M.Ö.220 ~

ana sayfa
Giris
Tarih
Cografya
Din-Dil
Kültür-Sanat
Ekonomi
Insan Haklari
Milli Mücadele
Düsünceler
Baglantilar
Irtibat

E-mail

DOGU TÜRKISTAN

DOĞU TÜRKİSTAN HABER MERKEZİ

 

Doğu Türkistan Enformasyon Merkezinin Beyanatı

Rabiye Hanımın ailesinin başına gelen üzücü ve düşündürücü külfetler, bütün Uygur halkının çekmekte olduğu siyasi külfetlerin canlı bir örneği sıfatında olup, Çin Hâkimiyetinin asıl yüzünü gözler önüne sermektedir.

 
Uygurların dış ülkelerdeki milli önderi ve Amerika’da mukim Rabiye Kadir Hanımın vatanda yaşamakta olan üç oğlu Kahar Abdurehim, Ablikim Abdurehim, Alim Abdurehim ve kızı Ruşen Çin hükümeti tarafından “Bölücülük” ve “Devlet hakimiyetini yıkmaya çalışmak” gibi suçlar isnat edilerek tutuklanmasından sonra dış ülkelerdeki İnsan hakları teşkilatları ve Uygur cemaati Çin hakimiyetinin bu iftira dolu eylemlerine sert tepki göstermektedirler.
Topluma malum olduğu üzere Çin hâkimiyeti AB ile yılda bir defa İnsan hakları ile ilgili görüşme, Almanya ile altı ayda bir hukuk devleti konulu görüşmeler gerçekleştirmektedir. Bu toplantılar sırasında kendilerinin İnsan haklarını korumak ve hukuk devleti kurma yolunda izabeden adımları atmakta olduklarını dillerinden düşürmeksizin övüne.
Fakat gerçeklere bir göz atacak olursak yalnızca Rabiye Kadir hanımın suçsuz çocuklarının göz altına alınması olayından bile Çin’in insan haklarını koruma ve hukuk devleti olma cihetlerinde bir ilerleme kaydetmesi şöyle dursun, tam tersine 30-40 yıl daha geri giderek 60’lı ve 70’li yıllara kadar 10 yıl devam eden “Büyük Proletarya Kültür İhtilali” olarak anılan devirdeki gibi, bir aileden bir kişi mücadeleye girişmiş olsa onun bütün ailesini sürükleyerek ortaya çıkartmak ve cezalandırmak gibi insanlık dışı eylemlerini tekrar yürürlüğe koymuş olduğunu görebiliriz.
Çin hâkimiyeti Rabiye hanımı 1999 yılının 8. ayının 11.günü öğleden sonra Ürümçi’de kapalı yargılama ile 8 yıl hapis cezasına hükmederek iki yıl boyunca her türlü siyasal haklardan mahrum bırakmışlardı.
Çin hâkimiyeti, uluslar arası insan hakları teşkilatları ve Amerika önderliğindeki batı ülkelerinin güçlü baskı ve protestolarına daha fazla dayanamayıp, 2005yılının Mart ayında Rabiye Hanımı serbest bırakmaya ve onun Amerika’ya giderek tedavi görmesine izin vermeye mecbur olmuştu. O günden bu güne kadar Rabiye Hanım Uygur milli hareketinin dış ülkelerdeki milli önderi olma sıfatıyla Uygur halkını insani hak ve hukuklarını koruma yolunda mücadele etmektedir.
Kamuoyuna malum olduğu üzere Çin hâkimiyetinin bundan 8 yıl önce Rabiye hanımı tutuklayıp hapse atmış olmasının sebebi asla onun bir “suç” işlemiş olmasından değil, Amerika’daki eşinden öç almak istemelerindendir. Şimdilerde ise, onun suçsuz çocuklarına kara ellerini uzatmış olmalarının sebebi de Annelerinden alamadıkları öcü çocuklarından almak istemelerinden başka bir şey değildir. Rabiye hanımı 7 yıl hapiste tutmakla bütün dünyaya rezil olan Çin hâkimiyetinin bu defaki icraatı, onun geçmiş olaydan zerre kadar ders çıkartmadığını ve bu güne kadar dünyadaki demokratik devletlerin demokrasi ve insan hakları konusundaki tavsiyelerine karşı adeta duvarlara yapılmışçasına bir duyarsızlık içinde olduklarını gözler önüne sermektedir. Rabiye hanımın çocuklarının başına gelen bu külfet sadece şimdi ortaya çıkmış olan bir hadise olmayıp, doğu Türkistan’ın Çin işgaline uğradığı 1949 yılından bu güne kadar kesintisiz olarak devam ede gelen gayri insani hareketin zincirinin bir halkasıdır.
Uygur halkının şimdide hatırında, 1950’li yılların başlarındaki toprak reformundan başlayıp, Kültür ihtilalinin sona erdiği 1976 yılına kadar devam sayısız siyasi hareketlerde bir ailede bir kişi “suçlu” olarak ilan edilse onun bütün 7 ceddi sorguya alınarak mücadeleye katılan kocası yüzünden karı-kocayı boşandırmak ve aileleri parçalamak, bu karı-kocanın çocuklarını toplum içerisinde aşağılamak ve horlamak gibi hadiseler genel olarak yaygın idi. Bu sıralarda sayısız yuvalar yıkıldı, sayısız çocuklar istikballerini kaybettiler.
