M.Ö.220 ~

ana sayfa
Giris
Tarih
Cografya
Din-Dil
Kültür-Sanat
Ekonomi
Insan Haklari
Milli Mücadele
Düsünceler
Baglantilar
Irtibat

E-mail

DOGU TÜRKISTAN

DOĞU TÜRKİSTAN HABER MERKEZİ

 

TÜRKLÜK BİLİNCİ ETRAFINDA KENETLENMENİN ÖNEMİ

 

Mehmet Emin Batur'un Günlük Makaleleri Aralık-2006          

Milletler için özgürlük ve bağımsızlıklarını kaybetmiş olmak dünyanın en elem verici, en onur kırıcı ve en ağır talihsizliklerinden biridir. Bu ahval her milleti değişik oranlarda etkiler. Kimi milletler içine düştükleri mevcut durumu kabullenerek yaşamayı seçer, kimi milletler, günün birinde bir “Beyaz atlı prens”in gelip kendilerini kurtarmasını bekler, kimi milletler de her türlü imkânsızlıklar içerisinde dahi özgürlük ve bağımsızlıklarını tekrar elde etmek için, mücadelenin şartları neyi ve hangi yöntemleri gerektiriyorsa o yöntemlerle mücadele etme yolunu seçerler.. İşte bu millet Türk milletidir…

Bu sebepledir ki; Bu gün dünyadaki en köklü ve müzmin Türk düşmanı milletler ve devletler gizli ve aleni usullerle Türk milletini ayrı ayrı boy, uruğ ve kabilelere bölerek, kendi hükümranlıkları altına almak ve böylece eritip yok etme girişimi içindedirler.

Eski Sovyetler Birliği Rusya’sı bu yolu denedi, kısmen de başarılı oldu ve bu başarısı 70 yıl sürebildi. 1990 yılının başlarından itibaren de Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra 5 ayrı Türk Cumhuriyeti dünya devletleri arasındaki yerini aldı. Putin liderliğindeki Rusya ise, aldığı darbeyi kendi lehine çevirebilen nadir devletlerden biri durumunda. Çünkü Slav asıllı milletlerdeki soy bilincini ön plana çıkartarak Slav milliyetçiliği esasına dayalı yeni ve güçlü bir Rusya oluşturma yolunda ciddi adımlar atıyor. Dolayısıyla da Batı Türkistan Türk Cumhuriyetlerini yeni bir tehlikenin gölgesi takip ediyor. Türk dünyasının, yeni Putin Rusya’sını hafife alması, onunla sözde dostluklar kurarak flört etmeye çalışması ve tarihte yaşananları göz ardı etmesi en büyük ve tarihi bir hata olur. Zira Tilki derisinden post, Rus ayısından da asla dost olmaz.

Dünyadaki ezeli ve ebedi Türk düşmanı bir devlet de Çin’dir. Bu millet, Tarih boyunca Türk milletine karşı olan kin, nefret ve intikam duygusundan bir an olsun ayrı düşmemiştir. Doğu Türkistan’ın 1949 yılında Çin işgaline düşmesi de, Çin’in Türk milletinden intikam almak isteme duygusunun bir tezahürüdür. Gönül isterdi ki; Doğu Türkistan halkının Çin tarafından gördüğü eza, cefa, soykırım ve sürgüne gönderme eylemleri dünya Türklüğüne karşı da yapılmış olan eylemler olsun. Fakat ne yazık ki, işgalci ve soykırımcı Çin’e Türk dünyası tarafından, daha doğrusu Türkiye Türkleri tarafından gösterilen tepkiler, son derece cılız ve neredeyse kişisel tepkiler bazında kalmıştır.

 Bu tepkisizlikten cesaret alan Çinliler ve diğer Türk-İslâm düşmanı devletler, gelecekte önlerinde tek engel olarak gördükleri Türk milletini ve Türk kimliğini tamamen ortadan kaldırmaya yönelik bin bir türlü melanet senaryolarını sahnelemeye başlamışlardır. İşte bu noktada ne yazık ki bu oyunun figüranları olarak yine, Türk milletinin Türk zannettikleri veya Türklüğünü inkâr edenler kullanılmaktadır. ABD başta olmak üzere batılı sözde dost ülkeler, Türk milletinin arasına nifak tohumları ekmeye ve hatta Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik girişimlerini, “Türkiyelilik”lerini ileri sürenlerin müthiş destekleri ile sürdürmektedirler. Çinlilerde Uygur boyuna mensup olanların çoğunlukta olduğu Doğu Türkistan Türkleri arasına fitne sokarak, Uygur, Kazak, Kırgız, Özbek vs. gibi Türk boylarından “ayrı milletler” oluşturma gayreti içindedirler. Çünkü bu yöntem emperyalistlerin “Böl, parçala ve hükmet” anlayışı ile tamamen bir uyumluluk göstermektedir.

