|
Doğu Türkistan Enformasyon Merkezinin Beyanatı
Rabiye
Hanımın ailesinin başına gelen üzücü ve düşündürücü
külfetler, bütün Uygur halkının çekmekte olduğu siyasi
külfetlerin canlı bir örneği sıfatında olup, Çin
Hâkimiyetinin asıl yüzünü gözler önüne sermektedir.
|
|
|
Uygurların
dış ülkelerdeki milli önderi ve Amerika’da mukim Rabiye
Kadir Hanımın vatanda yaşamakta olan üç oğlu Kahar
Abdurehim, Ablikim Abdurehim, Alim Abdurehim ve kızı
Ruşen Çin hükümeti tarafından “Bölücülük” ve “Devlet
hakimiyetini yıkmaya çalışmak” gibi suçlar isnat
edilerek tutuklanmasından sonra dış ülkelerdeki İnsan
hakları teşkilatları ve Uygur cemaati Çin hakimiyetinin
bu iftira dolu eylemlerine sert tepki göstermektedirler.
Topluma malum olduğu üzere Çin hâkimiyeti AB ile yılda
bir defa İnsan hakları ile ilgili görüşme, Almanya ile
altı ayda bir hukuk devleti konulu görüşmeler
gerçekleştirmektedir. Bu toplantılar sırasında
kendilerinin İnsan haklarını korumak ve hukuk devleti
kurma yolunda izabeden adımları atmakta olduklarını
dillerinden düşürmeksizin övüne.
Fakat gerçeklere bir göz atacak olursak yalnızca Rabiye
Kadir hanımın suçsuz çocuklarının göz altına alınması
olayından bile Çin’in insan haklarını koruma ve hukuk
devleti olma cihetlerinde bir ilerleme kaydetmesi şöyle
dursun, tam tersine 30-40 yıl daha geri giderek 60’lı ve
70’li yıllara kadar 10 yıl devam eden “Büyük Proletarya
Kültür İhtilali” olarak anılan devirdeki gibi, bir
aileden bir kişi mücadeleye girişmiş olsa onun bütün
ailesini sürükleyerek ortaya çıkartmak ve cezalandırmak
gibi insanlık dışı eylemlerini tekrar yürürlüğe koymuş
olduğunu görebiliriz.
Çin hâkimiyeti Rabiye hanımı 1999 yılının 8. ayının
11.günü öğleden sonra Ürümçi’de kapalı yargılama ile 8
yıl hapis cezasına hükmederek iki yıl boyunca her türlü
siyasal haklardan mahrum bırakmışlardı.
Çin hâkimiyeti, uluslar arası insan hakları teşkilatları
ve Amerika önderliğindeki batı ülkelerinin güçlü baskı
ve protestolarına daha fazla dayanamayıp, 2005yılının
Mart ayında Rabiye Hanımı serbest bırakmaya ve onun
Amerika’ya giderek tedavi görmesine izin vermeye mecbur
olmuştu. O günden bu güne kadar Rabiye Hanım Uygur milli
hareketinin dış ülkelerdeki milli önderi olma sıfatıyla
Uygur halkını insani hak ve hukuklarını koruma yolunda
mücadele etmektedir.
Kamuoyuna malum olduğu üzere Çin hâkimiyetinin bundan 8
yıl önce Rabiye hanımı tutuklayıp hapse atmış olmasının
sebebi asla onun bir “suç” işlemiş olmasından değil,
Amerika’daki eşinden öç almak istemelerindendir.
Şimdilerde ise, onun suçsuz çocuklarına kara ellerini
uzatmış olmalarının sebebi de Annelerinden alamadıkları
öcü çocuklarından almak istemelerinden başka bir şey
değildir. Rabiye hanımı 7 yıl hapiste tutmakla bütün
dünyaya rezil olan Çin hâkimiyetinin bu defaki icraatı,
onun geçmiş olaydan zerre kadar ders çıkartmadığını ve
bu güne kadar dünyadaki demokratik devletlerin demokrasi
ve insan hakları konusundaki tavsiyelerine karşı adeta
duvarlara yapılmışçasına bir duyarsızlık içinde
olduklarını gözler önüne sermektedir. Rabiye hanımın
çocuklarının başına gelen bu külfet sadece şimdi ortaya
çıkmış olan bir hadise olmayıp, doğu Türkistan’ın Çin
işgaline uğradığı 1949 yılından bu güne kadar kesintisiz
olarak devam ede gelen gayri insani hareketin zincirinin
bir halkasıdır.
Uygur halkının şimdide hatırında, 1950’li yılların
başlarındaki toprak reformundan başlayıp, Kültür
ihtilalinin sona erdiği 1976 yılına kadar devam sayısız
siyasi hareketlerde bir ailede bir kişi “suçlu” olarak
ilan edilse onun bütün 7 ceddi sorguya alınarak
mücadeleye katılan kocası yüzünden karı-kocayı
boşandırmak ve aileleri parçalamak, bu karı-kocanın
çocuklarını toplum içerisinde aşağılamak ve horlamak
gibi hadiseler genel olarak yaygın idi. Bu sıralarda
sayısız yuvalar yıkıldı, sayısız çocuklar istikballerini
kaybettiler.
“Dajiyüan” gazetesinde yayınlanan “Komünist Partisine 9
değerlendirme” makalede, bu süre içerisinde bütün Çin
vatandaşlarının yarısından fazlasının Çin Komünist
Partisinin zararına uğradığı, yıkılan yuvaların ve
parçalanan ailelerin sayısının da 100 milyonu aştığı
kaydedilmiştir. Demek oluyor ki; Doğu Türkistan gibi
milli bir bölgede bu tür hadiselerin daha fazla ve ağır
derecelerde cereyan ettiğini tahmin etmek zor değil.
