Vatanımız
içerisinde Çin müstemlekecilerine karşı mücadele etmekte
olan en köklü ve en cengaver milli bağımsızlık
teşkilatlarından biri olarak kabul edilen “Doğu
Türkistan Allah Partisi”nin kurucusu ve önderlerinden
biri olan Alim Yunus 19.07.2000 tarihinde Ürümçi’de Çin
cellatları tarafından acımasızca ve hunharca şehit
edilmiş ve onun vefatı halkımızı tahmin edilemeyecek
kadar çok üzmüş ve kaygılandırmıştı.
Onun şehit
edilişinin 6. yılı münasebetiyle “Doğu Türkistan Allah
Partisi”nin önderler heyetine, merhumun hayattaki
safdaşlarına ve aynı zamanda onun hısım akrabalarına ve
ailesine yine bir kez daha sınırsız teessürlerimizi,
kaygılarımızı ve özlemlerimizi izhar etmekle beraber
onların tekrar, tekrar hal ve hatırlarını soruyoruz!
Uygur
halkının batur oğlu Alim Yunus (Diğer bir ismi de
Abdullah) kendi varlığını Müslüman Uygur halkının
Özgürlük ve hürriyeti, vatanının kayıtsız şartsız milli
bağımsızlığına bağışlamış, eğilmez, kırılmaz
cengaverlerimizden biri idi. Şehidimiz Alim, 1998 yılı
Ocak ayında milli münafıkların ihanetleri sonucunda
Çin’in Sian şehrinde kaçak durumda iken tutuklandı.
Gerçi Çinli faşistler onu ta ki şehit edildiği
16.07.2006 ya kadar olan iki yıldan fazla süre
içerisinde insanlık dışı vahşi usullerle geceli gündüzlü
işkencelere tabi tutmuşlarsa da kahraman evladımız Alim
Yusuf Çinli cellatlar önünde asla diz bükmemiş, şerefi,
namusu ve tertemiz inancı ile şehitlik mertebesine
ermiştir.
Henüz 28
yaşındaki milli kahramanımız kendisinin kısa süreli
mücadele hayatında dillere destan kahramanlık, sadakat
ve samimiyet hikâyelerine konu oldu. Kendisinin
çelikleşmiş mücadele azmi, daha birçok Uygur
evlatlarının milli mücadele saflarına katılmalarına da
vesile oldu.
Bu münasebetle bizler dünyaya şunu vurgulamak isteriz ki;
Amerika’da meydana gelen “11 Eylül Terör Olayı”ndan
sonra Komünist Çin hâkimiyeti Doğu Türkistan’da uzun
yıllardan beri Çin müstemlekeciliğine karşı yürütülmekte
olan milli hareketimizin karakter ve hedefini çarpıtarak
Uygurların karşılık verme teşkilatlarını uluslar arası
siyasi sahnelerinde kesintisiz olarak karalaya
gelmektedir. Bu teşkilatları “Terörist Teşkilatlar”
onların mensuplarını da “teröristler” olarak ilan edip,
bu yolla kendilerinin Doğu Türkistan halkına yönelik
yürütmekte olduğu faşistlik siyasetini gizleye
gelmektedir.
“Doğu
Türkistan Allah Partisi” ise, işte bu Çin hâkimiyeti
tarafından birinci hedef haline getirilen
teşkilatlarımızdan biridir. Çin hâkimiyeti tarafından
sonraki yıllarda yayınlanan belge ve dokümanlarda “Doğu
Türkistan Allah Partisi” ise “Radikal İslamcı terörist
teşkilat” olarak anılmakta ve onun önderleri ve
mensupları “Radikal İslami Teröristler” olarak
karalanmaktadırlar.
Ne yazık
ki; Çinin diplomasi cihetinde bu türden siyasi
saldırıları, iftiraları sebebiyle bazı uluslar arası
teşkilatlar “Doğu Türkistan Allah Partisi”ne şüphe ile
bakmaktadırlar. Hatta bazı Uygur teşkilatları ve Uygur
siyasileri de bu teşkilattan kendilerini uzak tutarak
mümkün olduğu kadar onu dillerine almamaya, uluslar
arası arenalarda onları açıkça desteklemekten
kaçınmaktadırlar.
Çinin
menfi propagandaları neticesinde şekillenen bu hal tabii
olarak vatan içinde Çin müstemlekecilerine karşı
mücadele etmekte olan teşkilat ve şahıslarımızı sert
biçimde yeise sürüklemektedir. Gerçekte ise,”Doğu
Türkistan Allah Partisi” Çin hâkimiyetinin dâhili
propagandalarında karaladıkları gibi “ Toplu halde
radikal İslâmı içeren, kendileri ile aynı görüşe sahip
olmayan her kese karşı çıkan, bütün kâfirleri yok etmeyi
hedefleyen karanlık bir teşkilat” olmayıp, tam tersine,
gaye ve maksadı gayet açık olan, bütün Doğu Türkistan
halkını bağrına basan, kesinlikle “bütün kâfirleri yok
etmek” değil, Doğu Türkistan’daki Çin Çin hâkimiyetine
son vermeyi, Doğu Türkistan halkına ve hem de Çin
halkına bin bir türlü bela getirmekte olan komünist
hakimiyetini devirmeyi hedef ve gaye edinen hakkaniyet
sahibi bir organ olduğunu anlamak zor değildir.
