|
Resimlerini gördüğümde ilk aklıma gelen, dünyayı ve
Türkiye'mizin kana bulayan El Kaide adlı İslâmcı
örgütünün mensubu Araplardan olabilecekleriydi. Laik
Türkiye Cumhuriyetinin bütün neferleri gibi , Arap
merkezli İslâm kisveli silâhlı ve silâhsız örgütlerin
asıl amaçlarını iyi bildiğimden Uygur direnişçilerin
resimlerini endişe ile karşıladım. Türk olduklarını
kabul etmek istemedim..Bana göre Türklüklerini kaybetmiş
, Ümmetçilik afyonu ile uyuşturulmuş beynelmilelcilerdi.
Bütün beynelmilelciler gibi de Türk milliyetçiliğinin ve
onun ham maddesi Türklüğün düşmanıydılar..Çin’le
savaşmalarının nedeni onların kafir olmalarıydı.
Çinliler Müslüman olsalar kuzu kuzu anlaşacaklar belki
de topraklarını gönül rızaları ile
vereceklerdi..Uygurlar cihat yani İslâm için
savaşıyorlardı , milliyetleri için değil..Belki de
Türkiye’ye de savaş ilan edecekler ve bizleri kafirlikle
itham ederek saldıracaklardı. Tabi bütün bunlar benim
ilk dakikalardaki düşüncelerimdi. Benim
değerlendirmelerimdi ancak daha sonra anlayacaktım ki ;
önyargılarımdı. İnsanları giyimlerine göre yani dışına
bakarak değerlendiren bütün eleştirdiğim yobazlarla bir
anda ortaklık kurmuştum !..Çok geçmeden ; başlarına
doladıkları ak rengi sarıklarıyla , ayaklarındaki
şalvarlarıyla görünüş itibariyle Arap olan bu insanların
Türk olduklarını öğrendim. Yüzleri maskeli olan bu
silâhlı adamlar benimle aynı kandan , aynı Atadan aynı
Anadan , aynı karakterden , aynı töreden geliyorlardı ;
demek ki onlar benim kardeşimdi..Boyunlarını kapatacak
kadar uzattıkları sakalları ile görüntüleri oldukça
sevimsizdi. Genç mi , yaşlı mı oldukları bile belli
değildi. Giyim tarzları sevimsizden de öte korkutucuydu.
Açık alanda silâhlı eğitim yaparken , ellerinde bombalar
ile görüntülenirken , kızıl Komünist Çin'in bayrağını
yakarken hep ellerinde , hep yanı başlarında Gök bayrak
vardı..Gök Bayrak..Taşımanın yasak olduğu , millî
günlerde özgürce açmanın suç sayıldığı , genelgelerle
yasaklanmış olan Gök Bayrak..Çin’in elinden ölümü katre
katre içen Doğu Türkistan Türklüğünün millî
bağımsızlığının gök rengine bulanıp gökte süzüldüğü aziz
bayrak..Senin özgürce dalgalanman için nice canlar
veriliyor..Senin uğruna nice canlar alınıyor..Senin
uğruna akan kanlar göğü boyuyor..Sana aşık nice gönüller
var , biliyor musun ?..Gök bayrağın ışığını görmek bir
anda bu korkunç adamları gözümde sevimli yaptı..O an peş
peşe sorular zihnime dağılmaya başladı. Acaba bunlar
kimdi ? Doğu Türkistan'ın neresindendiler ? Hasbelkader
ellerine düşmüş olsak bize nasıl davranırlardı ? Türklük
bilincine sahipler miydi ? Evliler miydi , kaç çocukları
vardı ? Silâhları alacak maddiyatı nereden sağlıyorlardı
? Türkiye'ye ve Anadolu Türklüğüne bakışları nasıldı ?..Birbirinin
ardına sıralanan bu soruların çözümü kısa zamanda
gelecekti..
Bekara kadın boşamanın kolay olduğu gibi bağımsız
yurdunda yaşayan benim gibi Türkler de esir Türkleri
anlayamazdı. Sık sık düşünürüm , ülkemde Türkçe dışında
başka bir dil kullanılsa , yabancı bir bayrak yellense ,
milliyetimi Türk olarak ifade edemesem nasıl olurdu diye.
Sonu gelmeden bu kabustan irkilir ve içimde bir acı
hissederim. Tanrıya dua eder , bu günlerimizi
aratmamasını dilerim..Milletlerin bağımsızlığını
kaybetmesi faciadır. Boz kurt sıfatlı , kutsal ruhlu
Türklere layık olmayan kötü bir sondur. Son değil
aslında Tanrı'nın cezasıdır.. Dünya tarihinin bütününe
baktığımızda hep zayıf yaratılışlı , alçak ruhlu
milletlerin esir hayatı sürdüğünü görürüz. Zenci
ırklardan kurulmuş milletler her zaman köle olmuşlar ,
esir olmuşlardır. Bunun sebebi onların alçak karakter
özelliklere sahip olmalarıdır. Amerika'da yaşayan bir
dostumun anlattığına göre zencilere asla güvenilmezmiş.
