABD
Temsilciler Meclisi’nin Demokrat Başkanı Nancy Pelosi
‘ruhani lider’ Dalay Lama`yı ziyaret ederek Pekin’i bir
kez daha kızdırdı. 17 Eylül 2007 tarihinde Amerikan
hükümeti Dalay Lama’ya Kongre Altın Madalyasını
verdiğinde Çin Dış İşleri bakanlığı sert bir açıklama
yapmıştı. 21 Mart günü sürgündeki Tibet Hükümetinin
üstlendiği Hindistan’ın Dhamsala kentinde Dalay Lama ile
görüşen Pelosi, uluslar arası toplumdan Çin’in
Tibet’teki hâkimiyeti ve protestolara karşı tavrını
kınamasını istedi. Amerikan ve Tibet bayrakları taşıyan
kalabalığın `desteğiniz için teşekkürler` ve `Yaşasın
Amerika-Tibet dostluğu` pankartlarla karşıladığı Pelosi,
“Eğer dünyadaki özgürlüğü isteyen insanlar Çin ve
Tibet’teki Çinliler aleyhine konuşmazsa ahlakî olarak
insan hakları konusunda konuşma hakkımızı kaybederiz”
dedi. Tibet’te şiddete dönüşen protestolardan beri Dalay
Lama ile görüşen ilk üst düzey yetkili olan Pelosi,
“Tibet`teki durum dünyanın vicdanına bir meydan okumadır.
Olup bitenleri dünyanın bilmesi gerekiyor. Bu meydan
okumayla yüzleşmek için burada sizinleyiz” ifadelerini
kullandı.(2) Ziyareti protestolardan önce planladığı
belirtilen Pelosi Kasımda Amerikan Temsilciler
Meclisi’nin en yüksek sivil nişanı olan Kongre Altın
Madalyası’nı Dalay Lama’ya takdim ederek Pekin’i
kızdırmıştı. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice da bu
olayla ilgili Çinli meslektaşı Yang Jieçi’yi arayıp
Dalay Lama ile diyaloga geçmelerini istemişti. Amerikalı
uzmanlar Pelosi’nin bu ziyaretinin diplomatik bedel
ödenmesi gereken bir girişim olduğunu ileri sürmekte.
Ama Bush Hükümetinin bu olaya olan tutumu Temsilciler
Meclisine göre daha çok ihtiyatlı idi. Bush Hükümeti
Pekin Hükümetini açık bir şekilde kınamaktan kaçınarak,
Pekin Hükümetini Dalay Lama ile diyalog yapmaya, Tibet
kültürüne saygı göstermeye, göstericilere yönelik şiddet
kullanmamaya, insanların demokratik haklarını kullanmaya
izin vermeye çağırdı.
Beyaz saray sözcüsü Dana Perino haftalık basın
toplantısında bu konuyla ilgili şöyle dedi: “Biz
Tibet’te cereyan etmekte olan olayı yakından takip
ediyoruz, biz suçsuz insanların güvenliğinden endişe
duyuyoruz. Özellikle biz her bireyin gösteri yapma ve
kendi fikrini özgürce ifade etme hakkı olması
gerekliğini savunuyoruz.(3) ABD Devlet Başkanı Bush,
Ağustos ayında Pekin’de düzenlenecek Olimpiyat
oyunlarının açılışına katılacağını açıklamıştı. Bu
olaylardan donra Uluslar arası İnsan Hakları Örgütleri
Bush’u 2008 Pekin Olimpiyat Oyunlarına katılmamaya
çağırmıştı. Bazı siyasî gözlemciler, Bush Hükümetinin
Tibet’teki olaylara böyle pasif kalmasını buna
bağlamaktadırlar.
Çin Hükümeti Tibet, Doğu Türkistan ve İç Moğolistan’a
yönelik politikasında, bu bölgelerin Çin’in ayrılmaz bir
parçası olduğunu ileri sürüp, hükümetinin bunu devam
ettirmek için gereken neyse yapacağını belirterek sert
bir tutum benimsemekte. Zaten Çin bütün ders
kitaplarında bu tezini ileri sürmektedir. Söz konusu
iddia tarihsel planda epey zayıf. Doğu Türkistan’ın
işgalini aslında Çin soylu olmayan Mançu hanedanlığı
gerçekleşmişti. General Zuo Zongtang 16 Mayıs 1878’de
Doğu Türkistan’ın tamamını işgal etmiştir. Bir süre Zo
Zungtang komutasındaki ordu tarafından idare edilen Doğu
Türkistan, 18 Kasım 1884’te Çin imparatorunun emriyle
19. eyalet olarak Şin-cang (Xin jiang “Yeni Toprak”)
adıyla doğrudan imparatorluğa bağlanmıştır.