“Dajiyüan” gazetesinde yayınlanan “Komünist Partisine 9 değerlendirme” makalede, bu süre içerisinde bütün Çin vatandaşlarının yarısından fazlasının Çin Komünist Partisinin zararına uğradığı, yıkılan yuvaların ve parçalanan ailelerin sayısının da 100 milyonu aştığı kaydedilmiştir. Demek oluyor ki; Doğu Türkistan gibi milli bir bölgede bu tür hadiselerin daha fazla ve ağır derecelerde cereyan ettiğini tahmin etmek zor değil. Çünkü, Çinlilere bakıldığında Uygurların “Yerli milliyetçi, Pantürkizmci, Panislamizmci” gibi yaftalar oldukça fazla idi.
1980’li yıllarda merkezdeki hukuk mücadelesi sebebiyle şekillenen boşluktan faydalanarak Uygurlar birkaç yıl süre ile birazcık nefes alma fırsatını yakalamışlardı. Fakat, Doğu Türkistan’ın genel vaziyetine bir göz atacak olursak 1990 yılında ortaya çıkan Barin Çiftçiler ayaklanmasından sonra bu güne kadar Çin hakimiyetinin 1950’li yıllardan 1970’li yılların sonlarına kadar devam ede gelen sindirme ve bastırma politikasının görünümünü değiştirmiş halde devam ettirmekte olduğunu görebilmek zor değil.
Gerçi dünyanın siyasi vaziyetinin değişmesine paralel olarak Çin hâkimiyeti kendisinin iç bölgelerinde demokrasi ve insan hakları konusunda kısmen adım atmakta olduğu izlenimi versede, Doğu Türkistan gibi milli bölgelerde bu cihetlerde adım atmak şöyle dursun, insan hakları ihlallerini daha da arttırdığı bir hakikattir.
Yıllardan beri Çin hakimiyetinin, dış ülkelerde Doğu Türkistan milli hareketi ile meşgul olanların vatan içindeki anne-baba ve hısım akrabalarına karşı siyasi, iktisadi ve daha başka cihetlerden kesintisiz zarar vermeyi sürdürdüğü ve bu rezil vasıta aracılığı ile dış ülkelerdeki Uygur siyasi faaliyetçilerini sindirmeye yönelik eğilimler içinde oldukları her kese malum ola gelen bir konudur.
İnsanların dikkatini çeken diğer bir nokta da şudur; Çin hükümeti yine Rabiye Kadir hanımın çocuklarını tutuklaması öncesi ve sonrasında Doğu Türkistan’ın hemen her yerinden olmak üzere 54 Uygur her türlü iftiralarla tutuklanmıştır. Çin makamlarının Doğu Türkistanlılar üzerinden yürütmekte oldukları bu tür zorbalık hareketleri yurt içindeki ve dışındaki Uygurları daha da öfkelendirmektedir. Bu münasebetle birçok yabancı devletler Çin hükümetinin mezkûr icraatlarını kınadı. Amerika, Kanada, Almanya, İngiltere, İsviçre, Norveç, Hollanda ve Türkiye gibi devletlerde Çin hükümetine karşı art arda protesto gösterileri yapıldı.
Çin hükümetinin Uygurlar üzerinden yürütmekte oldukları bu tür zorbalıkları insanda hangi duyguları uyandırır?!
Yakın ki yıllardan bu tarafa Çin hükümeti dünya kamuoyunun terörizme karşı duruşunu suiistimal ederek Doğu Türkistan sınırları içerisinde büyük çaplı tutuklama kampanyaları yürüterek kısaca birkaç yıl içerisinde binlerce suçsuz Doğu Türkistanlıyı tutuklayıp hapislere attı.
Uygurların milli önderi, İnsan hakları faaliyetçisi Rabiye hanımın çocuklarını resmen tutuklanması kararı Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısının Çin de yapılması öncesine denk geldi. Bu durum gözlemcilerin dikkatini çekmektedir. Uygurların milli bağımsızlık hareketini terörizm, bölücülük ve dini asabiyetçilik olarak kınamakta olan Çin hükümeti bu defaki toplantıda üye devletlerle “üç türlü güçler”e karşı dayanışmayı ileri sürmek ve istihbarat ambarı kurma kararı aldı.Bu vasıta ile Çin hükümeti Doğu Türkistan halkı üzerinden yürütmekte olduğu terör politikasını Çin’i de aşarak Orta Asya ve hatta batı ülkelerine doğru genişletmekte olduğunu açıklamaktadır.
Şanghay İşbirliği örgütü’nün Uygurlara karşı hareketi Doğu Türkistan halkını derinden düşündürmekle kalmayıp, Uluslar arası İnsan Hakları teşkilatlarını da rahatsız etmektedir.
Çin hükümetinin Uygurları uluslar arası Terörizmle özdeşleştirmek gibi karalamacılığı dünya kamuoyuna ifşa olduktan sonra Çin kendisinin ürkütücü maskesini yıtıp atarak ünlü milli önderimiz, toplum erbabımız dünyadaki ünlü insan hakları faaliyetçisi Rabiye Kadir’in çocuklarını hukuk dışı bir şekilde tutuklayarak dünya kamuoyuna kendilerinin hakiki anlamda terörist olduklarını ispatlayacak şekilde bir rehin alma fiilini gerçekleştirdi.
Kısacası, Rabiye hanımın ailesine gelen bu zincirleme külfetler, bütün Uygur halkının çekmekte olduğu siyasi külfetlerin canlı bir örneği sıfatında Çin hâkimiyetinin asıl yüzünü gözler önüne sermektedir.

Abdulcelil Karakaş
“Doğu Türkistan Enformasyon Merkezi”nin Başkanı

Perhat Yorunkaş
“ETIC-Uygur Araştırma Merkezi”nin Başkanı

Uygurcadan Çeviren: Mehmet Emin BATUR
 


© ETIC.  Her Hakkı Saklıdır. Son Değişiklik: 26.01.2008 12:22   Hazirlayan: A. Karakash