Hemen , rahatlıkla koşullar hazır olduğunda sizi
satarlar , tanımazlarmış. En çok suç işleme bölgeleri
zenci yaşam alanlarıymış. Sözlerinde durmazlar , para
karşılığında her şeyi yapabilirlermiş..Hayatımda hiç
zenci ırktan insan görmemiş , konuşmamış olmama rağmen
ve hatta hiç kimsenin söylediğine inanmayacak kadar
yaşam tecrübesine , olgunluğa sahip bir yetişkin olmama
rağmen zencilerin karakterlerinin bozuk olduğuna inancım
sağlamdır. Buna öyle inanıyorum ki zihnimde en ufacık
bir pürüz bile olmadan..İnanıyorum çünkü onlar esir
millet. Esir millet olduğuna göre karaktersiz
millet..Nasıl bireyler esir ve aciz koşullarda olurlarsa
o kadar kişiliklerinden taviz verirler , benliklerini
satarlar ; esir milletlerde köle olduktan sonra bütün
büyüklüklerden uzaklaşarak çıfıt bir yığın haline
gelirler..
Yüksek karakterli olan millet yabancı esaretinde maruz
kalmaz , böyle bir duruma tahammül etmez. Düşman
saldırısı başladığında savaşır , dövüşür ve ölür.
Kişiler milletleri için öldükleri ölçüde insanlıklarını
ispat etmiş olurlar. Milleti için çalışmayan , onun
yolunda ölmeyen insanlar , kendi çocuklarını ve neslini
köle yapmıştır. Kendi soyunu köle yapan insanlarsa en
hafifinden namussuzdur..
Çirkefleşmiş milletler bağımsızlıklarını kazanacak
vasıflardan yoksun olduklarından kölelik bataklığında
debelenmeye mahkumdurlar. Karakteri bozuk olan
milletlerden değil kalkınmak , bağımsızlıklarını bile
korumaları beklenemez...
Yüksek karakter özelliklerine sahip Türklerin esir
olmasının sebebi , sömürülmeleridir. Türk'ün düşmanı bir
değil , bin değil bütün insanlıktır. Bütün insanlık
Türk'e karşı birleşmiş ve kaynaşmıştır. Dünya
milletlerinin çocukları ilerlemek çığlıkları , savaş
pilanlarıyla büyütülürken Türk çocuklarına dünya
kardeşliği zehri veriliyor. 8 yaşındaki bir Türk
çocuğunun bütün dünya çocuklarını kardeş olarak resim
etmesi ödüllere layık görülüyor. Yabancı milletlerin
çocukları Ata sevgisiyle , mâzi saygısıyla
yetiştirilirken Türk çocukları ‘heide’lerle , ‘red
kit’lerle , ‘Tom ve Jerry’lerle büyütülüyor..Kendi
geleceğimizi kendi ellerimizle karartırken bugün
Türklerin başına bir facia gelse samimiyetle ona yardım
edecek tek bir yabancı bulunmaz. Bu geçmişte de böyleydi
, şimdi de böyledir..İnsanların iki ayaklı oldukları
gerçeği kadar da değişmezdir..
Türklerin esaretten kurtulmalarının yolu birleşmeleridir.
Bireysel farklılıkları , çevresel anlayışları , inanç
ayrımlarını ortadan kaldırarak koşulsuz birleşmeleri
zaruriyetleridir. Bütün Türk ana ve babadan olmuş
insanların birleşmesinden doğacak gücün neler
yapabileceğini sizlerin anlayışına bırakıyorum.
Doğu Türkistanlı savaşçıların yaptıkları mücadele İslâm
adı altında da olsa özde Türklük içindir. Doğu Türkistan
Türklerinin bağımsızlığı içindir..Ata yurdumuz uğrunda
verilen bütün direniş ve savaşları desteklemek borcumuz
ve zorunluluğumuzdur. Bizi hangi etiketle yapıldığı
değil hangi amaç için yapıldığı ilgilendirir. Bugün Çin
kendisine ‘Milliyetçi Çin’ der. Komünizmle yönetilir.
Doğrudur. Onların Milliyetçiliği , Komünizmdir. Bizim
milliyetçiliğimiz , Türkçülüktür. Türkçülük esir Türkler
arasında yapılıyorsa vitrini İslâm da olabilir ,
demokrasi de olabilir. Çin , İslâm dinine karşı değildir.
