Dünyanın şekilleneceği yer:
AFGANİSTAN
ABD, Afganistan'a askeri operasyon hazırlığı yapıyor.
Tarih boyunca güç merkezlerinin vazgeçemediği coğrafyalardan biri
olan bu ülke, yeni dönemde de önemli roller üstlenecek.
Tarihin her döneminde kilit bir rol
oynayan Afganistan, 21. yüzyıla da damgasını vurmaya hazırlanıyor.
Son terör olayından sonra konumu tekrar gündeme gelen Afganistan,
aslında küresel ve bölgesel güçlerin bir çatışma noktası.
Bölgenin önemli güç merkezlerinden Çin,
Hindistan ve Rusya'nın yanı sıra Orta Asya enerji kaynaklarından
dolayı ABD'nin de ilgisini çeken bu ülke, yirmi birinci yüzyılda
yeni bir hüviyete bürünmeye hazırlanan dünyanın anahtarı
konumunda.
ABD:
Afganistan'a olan ilgisi Sovyetler
Birliği'nin bu ülkeyi işgal ettiği 1979 yılından sonra had safhaya
ulaştı ve Pakistan'ı destekleyerek Afgan mücahidlerine büyük askeri
ve parasal yardımlarda bulundu.
Orta Asya cumhuriyetlerinin
bağımsızlıklarını kazanmaları ve Çin'in de hızla dünya sahnesinde
yer almasından sonra ABD nezdinde Afganistan'ın önemi daha da
arttı.
Son terör olayı, ABD için bölgede yeni
oluşumlara girişmek için büyük bir fırsat verdi. Afganistan'da
denetimi elinde bulunduran Taliban yönetiminin son 6 yılda
etkinliğini artırması ve son dönemde iyice kontrol edilemez hale
gelmesi Afganistan'ı, ABD'nin öncelikleri arasına soktu.
Bamiyan'daki Buda heykellerinin yıkılması olayından sonra Taliban'ın
Afganistan'da Hıristiyanlık propagandası yaptıkları gerekçesiyle 8
yabancı yardım görevlisini tutuklaması, ABD'nin bölgeye yönelik
politikalarının işlerlik kazanmasında etkili oldu.
ABD'nin sözünü dinleyen bir Afgan
hükümetinin kurulması durumunda Washington, hem Orta Asya
petrollerini daha kolay kontrol edebilecek, hem de Çin'i kuşatma
harekatının en önemli adımını da atmış olacak. ABD ayrıca nükleer
silaha sahip tek Müslüman ülke Pakistan'ı da rahatlıkla kontrol
edebilme imkanını elde edebilecek. Zaten Pakistan kamuoyunun ABD'den
en çok rahatsız olduğu konu da bu.
ÇİN:
Her ne kadar Çin yönetimi, ABD'nin
terörizme karşı girişimlerini desteklese de bölgede hiçbir
oldu-bittiye müsaade etmeyeceğini açıkça ifade ediyor. Dolayısıyla
ABD'nin işini çok kısa sürede bitirmesini ve bölgeyi terk etmesini
istiyor. ABD'nin bölgede kalması demek, hem önemli bir müttefiki
olan ve nükleer kapasitesini geliştirmesinde yardımcı olduğu
Pakistan'ı kaybetmesi anlamına gelecek, hem de Asya'daki en büyük
rakibi olan Hindistan'ın daha da güçlenmesi anlamına gelecek. Ayrıca
Orta Asya petrolleri üzerindeki etkisini de yitirecek. Orta Asya
cumhuriyetleri ve Rusya ile birlikte oluşturduğu Şanghay Paktı ile
terörizme karşı işbirliğini geliştiren Çin'in, bu pakt vasıtasıyla
bölgedeki petrol ve doğalgaz kaynakları üzerinde daha fazla söz
hakkı elde etme amacının yattığı belirtiliyor.
