M.Ö.220 ~

ana sayfa
Giris
Tarih
Cografya
Din-Dil
Kültür-Sanat
Ekonomi
Insan Haklari
Milli Mücadele
Düsünceler
Baglantilar
Irtibat

E-mail

DOGU TÜRKISTAN

DOĞU TÜRKİSTAN HABER MERKEZİ

 

ÇİN’İN ENTRİKACILIK FAALİYETLERİ HIZ KAZANDI

 
BIşgalci Çin devleti 1980’li yılların başından itibaren sözde “Serbest piyasa ekonomisi sistemine geçme” ve “Batıya açılma” sloganları altında öncelikle işgali altında bulunan ve batıya açılma yolu üzerinde bulunan Doğu Türkistan’ı pürüzsüz olarak kendi bünyesine katma faaliyetlerine hız verdi. Mao’nun ölümüne kadar ki geçen süreyi dışa kapalı olma yüzünden kayıp yıllar olarak değerlendiren Deng Şiao Ping ve hempaları son derece acımasız ve insanlık dışı uygulamalarla Doğu Türkistan toprakları üzerine yüklendiler.

O dönemde Çin’den bir milyonu aşkın Çinli asker getirilerek Doğu Türkistan’ın en hassas bölgelerine yerleştirildi. 1990 yılının başlarından itibaren bağımsızlıklarını kazanan ve Doğu Türkistan’a sınırı bulunan Kazakistan ve Kırgızistan ile sözde sınır güvenliği anlaşmaları başta olmak üzere çeşitli anlaşmalar yaparak Batı Türkistan taraflarından Doğu Türkistan’a sızması ihtimali olan bağımsızlık rüzgârının önünü kesmek için panik içinde çok büyük bir çaba harcadılar.

Ayrıca, 1995 yılının Mart aylarında komünist Çin devleti yetkililerince, dış ülkelerde faaliyet yürütmekte olan Doğu Türkistan Bağımsızlık yanlılarının faaliyetlerini durdurmak ve onlara engel olmak için 450 milyon dolarlık bir meblağın ayrılmış olduğu ve bu hususta gerekirse sınırsız harcama yapılması gerektiğinin deklare edildiği haberleri alınmıştı.

Çin devletinin dış ülkelerdeki sadık köleleri olan bir takım mankurtlar hemen kolları sıvadılar ve efendilerine hizmet etmede birbirleri ile yarış içinde işe giriştiler. Söz konusu melanetlerine Kazakistan ve Kırgızistan ile başladılar. Bu bölgelerde yaptıkları birkaç parça yatırım ile çiçeği burnunda liderleri kafakola almayı başardılar. Çünkü oralarda o günlerde mevcut otorite boşluğu içerisinde para için her şeyi yapabilecek mizaçta çokça insan müsveddesi bulabilmek mümkündü. Bu yüzden bu Türk bölgelerinde çok uzun zamandan beri yerleşik bulunan onlarca kahraman Doğu Türkistan evlatları faili meçhul cinayetlere kurban gittiler. Kazakistan ve Kırgızistan’a Çin zulmü yüzünden sığınan bazı gençler de Kazak ve Kırgız hükümetlerince Çin cellâtlarına teslim edildiler, ya da çok ağır hapis cezalarına çarptırıldılar. Çin ajanları ellerini kollarını sallaya, sallaya o bölgelerde cirit attılar. 2005 yılına gelindiğinde ise, Çinli’ler kazandıkları zaferin(!) tadını ne yazık ki; Batı Türkistan Türk Cumhuriyetlerinin liderleri ile “Şanghay Işbirliği Örgütü” levhasının altında kadeh tokuşturarak kutlamaya başladılar. Bu günlerde alınan haberlere bakıldığında ise Kazakistan ve Kırgızistan’da yerleşik Doğu Türkistan kökenliler son derece zor günler yaşamaktadırlar. Çünkü Batı Türkistan Türk Cumhuriyetlerinde siyasî ve ekonomik yönden her geçen gün güç kazanmakta olan Çinli’ler buralarda kendileri için tehlikeli gördükleri Doğu Türkistanlıları türlü yollarla bertaraf edebilmektedirler.

Ne kadar esef verici bir gerçektir ki; Çin ajanlarının kuvvetli bir kolu da yılların tecrübelisi ve bütün dünyaya kendisini ispat etmiş olan Türkiye’mizde faaliyet içindedirler. Bu hususta Türkiye’de faili meçhul bir cinayet sonucu hayatını kaybeden değerli bir araştırmacı ve bilim adamı olan rahmetli Necip Hablemitoğlu’nun Çin’in Türkiye’deki faaliyet alanları üzerine kaleme almış olduğu araştırma yazıları dikkatle tekrar, tekrar incelenmelidir. Son zamanlarda Çin’in Türkiye’de daha profesyonel bir şekilde icraatlar yapmakta olduğu ve “Maşa varken elini yakma” anlayışı ile kişilik zafiyeti bulunan bir takım insancıkları kullanarak Doğu Türkistanlılar arasında fitne-fesat ve bölücülük faaliyetler yürütmektedirler.

