M.Ö.220 ~

ana sayfa
Giris
Tarih
Cografya
Din-Dil
Kültür-Sanat
Ekonomi
Insan Haklari
Milli Mücadele
Düsünceler
Baglantilar
Irtibat

E-mail

DOGU TÜRKISTAN

DOĞU TÜRKİSTAN HABER MERKEZİ

 

BAYRAMLAR GERÇEK BAYRAM OLSUN

30.12.2006 

Mehmet Emin Batur

 

Dini Bayramlarımızdan biri olan bir Kurban Bayramı'nın daha arife günündeyiz. Bu bayramlar dünya Müslümanları için birlik, beraberlik, dayanışma, muhtaçları gözetme, yardımlaşma, sılayı rahm’da bulunma ve böylece manevi bir huzura erme günleridir.

Manevi huzura erebilmek o kadar da kolay bir hadise değildir. Kişi kendini kandırabilir fakat gerekli mesuliyetlerini yerine getirmeden asla gerçek manada manevi huzura kavuştuğunu söyleyemez. Çünkü büyük oranda yukarıda saydığımız müeyyideleri mutlaka yerine getirmiş olması gerekir.

Hz. Peygamber Efendimizin, "Doğudaki Müslüman’ın ayağına diken batsa, batıdaki Müslüman onun acısını yüreğinde hisseder" mealinde sözleri vardır. Bizler dünyanın her hangi bir yerindeki Müslümanların yaşadıkları zulüm işkence, katliam ve soykırımları bilmemize rağmen onların acısını yüreğimizde ne kadar hissedebiliyoruz? gerçekten hissediyor muyuz?

Sadece "iman ettim, ben Müslümanım" demekle iş bitmiyor. Dünya hayatının bir imtihan olduğunu düşünürsek ebedi âlemin nimetlerine erişebilmek ve onu kazanabilmek için çalışmak, çabalamak ve gerçek bir Müslüman gibi yaşamaya çalışmak gerekiyor.

Türk milletinin ezeli ve ebedi ana yurdu, Orta Asya’nın kalbi  ve üzerinde 40 milyon Müslüman Türk’ün var olma  mücadelesi vermekte olduğu Çin işgali altında bulunan Doğu Türkistan’ı unutarak ne kamil mümin olabiliriz, ne bayramlarımız bayram olur, ne de arzuladığımız manevi huzura kavuşmamız mümkün olabilir.

Kanayan bir yara gördümmü yanar ta ciğerim/ Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!/ Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım./ Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!/ Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu… diyen bir neslin varisleri olarak Kanayan yara gördüğümüzde ne kadar yanabiliyoruz? O yarayı dindirmek adına ne kadarcık bir sıkıntıya katlanabiliyoruz? Ne kadar kaygılanıyor ne kadar tasalanıyoruz?
Zalimlerin zulmüne karşı ne kadar bir mukavemet gösterebiliyoruz?

Şu anda eşiğinde bulunduğumuz bir bayramın huşu içinde geçmesi için kendimizce birtakım hazırlıklar yapıyoruz. Eş, dost, akrabaları ziyaret etmekle (kapılarına kilit vurup bilmem ne otelinde yılbaşı çılgınlıkları için rezervasyon yaptırma yarışına gidenleri ayrı tutuyorum) durumları müsait olanlar kurban kesmekle, yeni giysiler giymekle bir bayramı daha eda etmenin telaşındayız. Peki bayramların bayram gibi geçirilebilmesi için bunlar elbette olması gerekenler, ama yeterlimi? Asla değil.!

Başta Doğu Türkistan Türkleri olmak üzere,  Irak Türkmenleri, Fars şovenizminin ağır baskıları altında yaşam mücadelesi vermekte olan Güney Azerbaycan Türkleri, uğruna binlerce şehit verdiğimiz, ama bu günün iktidar olup muktedir olamayanları tarafından adeta “kambur” olarak görülerek elden çıkartılmaya çalışılan Kıbrıs’taki Türkler ve daha dünyanın dört bir yanında zulüm altında inin inim inleyen milyonlarca mağdur insanlar varken nasıl dolu dolu bir bayram yaşanabilir ki?

Doğu Türkistan’da Anne karnındaki bebekler iğne ile katledilirken, hasbelkader kota dışı doğmuş olan bebekler çöplüklere atılırken, Annelerin anne olma hakları zorbalıkla yok edilirken, Doğu Türkistan halkının bütün zenginlikleri gasp edilerek 40 milyon Müslüman Türk kendi vatanlarında açlığa, sefalete ve ölüme mahkûm edilmişken bizler nasıl bayram yapabiliriz?

Dünyadaki İslâm ve Türk düşmanı devletler açıkça kuyumuzu kazarken, “yeryüzünden Türkleri nasıl yok edebiliriz” diye planlar yaparken, Ne yazık ki; milletçe ihanetlerin en büyüklerine maruz kalınmakta olmamıza rağmen elimiz kolumuz bağlı oturarak nasıl bayram yapabiliriz ki…?

Bu güzel günlerde moral bozmak değil maksadım. Ama bazı gerçekleri aklımızdan çıkartmadan bir bayram yapalım istedim. Allah aziz Türk milletini tam manasıyla yaşanacak nice güzel bayramlara eriştirsin.

           


© ETIC.  Her Hakkı Saklıdır. Son Değişiklik: 26.01.2008 12:22   Hazirlayan: A. Karakash