Çünkü, Çinlilere bakıldığında Uygurların “Yerli
milliyetçi, Pantürkizmci, Panislamizmci” gibi yaftalar
oldukça fazla idi.
1980’li yıllarda merkezdeki hukuk mücadelesi sebebiyle
şekillenen boşluktan faydalanarak Uygurlar birkaç yıl
süre ile birazcık nefes alma fırsatını yakalamışlardı.
Fakat, Doğu Türkistan’ın genel vaziyetine bir göz atacak
olursak 1990 yılında ortaya çıkan Barin Çiftçiler
ayaklanmasından sonra bu güne kadar Çin hakimiyetinin
1950’li yıllardan 1970’li yılların sonlarına kadar devam
ede gelen sindirme ve bastırma politikasının görünümünü
değiştirmiş halde devam ettirmekte olduğunu görebilmek
zor değil.
Gerçi dünyanın siyasi vaziyetinin değişmesine paralel
olarak Çin hâkimiyeti kendisinin iç bölgelerinde
demokrasi ve insan hakları konusunda kısmen adım atmakta
olduğu izlenimi versede, Doğu Türkistan gibi milli
bölgelerde bu cihetlerde adım atmak şöyle dursun, insan
hakları ihlallerini daha da arttırdığı bir hakikattir.
Yıllardan beri Çin hakimiyetinin, dış ülkelerde Doğu
Türkistan milli hareketi ile meşgul olanların vatan
içindeki anne-baba ve hısım akrabalarına karşı siyasi,
iktisadi ve daha başka cihetlerden kesintisiz zarar
vermeyi sürdürdüğü ve bu rezil vasıta aracılığı ile dış
ülkelerdeki Uygur siyasi faaliyetçilerini sindirmeye
yönelik eğilimler içinde oldukları her kese malum ola
gelen bir konudur.
İnsanların dikkatini çeken diğer bir nokta da şudur; Çin
hükümeti yine Rabiye Kadir hanımın çocuklarını
tutuklaması öncesi ve sonrasında Doğu Türkistan’ın hemen
her yerinden olmak üzere 54 Uygur her türlü iftiralarla
tutuklanmıştır. Çin makamlarının Doğu Türkistanlılar
üzerinden yürütmekte oldukları bu tür zorbalık
hareketleri yurt içindeki ve dışındaki Uygurları daha da
öfkelendirmektedir. Bu münasebetle birçok yabancı
devletler Çin hükümetinin mezkûr icraatlarını kınadı.
Amerika, Kanada, Almanya, İngiltere, İsviçre, Norveç,
Hollanda ve Türkiye gibi devletlerde Çin hükümetine
karşı art arda protesto gösterileri yapıldı.
Çin hükümetinin Uygurlar üzerinden yürütmekte oldukları
bu tür zorbalıkları insanda hangi duyguları uyandırır?!
Yakın ki yıllardan bu tarafa Çin hükümeti dünya
kamuoyunun terörizme karşı duruşunu suiistimal ederek
Doğu Türkistan sınırları içerisinde büyük çaplı
tutuklama kampanyaları yürüterek kısaca birkaç yıl
içerisinde binlerce suçsuz Doğu Türkistanlıyı tutuklayıp
hapislere attı.
Uygurların milli önderi, İnsan hakları faaliyetçisi
Rabiye hanımın çocuklarını resmen tutuklanması kararı
Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısının Çin de yapılması
öncesine denk geldi. Bu durum gözlemcilerin dikkatini
çekmektedir. Uygurların milli bağımsızlık hareketini
terörizm, bölücülük ve dini asabiyetçilik olarak
kınamakta olan Çin hükümeti bu defaki toplantıda üye
devletlerle “üç türlü güçler”e karşı dayanışmayı ileri
sürmek ve istihbarat ambarı kurma kararı aldı.Bu vasıta
ile Çin hükümeti Doğu Türkistan halkı üzerinden
yürütmekte olduğu terör politikasını Çin’i de aşarak
Orta Asya ve hatta batı ülkelerine doğru genişletmekte
olduğunu açıklamaktadır.
Şanghay İşbirliği örgütü’nün Uygurlara karşı hareketi
Doğu Türkistan halkını derinden düşündürmekle kalmayıp,
Uluslar arası İnsan Hakları teşkilatlarını da rahatsız
etmektedir.
Çin hükümetinin Uygurları uluslar arası Terörizmle
özdeşleştirmek gibi karalamacılığı dünya kamuoyuna ifşa
olduktan sonra Çin kendisinin ürkütücü maskesini yıtıp
atarak ünlü milli önderimiz, toplum erbabımız dünyadaki
ünlü insan hakları faaliyetçisi Rabiye Kadir’in
çocuklarını hukuk dışı bir şekilde tutuklayarak dünya
kamuoyuna kendilerinin hakiki anlamda terörist
olduklarını ispatlayacak şekilde bir rehin alma fiilini
gerçekleştirdi.
Kısacası, Rabiye hanımın ailesine gelen bu zincirleme
külfetler, bütün Uygur halkının çekmekte olduğu siyasi
külfetlerin canlı bir örneği sıfatında Çin hâkimiyetinin
asıl yüzünü gözler önüne sermektedir.
Abdulcelil Karakaş
“Doğu Türkistan Enformasyon Merkezi”nin Başkanı
Perhat Yorunkaş
“ETIC-Uygur Araştırma Merkezi”nin Başkanı
Uygurcadan Çeviren: Mehmet Emin BATUR
|
|