Dungan olarak tabir edilen Çinli Müslümanlar hiçbir
sıkıntı ve sorun yaşamadan dinlerinin gereklerini yerine
getirmektedir. Ama tıpkı dunganlar gibi Müslüman olan
Uygur Türkleri inançlarının gereklerini yerine getirmeye
çalıştıklarında hücrelere , işkencelere , cinayetlere
kurban gitmektedir. Demek ki Çin’in düşmanlığı İslâm
dinine değil , Türk etnik kimliğinedir. Böyle bir
ortamın hüküm sürdüğü Çin gibi şartları herkesin malumu
bir ülkede , siz bağımsızlık mücadelenizi Türklüğünüzü
haykırarak aleni olarak sürdürmeye kalkarsanız
katledilirsiniz. Katledilmek bir şey değil , hareketiniz
başarılı olamaz. Esir Türklerin başarılı olması için
özlerini koruyup kendilerini millî anlamda iyi
yetiştirmeleri , sonra da iradelerine hakim olup hâkim
unsur içinde yer edinmeleri makul olandır.
Doğu Türkistan'da savaş var. Uygur Türkleri savaşıyorlar.
Maddi destekleri ; köylü Uygurların geceleri evlerinin
önüne onlar için bıraktıkları birer kap yemek , bir kaç
parça giyim veya tarlalarının mahsulünü satıp
kazandıkları bir kaç kuruş para..Kan kardeşlerinden
hiçbir destekçileri yok. Varlıklarından bile haberi
olmayan diğer Türkler , Doğu Türkistanlıları terörist
ilan eden Çin’le masaya oturup , anlaşmalar imza
ediyor..Din kardeşlerinden destek var mı derseniz bazı
İslâmcı guruplar tarafından birtakım ihtiyaçları
giderilmekteymiş , ancak diğer Müslüman ülkelerden
özellikle de Pakistan'dan büyük zarar gördükleri dünya
haber ajanslarına yansıyan bilgilerden. Geçtiğimiz
Ağustos ayında Çin’den kaçarak Pakistan’a sığınan Uygur
aile çoluk , çocuk Pakistan polisi tarafından taranarak
katledildi. Çin’le ilişkileri gayet mükemmel giden ve
kendine çok güvenen Pakistan ; 7’nin üzerindeki şiddete
sahip korkunç bir depremle yerle bir oldu. Bazı
beynelmilel İslâmcı televizyonlar ‘kardeş Pakistan’a
yardım başlıklarıyla iğrenç kampanyalara başladılar.
Sefil Çingeneler bir anda kardeşimiz oldu ! Adı Pakistan
olan Çingene milletinin dramını , büyük bir halt
ediyorlarmış gibi evlerimize taşıdılar. Kara tenleriyle
, akı irin sarısı gözleriyle kafi derecede midemi
bulandıran Çingene soylu Pakistan milleti , Türk
milletinin sırtından bir kez daha belini doğrultacak ve
sonra yine kaldığı yerden Uygur Türklerini katletmeye
devam edecekti..Çocuklarına Türk kâtili Pakistanlıları
ve diğer Müslüman inançlı Türk düşmanı milletleri kardeş
olarak tanıtan rezil aileler oldukça , Ümmetçilik
palavrası altında daha çok katlediliriz. Bu bizden
olmayanlarla kardeşlik hülyalarına bizden başka kimse
inanmıyor hatta içlerinden ‘aptal Türkler’ diye
güldüklerine de şüphem yok..
Uygur ailenin 6 aylık bebeğini bile sağ bırakmayan
Pakistanlıların başına gelen deprem felaketine hiç
üzülmedim desem yalan olmaz. Açıkçası sevindim bile !
Binlerce Pakistanlı , deprem felaketinde ölürken , ben
katledilen Uygur Türklerinin çırpınışlarını düşünerek
yanıyordum..Benim kanımdan olanlara kıyan şerefsiz
Pakistan , eğer sana para gönderen Türk varsa sonu
senden beter olsun.
Uygur Türkleri bütün devletlerin işbirliği ile soykırım
edilirken , silâhlı mücadeleye girişen Uygurlar
örgütlendiler. Tepeden tırnağa silâhlarla donanan
Uygurlar , Çin’in dört bir yanını bombalama eylemleriyle
, çatışmalarla kana buluyorlar. Böyle ‘bir Uygur’un
kanına bin Çinlinin kanı’ kampanyasına katılmayacak Türk
evladı olamaz. Keşke Tanrı beni erkek bedeninde yaratmış
olsaydı !
