|
29
Ekim 2006 günü dostlarımız aracılığı ile aldığımız bir
acı haberle sarsıldık, üzüldük ve ulvi davamız adına
kaygılandık. Çünkü bu haber yüreklerimize ciddi bir
biçimde od düşürdü. Doğu Türkistan özgürlük mücadelesi
saflarının en parlak yıldızlarından biri olan, Doğu
Türkistan’ın yetiştirmiş olduğu bir halk şairi, bir
kompozitör, çok önemli bir müzisyen ve milli mücadele
saflarımızın kahraman neferlerinden biri Küreş Küsen
adlı yıldız, ebedi âleme doğru kayıp gitti…
Yıldız kayarken tutulan dilekler kabul eldir derler. O
anda ilk dileğim, zaten sayıları neredeyse bir elin
parmakları kadar az olan gerçek mücadele insanlarının
vaktinden önce davamızı yalnız bırakarak ayrılıp
gitmemeleri oldu.
Küreş Küsen ile ilk defa 1996’yılının Ekim ayında Dernek
başkanı olduğum dönemlerde Kayseri’ye yaptığı bir
ziyaret sırasında tanıştım. Nezih bir sohbet ortamında
Doğu Türkistan’daki anekdotlarından anlattı, Doğu
Türkistan halkının bundan sonra yapması gerekenlerle
ilgili fikirlerini bizlerle paylaştı. Ozanca
fikirlerinden ilham aldık, istifade ettik.
Hatta bir anekdot anlattı ki; Hâlâ aklımdadır: Bir dönem
görevli olarak gittikleri Doğu Türkistan’ın çok ücra bir
mezrasında derme çatma bir kulübede yaşamaya çalışan
pir-i fani bir karı-kocayı ziyaret ederler. Bu yaşlı
çiftin erkek olanı bir ara oturdukları yerden dışarı
çıkıp bir süre kaybolur. Bunun üzerine Küreş Küsen
dışarı çıkıp o yaşlı kimsenin ne yaptığına bakacak olur.
Bir de ne görsün? Bu kişi civarda bir tavuğu
yakalayabilmek için koşmaktan soluk soluğa kalmıştır. Bu
vaziyeti gören Küsen o yaşlı zata ne yaptığını sorar. O
da, “Siz bu kuş konmaz, kervan geçmez yere bizi ziyarete
geldiniz. Bu bizim için büyük bir mutluluk. Bu yüzden şu
dünyada tek sahip olduğum servetim olan tavuğumu kesip
size ikram etmek istiyorum” der. İşte o zaman Küreş
Küsen çok duygulanarak arkadaşına “bizim milletimiz bu
kadar zorluklar içerisinde dahi milli gelenek, görenek
ve misafirperverliğinden taviz vermeyen bir “duruş”
sergileyebildiğine göre mutlaka bir gün istiklaline
kavuşacaktır” der…
Daha sonraları kendisi ile 1998’in Aralık ayında
Ankara’da “Dünya Uygur Gençlik Kurultayı”na davet
edildiğim zaman buluştuk, görüştük, aynı konuşma
kürsüsünü paylaştık, fırsat bularak sohbet ettik…
Daha sonraları haber aldığımda ise İsviçre’de olduğunu
öğrendim. Kendisi hayatının tamamını Doğu Türkistan
halkının bağımsız olmasına adayan bir kişiliğe sahipti.
Gittiği ve bulunduğu bütün ülkelerde ilkelerinden
zerrece taviz vermeksizin örnek bir mücadele azmi
sergilemiştir. Kırgızistan’da hapiste kaldığı sürelerde
bile Milli özgürlük yolunda şiirler yazmış, besteler
yapmıştı. Yaptığı kaset ve hazırladığı CD’ler dünyanın
dört bir yanında Doğu Türkistanlılar için bir ilham ve
ümit kaynağı oldu. Olmaya da devam edecek. Meşhur ilim
adamı yazar ve şair Abdurrahim Ötkür’ün büyük yankı
uyandıran şiiri “İz” e yine şiir ile ilk cevap veren
kişi yine Küreş Küsen olmuştur. “Anneme mektup yazdım”
adlı şiiri ise dinleyen herkesi ağlatan türdendi. Daha
nice eserler bırakarak aramızdan ayrıldı .
Bir milletin Ozanları, şairleri ve yazarları yoksa
milletler de bana göre duygu ve düşünme melekelerini
yitiriyor. Körleşiyor, hantallaşıyor, milli ve manevi
duygularını kaybediyor… Milli ve manevi duyguların
kaybolması ve dolayısıyla da edebi icatlardan
uzaklaşılması ise, o millete köleliği, mankurtluğu içine
sindirmeyi beraberinde getiriyor…
Küreş Küsen gibi milli değerlerimizin bundan sonrada
ortaya çıkması ve Doğu Türkistan halkına ilham vermeye
devam etmesi en büyük dileğimizdir.
Mekanı cennet olsun…
MEHMET
EMIN BATUR
|
|