HİNDİSTAN:
Geleceğin diğer bir süper güç adaylarından
olan Hindistan, ABD'nin bölgede bulunmasından fazla rahatsızlık
duymuyor. Stratejik işbirliği anlaşması imzaladığı ve Çin'e karşı
desteğini sağladığı ABD'nin bölgeye yerleşmesiyle Hindistan büyük
avantajlar sağlayacağının hesaplarını yapıyor. Bu avantajların
başında her ne kadar Çin'e karşı denge oluşturması gelse de,
özellikle Keşmir konusunda Pakistan karşısında elinin daha da
güçleneceğini ve Pakistan'ın nükleer gücünün engelleneceğini
hesaplıyor. Hindistan'ın diğer bir planı ise Orta Asya petrolleri
üzerindeki etkisinin daha da artacağı. Petrol boru hatlarının kendi
toprakları üzerinden geçmesiyle hem bu bölgede söz hakkı elde
edecek, hem de kendi ihtiyacını rahatlıkla sağlayacak.
PAKİSTAN:
ABD'nin bölgeye yerleşmesinden veya uzun
süreli bir krizden en çok korkan ülke şüphesiz Pakistan. Hindistan
karşısında yalnız kalmamak, dünyadan soyutlanmamak ve Afganistan'da
oluşacak yeni yönetim üzerinde etkili olmak için ABD'yi destekleyen
Pakistan, Irak benzeri bir senaryonun Afganistan'da da yürürlüğe
konabilme ihtimalinin korkusunu yaşıyor. ABD'nin bölgeye yerleşmesi
durumunda Afganistan'ın hiçbir zaman istikrara kavuşamayacağını
düşünen Pakistan, bu şekilde hem çok büyük ekonomik kayıplara
uğrayacak, hem de siyasi anlamda Hindistan karşısında güçsüz
düşecek.
Pakistan ayrıca iradeleri dışında bir
hükümetin Afganistan'da işbaşına gelmesi durumunda, Keşmir benzeri
bir olayı, Kuzeybatı Serhat (North-West Frontier) eyaletinde de
yaşamaktan korkuyor. Başta Zahir Şah başta olmak üzere pek çok Afgan
hükümdar, İngilizlere 100 yıllığına kiraya verildiğinden dolayı bu
toprakların Afganistan'a ait olduğu öne sürmüşlerdi. Böyle bir
durumda Pakistan iki ateş arasında kalacak.
İRAN:
İran da ABD'nin bölgeye yerleşmesinden
büyük bir rahatsızlık duyuyor. Böyle bir durumda Orta Asya
petrollerinin kendi topraklarından geçme ihtimali tamamen ortadan
kalkacak. Ayrıca ABD yönetiminin işbaşına getireceği bir hükümette
Şiilerin etkisiz kalmasından ve dolayısıyla doğudan da kuşatılmaktan
korkuyor. Tahran yönetiminin, Afganistan'da Türkiye'nin ve
Özbeklerin etkinliklerini artırmasından endişe duyduğu da
unutulmamalı.
RUSYA:
Afganistan'da ağır bir yara alan Rusya,
bölgedeki bir istikrarsızlığın Orta Asya'ya ve kendi topraklarına
sıçramasından büyük bir endişe duyuyor. Dolayısıyla ABD'nin bölgeye
yerleşmesi her ne kadar Orta Asya petrolleri konusunda bir risk
taşısa da, Rusya'ya göre İslami akımların kontrol altına alınması bu
şekilde daha kolay olacak. (Cumali Önal)
Zahir Şah'la pazarlık
İtalya'da sürgünde yaşayan devrik Afgan kralı Muhammed
Zahir Şah'ın özel temsilcisi ve aynı zamanda torunu olan Mustafa
Zahir, eski kralın Amerikan Kongresi'nden gelen heyet ve Taliban
karşıtı Afgan muhalefeti Kuzey İttifak'ın temsilcileriyle yaptığı
görüşmelerin çok verimli geçtiğini söyledi.