Uygurlar Çin’le savaşırken tek bir nasipleri var ; şehit
olmak. Ellerinde inandıkları kutsal kitap Kuran-ı Kerim
, diğer ellerinde Kalaşnikofları , 1,5 milyarlık Çin’e
karşı savaşıyorlar. Resimlerine ilk baktığımda
hissettiğim bütün ön yargılarım ve olumsuz düşüncelerim
hızla beynimden silinirken boşalan yerler , onlara
duymaya başladığım manevi bir sevgi ve ulu bir saygıya
yerini dolduruyordu. Onlar Doğu Türkistan’ın bağımsız
olması için , Doğu Türkistan Türklerinin neslinin yok
olmaması için savaşıyorlardı. Hepsi bekar olan bu
direnişçileri silâhlarla evlendiren aşk , vatanlarını
duydukları aşktı..İşgal edilen topraklarını Çin’den geri
alma ülküleriydi. Gök Bayrağın Türk başlarının üzerinde
dalgalanması sevdalarıydı. Onlar millî onurları için ,
onlar namusları için , onlar Türklükleri için
ölüyorlardı. Soy ve vatana duyulan aşktan başka hiçbir
duygu insanı ölüme koşturamaz. Vatanlarının bağımsızlığı
için canını veren bu insanları Türklüklerine duydukları
saygıdan başka hiçbir his böylesine güçlü edemez. Bugün
Doğu Türkistan’da Çin’e karşı savaşan irili ufaklı 80
kadar Türk örgütünün olduğu söyleniyor. Bu savaşçılara
halk arasında ‘mücahit’ deniliyor. Mücahitler , Çin’den
döktükleri Türk kanının hesabını soruyor. Milliyetçilik
– Türkçülük söylemleriyle mangalda kül bırakmayan Türk
erkekleri burada ahkam keserken Mücahitler Çin’i
dağıtıyor. O halde ‘gerçek Türkçü kimdir?’ sorusunu
hemen akıllara geliyor..Evde , sokakta , okulda , işte ,
internette , kafelerde barlarda , bir eli yağda bir eli
balda Türkçülükten dem vuran erkekler mi ; yoksa dağda
taşta , en zor şartlarda düşmanla çarpışan , dövüşen ,
vuruşan Türk askerleri , Türk mücahitleri mi ? Uygur
Türklerinden kurulu mücahitler ordusunun yeri bu dünyada
da , öte dünyada da en kutsal köşelerdir..Onlar şerefli
Türklerdir , onlar adları huşu içinde saygıyla anılacak
Türk yiğitleridir. Onlar asrımızın Kür Şadları , Türk
milletinin gerçek fedakarlarıdır. Onlar dilleriyle değil
bilekleriyle , ruhlarıyla Türkçüdürler..Silâhlı mücadele
yapmak herkesin harcı değildir. Silâha davranıp millet
için savaşacak olanda her şeyden önce saf Türk kanı
akmalıdır. Kürt’le , Arap’la , Çerkez’le melezleşmiş
olmasına rağmen kendisini Türk sanan piçler Uygur
mücahitleri anlayamazlar.
Doğu Türkistan’ın bağımsızlığını kazanmasının ardından
yapacağı ilk iş , kalkınma girişimlerinden önce diğer
Türk yurtlarına kucak açmak olacaktır. Asırlardır
birbirlerinin hasretiyle yanmış Türklerin kavuşması pek
sesli , pek güçlü olacaktır. Esir Türkler , içlerinden
çıkardıkları mücahitlerinin bedelinde bağımsız oldukça
taşlar bir bir yerine oturacak ve tablo birleştiğinde
göz kamaştıracaktır. O tablonun adı : Turandır..
Doğu Türkistan İslâm Partisinin başkanı Hasan Mahsun
mücahitlerin lideri olarak Çin’e karşı çok büyük
başarılar sağladı , nasibini aldı..Şehit olmak için yola
çıkan bütün Uygur mücahitler gibi o da vatan aşkını
şehitlik mertebesine ererek ödedi. Şehit Hasan Mahsun’un
aziz canına kast eden , Pakistan devletiydi.. Pakistan
başta olmak üzere bütün Müslüman ve Türk devletleri
Uygur kanı dökmek için yarışırken ; mücahitlerin geride
bıraktıkları anaları , babaları yoksullukla imtihan
veriyor. En temel gıda ihtiyaçlarını bile
karşılayamayacak kadar yokluk içinde olan Uygur aileler
, per perişan Çin baskısıyla kahrediliyor. Çağrım bütün
Türkleredir ; yokluk içindeki esir kardeşlerimize
ulaşalım , varalım. Zekatlarımızı , fitrelerimizi Doğu
Türkistan’a ulaştıralım.. Uygurlar için , Doğu Türkistan
Enformasyon Merkezi tarafından kurulmuş fona maddi
katkılarımızla destek verelim. Her ay gücümüze göre ,
gelirimizin bir kısmını Uygur mücahitlerimize ,
ailelerine hediye edelim. Ne kadar çok maddi destek , o
kadar yakın Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı..
Her şey Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için..
Müge Çetinkaya
08.11.2005 |
|