M.Ö.220 ~

ana sayfa
Giris
Tarih
Cografya
Din-Dil
Kültür-Sanat
Ekonomi
Insan Haklari
Milli Mücadele
Düsünceler
Baglantilar
Irtibat

E-mail

DOGU TÜRKISTAN

DOĞU TÜRKİSTAN HABER MERKEZİ

 

Akrebin Kıskacındaki Türkistan

 

Mehmet Emin Batur

Türklerin yaşadığı yer, Türklerin vatanı anlamlarına gelen Türkistan toprakları, tarih boyunca Çinlilerin ve Rusların iştahını kabartan bir cazibe merkezi olma durumunu hep korumuştur. Büyük Türkistan'ın doğusunun 1759 yılından itibaren aralıklarla Çinliler tarafından işgal edilmeye başlamasından sonra bu Türk topraklarının adı Doğu Türkistan, batıda kalan toprakların adı da Batı Türkistan olarak anılmaya başlanmıştır.
19. Yüzyılın birinci yarısının başlarından itibaren Rusların hegemonyası altında yaşamak mecburiyetinde kalan Batı Türkistan'daki Türk boyları, (Kazak,Kırgız, Özbek, Tacik, Türkmen ve diğerleri) Sosyalist ve komünist sistemlerin klâsik ve en güçlü silâhı olan “Böl, parçala ve hükmet” politikası gereği, “Sen Kazak'sın, Sen Kırgız'sın, Sen Özbek'sin” vs. gibi her bir Türk boyunu ayrı bir millet, her bir lehçeyi de ayrı bir dil gibi dayatarak Türk boyları arasındaki tesanütü, dil ve yazı birliğini ortadan kaldırmaya yönelik uygulamaları ile karşı karşıya kalarak birbirlerini yeterince tanıma ve birbirleri ile yakınlaşma imkânı bulamadılar.
1990 yılının başlarında Sovyetler Birliğinin dağılması sonrası Batı Türkistan Türkleri Bağımsız birer devlet kurma şansını elde ettiler…Fakat bu güne kadar Rusya Federasyonunun Batı Türkistan Türk Cumhuriyetlerinden tamamen vazgeçtiğini, oralardan ümidini kestiğini yada devletin idarî mekanizmasından ellerini çektiklerini görmedik. Batı Türkistan Türk Cumhuriyetlerindeki parlâmenterlerin yarısına yakının Slav(Rus) asıllılardan oluştuğunu da bilmeyen yok.
Bazı bölgelerde halen Lenin heykellerinin kaldırılmadığını, Sovyetler Birliği döneminden kalma “of”, “ov” ve “viç” gibi eklerin Müslüman Türk isimlerinin sonunda Rusların taktığı birer melanet halkası olarak taşınmaya devam edildiğini, üstelikte 1990 sonrası doğan Türk çocuklarından bazılarına da Rus'ça isimler konulmakta olduğunu düşünürsek bu nasıl bağımsızlık? Bu nasıl özgürleşmedir anlamak mümkün değil!
Batı Türkistan Türklerinin bağımsız olmalarının hemen ardından, işgali altında bulunan ve Kazakistan ile, Kırgızistan'a sınırı bulunan Doğu Türkistan'ın da Batı Türkistan Türkleri gibi bağımsız olma kulvarına girebileceği endişesi ile paniğe kapılan Komünist Çin Doğu Türkistan'ın Kuzey-batı sınırlarına askeri yığınak yaptıktan sonra Batı Türkistan devlet adamları ile bir dizi sözde güvenlik ve ekonomik işbirliği anlaşmaları imzaladı. Aradan geçen 15 yılın sonunda ise, Batı Türkistan devletlerinde Çin'in siyasî, askeri ve ekonomik açılardan nüfuzu oldukça etkili hale geldi… Henüz toparlanma ve kalkınma süreci içinde olan ve yeterli devlet tecrübesi bulunmayan Batı Türkistan Türk Cumhuriyetleri, Rusya Federasyonu ve Çin ablukası denilebilecek bir ikili kıskaç arasında gerçek bağımsızlığın vasıflarını yakalama mücadelesi verirken bu defa da, ne pahasına olursa olsun dünyanın tek hakimi olma yolunda zücaciye dükkânına girmiş fil misali her tarafı yakıp yıkmakta bir beis görmeyen Amerika'nın “Ben de varım” dediği bir şeytan üçgeninin ortasında kalakaldı…
Seksen yıla yakın bir süre boyunca işgal altında olmanın getirdiği felç olmuşlukla milli ve dini benliklerinde dejenerasyonlar yaşayan, Millet olmanın şuuruna tam olarak erişme fırsatını yakalayamayan ve neredeyse “Bağımsızlık” kavramının ne anlama geldiğini dahi tamamen unutmak üzere iken bağımsız birer devlet olarak dünya sahnesine çıkan Batı Türkistan Türk Cumhuriyetlerine samimiyetle, ve fedakârlıkla, gerçek anlamda destek olan, yol yordam gösteren ve devlet tecrübesinden istifade ettiren bir dünya devleti de çıkmadığından dolayı geçmiş yıllarda oldukça zor merhaleler atlattılar. Üstelik şimdilerde ise, Rusya, Çin ve Amerikanın ayak oyunları ve köşe kapmacalarının oluşturduğu gizli ve alenî kum fırtınaları ve kasırgalar ile karşı karşıya kalmak üzereler…
Artık 15 yılı geride bırakan Batı Türkistan Türk Cumhuriyeti idarecileri kendi tırnakları ile kendi başlarını kaşımak mecburiyetinde olduklarının bilinci içerisinde gerçekten bağımsız birer devlet olduklarını, Lenin heykellerini ve isimlerinin sonlarındaki melanet halkası ekleri kaldırıp atarak göstermelidirler. Bağımsız birer devlet olduklarını, Komünist Çin cellâtlarının giyotinlerinde can vermemek için kendilerinden siyasî sığınma talebinde bulunan kahraman Doğu Türkistan mücahitlerine sahip çıkarak, onları koruyup kollayarak, uluslar arası insan hakları sözleşmelerinde yer alan haklardan sonuna kadar yararlanmalarını sağlayarak göstermelidirler. Çünkü, tarihin hiçbir döneminde Doğu Türkistanlılar Batı Türkistan Türklerine ihanet etmediler, Doğu Türkistan'ın yılmaz mücahit liderleri olan İsa Yusuf Alptekin ve Mehmet Emin Buğra Beyler ömürleri boyunca Doğu Türkistan davasına olduğu gibi o zamanlar eski Sovyetler Birliğinin esareti altında bulunan Batı Türkistan'ın da kurtuluşu için mücadele vermişlerdir.
Şurası bir gerçek ki; milletlerin öncelikle kendi beyinlerinde, yüreklerinde ve ruh alemlerinde özgür yaşamayı arzu etmeleri, özgürlüğe muhakkak kavuşacaklarına inanmaları, bunun için canla başla mücadele vermeleri ve özgürlüklerine kavuştuklarında da özgürlüğü içlerine sindirmeleri, tam bağımsız bir devletin özgür bireyleri olarak yaşamanın gereklerini de bihakkın yerine getirmeleri gerekiyor.
 


© ETIC.  Her Hakkı Saklıdır. Son Değişiklik: 26.01.2008 12:22   Hazirlayan: A. Karakash