Mustafa Zahir, 'Görüşmeler çok verimli,
geçti ve güncel sorunlar, Afganistan'daki son durum ve muhtemel
çözümler ele alındı.' dedi. Devrik Kral Zahir Şah'ın, ülkede
iktidarı elinde bulunduran Taliban'a karşı mücadele veren Kuzey
İttifak temsilcilerini davet ettiğini hatırlatan Mustafa Zahir, 'Bir
ekip, Zahir Şah ile muhalefetin ortak deklarasyonunu ortaya çıkarmak
için çalışacak.' dedi. Eski Afgan kralı, Amerikan Kongresi'nden
gelen bir heyetle de görüştü. Heyetin, devrik krala Afganistan'ın
birlik ve bütünlüğünden yana olduklarını vurgulayarak, terörizmle
mücadelede kararlı olduklarını söylediği belirtiliyor.
Bu arada Afganistan'daki muhalefetin önde
gelen isimlerinden Dr. Abdullah, henüz devrik kralla, Taliban'ı
devirmek amacıyla bir askeri konsey ve bir yüksek konsey kurulması
yönünde anlaşmaya varılmadığını söyledi. Dr. Abdullah, düzenlediği
basın toplantısında, Afganistan'ın muhaliflerin denetimindeki
bölümünde hiçbir Amerikan askerinin bulunmadığını; ancak Taliban
denetimindeki kısmında bulunmasının da pek mümkün olmadığını
belirtti ve 'Şu anda bizim bölgemizde Amerikalı yok, Taliban
kontrolündeki bölgede de olduğundan kuşkuluyum.' dedi. Dış Haberler
Servisi
SAVAŞ istemiyoruz
ABD'nin 11 Eylül'de uğradığı terörist saldırılara
misilleme çerçevesinde Afganistan'a yönelik operasyon hazırlığı
sürerken, Washington'un yanı sıra Avrupa'nın çeşitli kentlerinde
savaş karşıtı gösteriler düzenlendi.
ABD'ye karşı güç birliği yapan
küreselleşme ve savaş karşıtları, Washington ve San Francisco'da
ABD'ye karşı sokaklara döküldü. 'Global Resistance' çatısı altında
toplanan İngiliz küreselleşme karşıtları da, İşçi Partisi'nin dün
Brighton'da başlayan toplantısı arifesinde, Başbakan Blair'e barış
çağrısında bulundu.
Avrupa da hareketli
Paris'teki gösteride, Afganistan'da kadın
hakları, barış ve demokrasi çağrısında bulunuldu. İspanya'nın
Barselona kentinde Katalanca 'Savaşı durdurun' anlamına gelen
'Aturem la guerra' paltformu tarafından düzenlenen savaş karşıtı
gösteriye yaklaşık 5 bin kişinin katıldığı belirtildi.
Yunanistan'ın başkenti Atina'da da birkaç
yüz kişinin önceki akşam 'terörizm ve savaş barbarlığını' protesto
etmek amacıyla toplandığı belirtildi. İtalya'nın başkenti Roma'da da
onbinlerce kişi, önceki gün savaş karşıtı bir gösteri düzenlemişti.
ABD'nin başkenti Washington'da ve San Francisco kentinde de önceki
gün binlerce kişinin katıldığı savaş karşıtı gösteriler
düzenlenmişti. Dış Haberler Servisi
Kış zor geçecek
ABD'nin, Afganistan'a yönelik muhtemel bir askeri
operasyonu, Pakistan'ı da ekonomik ve siyasi olarak etkiliyor.