Doğu Türkistan üzerindeki Mançu sülâlesinin hâkimiyeti
1911 yılına kadar devam etti. Daha sonra Çin
Cumhuriyetinin egemenliği altına giren Doğu Türkistan’da,
12 Kasım 1933 Tarihinde Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti,
12 Kasım 1944 Tarihinde Doğu Türkistan Cumhuriyeti ilân
edildi. Doğu Türkistan 1949 yılında ise Komünist
Çinlilerin egemenliği altına girdi. Tibet’in işgalini de
Çinli olmayan Mançu hanedanlığı gerçekleştirdi. 1911
yılında kurulan Cumhuriyetçi Çin Tibet’in kendisine ait
olduğunu iddia etti, bölgede etkin bir denetimi
olmamasına karşılık Dalay Lama’yla Pançen Lama
arasındaki hizbi kullandı. Sonrasında komünistler
1950’de orduyu Tibet’e yollayıp, askerî yönetim kurdu.
Ertesi yıl Çin’in bir parçası olarak Tibet’e özerklik
sağlayan anlaşma kabul edildi. Ama bu Çin’in etkisinin
düzenli bir biçimde artmasının önüne geçmediğinden
1989’daki gibi isyanlar patlak verdi ki, o dönemde
şimdiki Cumhurbaşkanı Hu Jintao Tibet’te bölge
başkanıydı. Hu Jintao`nun isyanı bastırmadaki mahareti
Deng Şiaoping’in takdirini kazandı ve ona bugün oturduğu
Komünist Parti liderliği koltuğuna giden yol açıldı.
Ancak Hu geçtiğimiz yıl askerî komisyonun başkanı olarak
birliklere, Olimpiyat Oyunları’ndan önce “bölücüleri”
bastırmak için Tibet ve Doğu Türkistan’a girmelerini
emretti.(4) Fakat 7 Mart gününde Pekin Hükümeti Doğu
Türkistan’daki 18 yaşında bir kadın ‘Uygur Teröristin’
bir uçağı havaya uçurmaya kalkıştığını bu olayın
Afganistan’daki bir Uygur bölücü örgütle ilişkili
olduğunu duyururken, 10 Mart gününde Tibet’te meydana
çıkan olayın da Dalay Lama’nın tezgâhladığını belirtti.(5)
Bu Çin’in eskiden beri Tibet ve Doğu Türkistanlıları
bastırmada uygulaya geldiği taktiklerden biridir. 11
Eylül olayını bahane ederek Uygurlara baskı siyaseti
uyguladığı gibi, şimdi de Olimpiyat oyunlarının
güvenliğini bahane ederek Tibetlileri ve Uygur
Türklerini bastırmaya çalışmaktadır. Şurası bir gerçek
ki, Çin Tibet’ten Doğu Türkistan ve İç Moğolistan’a
uzanan geniş yaydaki toprakları elinde tutmaya niyetli.
Sonuç olarak, 10 Marta başlayan olaylar, uzun vadeli
sonuçlarıyla birlikte, iki tarafı da içine çekerek bir
radikalleşmeye neden olmuştur. Bu olay Tibet meselesini
bir kez daha uluslar arası gündeme taşımış, dünya
kamuoyunun ve sivil toplum örgütlerin dikkatini
çekmiştir. Çin yükseldikçe Tibet ve Doğu Türkistan
meselesi de dünya gündeminde yerini alacaktır. Bazı
gözlemciler Tibet meselesi ile Doğu Türkistan
meselesinin önümüzdeki yıllarda dünyanın önemli
meselelerinin içinde yer alacağını ve çözüm yollarının
aranacağını ileri sürmektedir.
1) www.rfa.org/tibet / 11/03/2008
2) Radikal Gazetesi 22/03/2008
3) www.rfa.org/yygur/21/03/2008
4) Xinhuan Ajansı, 08 Eylül, 2007, Bei Jing.
5) Xinhuan Ajansı, 10 Mart, 2008, Bei Jing.
|
|