Mesela Çin
hâkimiyetinin mezkur teşkilat hakkında “11 Eylül
Olayı”ndan önce yayınlanan beyanatları ile “11 Eylül
Olayı”ndan sonra yayınlanan beyanatları ararsında dağlar
kadar farklılıklar görülmektedir.
Mesela Çinliler tarafından “Sinkiang Uygur Otonom
bölgesi Kaşgar vilayeti Komünist Partisi idari mahkemesi
“ olarak anılan mamhkeme tarafından 1997 yılı düzenlenip
dağıtılan “Milli bölücülük her millet halkının ortak
düşmanıdır” başlıklı propaganda kitabında, “Doğu
Türkistan Allah Partisi” tarafından dağıtılan bir
bildirisinden bahsedilerek aynen şöyle denilmektedir:
“Allah Partisinin 19 numaralı emrinde, açık bir şekilde
tahriklerde bulunularak “bütün öğrenciler, aydınlar,
işçiler, çiftçiler ve tüccarlar şimdiden başlayarak
büyüklü, küçüklü güruhlar oluşturarak, toplantılar
düzenleme, gösteriler yapma, güç gösterme, ders seçme,
iş bırakma gibi faaliyetlerle meşgul olarak onlara
kendimizi tanıtmalıyız. Uluslar arası topluluklar bizi
destekler” denilmiştir”.
Anılan
kitapta yine, Allah Partisinin gayesi ve maksadının
delili sıfatıyla bu partinin “15 numaralı emri”nin
içeriğinden söz edilerek bu konuda aynen şöyle
denilmiştir: “Onlar kılıcın ucunu doğrudan devlete ve
sosyalist düzene doğrulttu. Bu canlı deliller insanlara,
onların yürüttükleri bozgunculuk hareketlerinin
kesinlikle milli mesele yada dini mesele olmayıp, tam
tersine onların maksatlarının, komünist partisini
devirip onun yerine onların hakimiyeti ile dinin
birleştiği içtimai düzeni yerleştirmekten ibaret oluğunu
anlatır”.
Yukarıdaki
ibareler aynı zamanda bütün dünyaya bu partiyi “Uluslar
arası terörizmin bir parçası” olarak tanıtmaya çalışan
Çin hâkimiyetinin sahtekârlığının açık bir delilidir.
Burada Çinin yeni bir siyasi sahtekârlığı da şudur ki;
bir taraftan diplomasi cihetinden “Doğu Türkistan Allah
Partisi”ni nasıl oluyorsa Amerika karşıtı ideolojiye
sahip “Uluslar arası terörizm”in bir parçası olarak
karalarken, dâhili cihette ise bunun tam tersine bu
teşkilatın Amerika’nın ve batının tesiri altında kurulan
bir teşkilat olarak farklı propagandalar yürütmektedir.
Mesela yukarıda adı geçen kitapta bu konuda aynen şöyle
denilmektedir.
“1995 yılının ilkbaharında Amerika önderliğindeki batı
düşmanı güçlerin bize karşı ciddi olarak yürüttüğü
“parçalama” ve “batılılaştırma”dan ibaret stratejik
suikastlerin tesiri altında vilayetimizdeki milli
bölücüler milli bölücülük suikastini geniş çaplı olarak
teferruatlandırıp karşıt fikirli teşkilatları
kalkındırdı…”.
Demek
oluyor ki; Çinin dâhili propagandalarında yer alan
yukarıdaki beyanları onların siyasi arenadaki şeytani
yüzünü açıkça gözler önüne sermektedir. İşte bunun için
Uygur halkı Doğu Türkistan’ın milli bağımsızlık
mücadelesi ile meşgul olan hiçbir teşkilat ve şahısları
“Terörist Teşkilat” ya da “Terörist” olarak adlandırmaz.
Halkımızın nezdinde onlar birer özgürlük savaşçılarıdır.
Gerçekten de öyle. Çünkü Doğu Türkistan halkının milli
bağımsızlık mücadelesi “11 Eylül Olayı”ndan sonra ortaya
çıkmış değildir. Tam tersine asırlardan beri kesintisiz
devam ede gelmektedir.Hem onun gayesi ve maksadı da
asırlardan beri her hangi bir değişime uğramamıştır.Bu
sebeple biz dış ülkelerde yaşamakta olan Uygur
kardeşlerimizi, Çin hakimiyeti tarafından uluslar arası
siyasi sahnelerde karalanmakta olan bütün teşkilat ve
şahıslarımıza bütün kalbimizle sahip çıkmaya, onları
mertçe koruyup kollamaya çağırıyoruz.!
Hürmetlerimizle:
Abdulcelil Karakaş
“Doğu Türkistan Enformasyon Merkezi” Başkanı
Perhat
Yorunkaş
“ETIC-Uygur Araştırma Merkezi”nin Başkanı
16.07.2006
Almanya-Münih
Uygurcadan Çeviren: Mehmet Emin BATUR
|