Bu günler, yeryüzünün işgal altındaki Türk diyarlarından
biri olan Doğu Türkistan’da insanlığın yüz karası bir
katliamın yaşanışının 11. yılıdır.
5 Nisa 1997 tarihinde Çin işgali altındaki Doğu
Türkistan’ın Gulca vilayetinde bütün suçları(!) Kadir
gecesi münasebetiyle Kuran okumak ve dualar etmek
maksadıyla bir araya gelmek olan kadınlar, Çin işgal
güçleri tarafından yapılan ani bir baskınla toplu
şekilde gözaltına alınarak polis merkezine götürüldüler.
Bu durumu haber alan mağdur kadınların yakınları Çin
Polis merkezine gittiklerinde, toplandıkları evden
derdest edilerek götürülen kadınlardan ikisinin
cesedinin, yakınlarını almaya gelenlerin önlerine
atılması sonrasında çıkan olaylar bir anda bütün Gulca
geneline ve Doğu Türkistan’ın birçok şehirlerine
yayılarak bir milli kıyam hareketine dönüşmüştür.
Çin işgalcilerinin çok ağır zulümlerinin adeta
patlamaya hazır bir bomba haline getirdiği Doğu
Türkistanlılar için çok ağır bir tahrik olan son hadise
tam manasıyla “bardağı taşıran son damla olmuş ve artık
önlenemez bir milli tufan haline dönüşen bu milli öfke
Çin işgalcilerine karşı “Ya istiklal ya ölüm” savaşı
halini almıştır.
Böylece Çin işgal güçleri ile milli isyancılar arasında
silah ve güç yönünden asla eşit olmayan ama Doğu
Türkistan Türklerinin iman gücünün ve istiklale olan
susamışlığının bir yansıması olan bir milli kurtuluş
savaşı başlamıştır.
Ellerinde silah bulunmayan sayısız masum Doğu
Türkistanlı Çin işgal güçlerinin ağır silahlarla
açtıkları ateş sonucu şehit olmuşlar binlercesi de
yaralanmışlardır.
Yazmış olduğum “Doğu Türkistan’da İstiklal Savaşı”
isimli kitapta Gulca’da meydana gelen savaşın iç yüzü,
dünyadaki yansımaları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında konu ile ilgili olarak yapılan gündem
dışı konuşmalar da yer almaktadır.
Ayrıca Milletvekili olan Mehmet Sılay ve arkadaşlarının
Gulca katliamı ve Doğu Türkistan’da meydana gelen
olaylarla ilgili olarak Mecliste genel görüşme talebi
ile ilgili olarak vermiş oldukları soru önergesini
TBMM’nin tutanak dergisinden alarak söz konusu kitabımda
olduğu gibi yayınlamıştım…
Bu gün düşünüyorum da, Doğu Türkistan meselesi çerçevesi
içerisinde bu gün 11. yılına girmiş olduğumuz bir
soykırım hareketinin gerek dış ülkelerde yaşayan Doğu
Türkistan Türkleri arasında, gerekse de Türkiye
Türkleri, hükümet ve dünya gündeminde esamisinin bile
okunmadığını görüyorum. Nerede konu ile ilgili anma
toplantıları, nerede işgalci Çin devletini kınayan
mesajlar, bildiriler ve basın toplantıları..?
Çünkü emperyalist Çin, bütün dünya devletlerinin en
büyük zaafının ekonomik çıkarlar olduğunu keşfetti ve
buna göre bütün dünyaya yönelik olarak yeni stratejiler
geliştiriyor yeni planlar yapıyor, uyguluyor ve başarı
elde ediyor.
Ne yazık ki, hemen hemen bütün dünya devletlerinin
betonlaşan bir ortamda yaşamayı tercih etmeye
başlamasına paralel olarak dünya milletlerinin insani
duyguları da betonlaşmaya başladı. Dünyada yaşanan insan
katliamları, işgaller, soykırımlar, asimilasyonlar,
sürgünler, ekonomik sömürüler ve daha birçok
olumsuzluklar karşısında hissiyatsızlaşan dünya
insanları, materyalist düşünce yapısının ağır basması
sonucunda meydana gelen enkazlardan bir şeyler
kaçırmanın ve öldürülen insan yığınlarının ağızlarında
kalan altın dişlerin, üzerlerindeki cüzdan ve
giysilerinin peşine düşmüş gibi bir lakaytlık
sergiliyorlar…
Bütün bu kayıtsızlıklara rağmen, İnsanlığın dünyadaki en
acımasız düşmanı olan Çinlilerin Doğu Türkistan
Türklerine uygulamakta olduğu insanlık dışı zulüm ve
katliamlarını şiddetle LANETLİYOR, bu duruma
seyirci kalanları da bütün gücümle kınıyorum…
Mehmet
Emin Batur
|