Anlaşılan o ki; Çin’in Türkiye’ye yönelik faaliyetleri için ayırdığı meblağ, diğer ülkelerdeki faaliyetler için ayırdığından çok daha fazla…

Dünyada bağımsızlık mücadelesi veren her millet gibi Doğu Türkistanlıların da Bağımsız Doğu Türkistan için vermekte olduğu mücadeleleri bastırmak için işgalci Çin devletinin dış ülkelerdeki taşeronları hiçbir fırsatı kaçırmaksızın faaliyetlerini sürdürüyorlar. Bu cümleden olarak özellikle Türkiye’deki Doğu Türkistanlıları yakın markaja alan Çin, oldukça sinsi ve Çinli’ye özgü yöntemlerle Pekin’deki patronlarının hazırlayıp ellerine tutuşturdukları parçalama ve engelleme planlarını icra etmektedirler.

Ilk iş olarak Türkiye’nin birçok vilayetlerinde Çin lokantaları açma girişimlerine hız verdiler. Bu sözde Çin lokantaları Çinlilerin ve Çin hayranı taşeronların buluşma yerleri oldu. Buralarda aldıkları kararlar gereğince Doğu Türkistanlıların toplu yaşadıkları yerlere çeşitli şekillerde sızmayı da başardılar. Bu sızmalara çanak tutan en büyük etken ise yine Çinlilerin sinsice ve büyük bir ustalıkla ortaya attıkları ve müsamahakârlıkla başlattıkları karşılıklı küçük çaplı sözde ticaretler oldu.

1980’li yılların başlarından itibaren Çin ile Türkiye arasında, gözlerini kestirme yollardan zengin olma hırsı bürümüş olan bazı Doğu Türkistanlıların Türkiye’de esen “Döviz gelsin de nereden gelirse gelsin” şeklindeki rüzgârı arkalarına alarak hareket etmeleri çok daha tehlikeli ve önü alınamaz bir sürecin başlangıcı oldu.

Çin ile Türkiye arasında başlayan ticarî alandaki münasebetler biraz abartılınca “Bavul ticareti” denilen melanet trafiği ortaya çıktı. Bazı Doğu Türkistanlılar tarafından da rağbet gören bu melanet trafiğinin boyutları kısa zamanda Doğu Türkistanlıların bünyesini adeta bir kanser gibi sarmaya başladı. Bu gidişatın devamında ise, her geçen gün yayılmakta olan sözde “Bavul ticareti” Çin ajanlarının işlerini daha da kolaylaştırdı. Yine Çin uşağı taşeronların provokasyonları sonucunda en azından bu sözde “Bavul ticareti” ile uğraşan Doğu Türkistanlılar arasında temeli çıkar çatışmasına dayalı olarak sürdürülen yaftalama faaliyetleri ortaya çıkmaya başladı. Önü alınamaz bir şekilde ve insafsızca sürdürülen karşılıklı suçlamalar sonucunda da her geçen gün Türkiye’deki bir avuç Doğu Türkistanlı arasında tesanüt zayıflamaya ve çıkar odaklı karşılıklı cepheleşmeler baş göstermeye başladı.

Artık, Doğu Türkistanlıları “bölücü” ve “terörist” olmakla suçlayan Komünist Çin devletinin kendisinin bölücülüğü tescillenirken, diğer taraftan da kendileri büyük ölçüde menfur emellerine ulaşmış oluyorlardı.
Bütün bunlar Doğu Türkistanlılarca da az çok bilinmesine rağmen her nedense bu güne kadar bir türlü gerekli dersler çıkartılamadı. Içinde bulunduğumuz dönem de ise, geçmişte Çin ile yapılan “Bavul Ticareti” yerini Istanbul’un çeşitli semtlerinde Çin-Doğu Türkistanlı(!) ortaklığı ile sürdürülen yerleşik ticarete (!) bıraktı. Her geçen gün bu girift gidişat hız kazanarak devam ediyor. Türkiye’de Çinli sayısı arttıkça da Doğu Türkistanlılar arasındaki birliktelikler zayıflamaya ve Bağımsız Doğu Türkistan hareketi kan kaybetmeye başladı. Bu gidişatın sorumluları ise sureti haktan görünerek Çin mallarını diledikleri şekilde pazarlamaya ve keselerini kirli paralarla doldurmaya devam ediyorlar…

Benim bunları dile getirmemdeki asıl maksadım yalnızca Doğu Türkistan’ın haklı mücadelesinin sinsice akamete uğratılmakta olduğunun dışında Türkiye’de Çinlilerin ve Çin uşaklarının statü dışı faaliyetler içinde olmalarına karşı devletimizin ilgili birimlerinin dikkatini çekmektir.

Mehmet Emin BATUR


© ETIC.  Her Hakkı Saklıdır. Son Değişiklik: 26.01.2008 12:22   Hazirlayan: A. Karakash