Halen 2 milyona yakın Afgan mülteciyi
barındıran Pakistan'da halk, bir yanda bölgede adım adım yaklaşan
savaşa, diğer yanda da çetin kışa hazırlanıyor. Önümüzdeki günlerde
etkisini göstermesi beklenen çetin kış şartlarına hazırlık yapan
Pakistanlılar bugünlerde, içme suyu ve yakacak tedarikiyle
meşguller. Zaman zaman gösterilere sahne olan ülkede halkın
çoğunluğu, günlük yaşamlarını sürdürebilme çabasında. Dükkanların
açık olduğu ülke sokaklarında günlük ihtiyaçlarını karşılamak için
dolaşan insanları ve ellerinde pidelerle evlerine dönen kadınları
görmek mümkün.
BM'nin son tahminine göre ise, ABD'nin
Afganistan'ı vurması durumunda başta Pakistan ve İran'a olmak üzere
1,5 milyonluk yeni mülteci akını başlayacak. Mustafa Bağ /
İslamabad
Reppas saçması: Türkler
terörist!
Yunanistan Hükümet Sözcüsü Dimitri Reppas, Kıbrıs'ta
"terörist olarak tarif edilmesi gerekenin Atilla ve işgal güçleri"
olduğunu söyledi.
Başbakan Ecevit'in Kıbrıs Rum Kesimi'nin
kara para trafiği ile bağlantısını vurgulayan açıklamalarına sert
tepki gösteren sözcü, bu konuda asıl Türk tarafıyla ilgili çıkan
iddiaların araştırılması gerektiğini öne sürerek, "Kıbrıs'ta bir
terörist vardır ve o da, Atilla'dır, işgal kuvvetleridir.
Uluslararası toplum, bu teröriste kesin ve sonuç getirici bir cevap
vermelidir" dedi. Reppas, "Sadece, AB menfaatleriyle ilgilenmeyen,
yani bölgede AB'nin varlığını düşünmeyen ve Kıbrıs halkının,
Kıbrıslı Rumların ve Türklerin kalkınmasıyla ilgilenmeyen bir kişi
bu şekilde, Sayın Ecevit gibi konuşabilir" dedi. Atina
Terörün kaynağı Filistin
sorunu
Kuveyt'in Ankara Büyükelçisi ve strateji uzmanı Halef
Abbas Halef: Terörün sona erdirilmesi için İsrail ile Filistin
arasındaki soruna kalıcı çözüm şarttır. Türkiye, ekonomik açıdan
büyümesi için Ortadoğu pazarını göz ardı etmemeli.
ABD'ye yönelik terörist saldırıların
ardından bölgenin ve Türk-Arap ilişkilerinin geleceğini
değerlendiren Ankara'nın Kuveyt Büyükelçisi ve strateji uzmanı Halef
Abbas Halef, terörün sona erdirilmesi için İsrail ile Filistin
arasındaki soruna kalıcı bir çözümün şart olduğunu söyledi. Türk
Dışişleri'nin Ortadoğu'ya açılma politikalarının takdir topladığını
belirten Halef, ''Türkiye'nin ekonomik açıdan büyümesi için bu büyük
pazarı göz ardı etmemesi gerekli.'' dedi.
''Her şeyden önce, ABD halkına bu terörist
saldırıdan dolayı başsağlığı mesajlarımı iletmek istiyorum. Biz
terörün acısını çekmiş halklarız. Ancak dünyada yaşanan terörün
kökünün kazınması için öncelikle ve mutlaka Filistin halkına yönelik
terörün durdurulması lazım. İsrail Devleti şu anda terörün bir
nevini uygulamaktadır. Bölgenin geleceği bu sorun çözülmediği
müddetçe tam olarak aydınlığa kavuşamaz. Bu yüzden ABD ve teröre
karşı mücadele ittifakının bu soruna mutlaka eğilmeleri gerekir.''
diyen Halef, Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in, ABD'deki saldırıların
ardından herkes Afganistan sorunuyla meşgulken ''belki de bölgenin
güvensizliğinin ana kaynağı olan'' İsrail ve Filistin'e yaptığı
ziyaretin bu bağlamda çok anlamlı ve olumlu olduğunu; takdir
topladığını vurguladı.