Aklıselim insanlar bilirler ki; Doğu Türkistan’ın kayıtsız şartsız tam bağımsızlığının kazanılmasının yolu, asıl kimlik olan “Türk” kimliğinin topyekûn benimsenmesinden, Türk kimliğini inkâr edenlere asıl kimliklerinin hatırlatılmasından ve “Doğu Türkistanlı” olarak milli mücadeleye girişilmesinden geçer.

Ne pahasına olursa olsun öncelikle Türk dünyasının tam desteğini arkasına almayan bir Doğu Türkistan milli mücadelesinin arzulanan ve hedeflenen süreler içerisinde başarıya ulaşması mümkün değildir. Bu ulvi yolda elbette ki dünya kamuoyunun desteğine ihtiyaç duyulacaktır. Ancak, Doğu Türkistan’ın kurtuluş mücadelesini tamamıyla dünyada  “Küresel Güç” olarak adlandırılan ülkelerin ve batı kamuoyunun desteğine mahkûm hale getirmek, gelecekte Doğu Türkistan’ın bağımsızlığını bir başka emperyalistin ipoteği altına sokmak anlamına gelir…

İsrail’in hamisi olan devletlerin ya da her hangi bir Avrupa ülkesinin, tarih boyunca Türk ve Müslüman ülkelere karşı asla iyi niyet beslemedikleri bilinen bir gerçektir. Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) adını verdikleri ve aslında “Büyük İsrail Projesi” olan bir lanetli projeyi hayata geçirmek için, Orta doğuyu kan, gözyaşı ve ateşe boğanların kimler oldukları bellidir. Aynı kanlı ellerin Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini karıştırmak için her an fırsat kolladıklarını da unutmamak gerekir. Doğu Türkistan’ı kendilerinin Çin ile olan husumetlerinde ve siyasi hesaplarında silâh olarak kullanmalarına ise asla izin verilmemelidir.

Bu da ancak, dikkatli, onurlu, başı dik ve bağımsızlık için bağımsız hareket edebilmekle mümkündür. Bunun için de, Doğu Türkistan başta olmak üzere bütün Türk dünyasına karşı dünyadaki emperyalistlerin oynamakta oldukları oyunlarını bozacak ve Türk dünyasını birbirine daha fazla kenetleyecek kaynakları ortaya çıkartmak gerekir.

 Uygur Türklerinin tarih ve edebiyat şahsiyetlerinden olan Turgun Almas’ın, Doğu Türkistan’da yayınlandıktan kısa bir zaman sonra Çin devleti tarafından toplattırılan  “UYGURLAR” adlı eserini, tarihçi, din âlimi ve komutan merhum Mehmet Emin Buğra Beyin “Şarkî Türkistan Tarihi” adlı eserini ve daha burada saymakla bitiremeyeceğimiz birçok önemli Uygur yazısıyla yazılmış olan eserleri bir an evvel bütün Türk lehçelerinde çevirilerinin yapılarak dünyadaki Türk kökenli okuyucuların istifadelerine sunmak şarttır. Çünkü bu eserlerde özellikle her boy’un asıl kaynağının “Türklük” olduğu tarihi belgelerle gözler önüne serilmektedir.

Bu güne kadarki hata ve sevaplarını bir yana bırakarak dünyadaki bütün Türklerin “Türklük” temel bilinci etrafında bir araya gelmeleri, getirilmeleri konusunda kime ve hangi Tük topluluğuna ne şekilde bir vazife düşüyorsa bunu severek üstlenmek ve yerine getirmeye çalışmak her Türk ferdi için tarihi, milli ve insani bir görevdir…

Türk Birliğinde rahmet ve güç, ayrılıkta ise zillet vardır.


© ETIC.  Her Hakkı Saklıdır. Son Değişiklik: 26.01.2008 12:22   Hazirlayan: A. Karakash