Türkiye'nin güçlü bir Müslüman ülke olarak
Filistin sorununa eğilmesinin çok büyük önem taşıdığını vurgulayan
Büyükelçi Halef, ''Yeni dünya düzeninde güçlü ülkeler ordularına
göre değil ekonomilerine göre belirlenmektedir. Türkiye'nin ekonomik
olarak geleceğinin çok parlak olacağını düşünüyoruz. Dış borçlarınız
olabilir; ama Türkiye bunu ödeyecek güçtedir. Artık Ortadoğu'da hem
politik olarak hem de ekonomik olarak bir güç dengesi olma yolunda
adımlar atıyorsunuz ve bu bizim için büyük bir mutluluk kaynağı.
Bölge gerçekten de bir pazar olarak oldukça büyük ve Türkiye'nin
ürettiği malların pazarlanması için de oldukça müsait. Bizim ticaret
heyetlerimiz de birkaç ay içerisinde Türkiye'deki yatırım
imkanlarını araştırmak üzere gelecekler.'' şeklinde konuştu.
Türk-Kuveyt dostluğunun sarsılmazlığına
dikkat çeken Kuveyt Büyükelçisi, bu konuda da şunları söyledi:
''Kuveyt'in Irak tarafından işgali
sırasında bazı Arap kardeşlerimizin gösterdikleri hassasiyetin kat
kat ötesinde bir tutum takınan Türk hükümetinin tavrı bizim
kalbimizde yerini korumaktadır. Biz de deprem sonrasında aynı
duygularla Türk kardeşlerimizin yardımına koştuk.''
'Hafızamızı yitirdik'
Kuveyt ile Irak arasındaki ilişkilerin
işgal sebebiyle donmuş durumda olduğuna işaret eden Büyükelçi,
''Hâlâ Irak yönetiminin ve bazı yöneticilerinin Kuveyt'i işgali
haklı görmeye devam ettikleri anlaşılıyor.'' diyerek serzenişte
bulundu.
''Bizim isteklerimiz yerine getirilmesi
imkansız şeyler değil.'' şeklinde konuşan Halef, son olarak şunları
söyledi: ''Öncelikle Irak'tan savaş sonrası hayatta bulunanların ve
ölülerimizin naaşlarının ailelerine iadesini istiyoruz. İkinci
olarak ise arşivlerimizin iadesini talep ettik. Yani ortada bir
Kuveyt hükümeti var; ama uluslararası olanlar da dahil bütün anlaşma
ve sözleşmelerimiz; arsa, banka, nüfus bilgileri gibi pek çok
belgeler kayıp.
Kamuoyuna yansıtıldığı gibi biz Picasso
tabloları ya da Karuni hazinelerin iadesini istemiyoruz. Devlet
olmamızın gereği, önümüzü daha iyi görebilmek için arşivlerimizin
iadesini istiyoruz. Bunlar yerine gelmeden Kuveyt geri adım
atmayacaktır. Gelecek Arap zirvesinde somut adımlar atılmasını
umuyoruz.'' (Salih Boztaş)
Taliban: Ladin kontrolümüzde
Taliban yönetiminin yeni 'atlatma' manevrası da ABD
tarafından kabul görmedi.
Taliban, ABD'nin 11 Eylül'de
gerçekleştirilen saldırıların bir numaralı zanlısı olarak ilan
ettiği Usame Bin Ladin'in kontrolü altında bulunduğu bildirdi.
Taliban'ın İslamabad temsilcisi Molla Abdüsselam Zaif, gazetecilere
yaptığı açıklamada, Bin Ladin'in güvenliği için saklandığını
söyledi. Molla Zaif, 'Usame Afganistan'da; ancak emniyeti ve
güvenliği için bilinmeyen bir yerde. Yalnız güvenlik yetkilileri
nerede olduğunu biliyorlar. Usame kontrol altında.' dedi. Zaif,
ulemanın ülkeyi terk talebinin Ladin'e iletildiğini; ancak cevap
gelmediğini söyledi.
Beyaz Saray ise, Taliban'ın Bin Ladin'in
kontrol altında olduğu yolundaki açıklamasının hiçbir şeyi
değiştirmeyeceğini bildirdi. Beyaz Saray sözcüsü Ken Lisaius,
açıklamanın hiçbir şeyi değiştirmeyeceği ve Taliban'ın Bin Ladin'i
teslim etmesi gerektiğini bildirdi. Sözcü, ABD Başkanı George
Bush'un, Amerikan halkına ve Kongre'ye hitaben yaptığı konuşmada,
taleplerinin pazarlığa ya da tartışmaya açık olmadığını açıkça
belirtmiş olduğunu hatırlattı.
ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ise,
Taliban'ın açıklamasına inanmaları için bir neden olmadığını
bildirirken; Pakistan Devlet Başkanı General Pervez Müşerref, CNN'e
verdiği demeçte, Taliban'ın, Usame bin Ladin'i teslim etmesinin zor
olduğunu söyledi. Bu arada misilleme veya halk tepkisinden korkan
Bin Ladin ailesinin 24 ferdinin ABD'den kaçırıldığı ortaya çıktı.
Usame Bin Ladin, Suudi Arabistan'ın en köklü ailelerinden biri olan
Bin Ladin ailesi tarafından dışlanmış durumda.
ABD Adalet Bakanı John Ashcroft ise, ABD
misillemesinden sonra, ülkede 11 Eylül'deki gibi çok ciddi
saldırılar olabileceğini söyleyerek, halktan 'uyanık' olmalarını
istedi.
Bu gelişmeler yaşanırken, Taliban'ın
lideri Molla Muhammed Ömer, iktidara hazırlanan eski Afgan Kralı
Zahir Şah'ı sert dille uyararak "Afganistan'ı unut. Ömür billah
Afgan meselesini çözecek değilsin. Hangi cesaretle sırtını
Amerika'ya dayayıp Afganistana dönebileceğini sanıyorsun." dedi. Dış
Haberler Servisi
Kabil'de mahkeme günü
Afganistan'da, Hıristiyanlık propagandası yaptıkları
gerekçesiyle geçen ay tutuklanan 8 yabancı yardım görevlisinin
yargılanmasına, 3 hafta aradan sonra yeniden başlandı.
Gazetecilerin alınmadığı mahkeme
salonundaki bir Taliban askerinin verdiği bilgiye göre, merkezi
Almanya'da bulunan 'Shelter Now International' adlı yardım örgütünde
çalışan yardım görevlilerinden 7'si duruşmaya getirildi. Amerikalı
Heather Mercer (24) ise hasta olduğu için duruşmaya katılmadı.
'Saldırı etkilemez'
4 Alman, 2 Amerikalı ve 2 Avustralyalı
yardım görevlisini, Atıf Ali Han ve Bismillah Han adlı Pakistanlı
avukatlar temsil ediyor. Yardım görevlilerinin duruşması, ABD'de 11
Eylül'deki terörist saldırılardan sonra 3 haftadır yapılmıyordu.
Taliban'ın Başyargıcı Nur Muhammed Sakıb,
8 yabancı yardım görevlisinin adil yargılanacağını bildirdi. Sakıp,
dün yargılanmalarına başlanan yardım görevlilerine, ABD'nin saldırı
tehdidinin mahkemeyi etkilemeyeceğini söyledi. Başyargıç Sakıp,
'Size karşı ayrımcılık ya da adaletsizlik olmayacak. Mahkemenin
kararı, Müslümanlar ile Müslüman olmayanlar arasındaki farklılık
gözetilmeksizin İslami adalete dayalı olacak.' dedi. Kabil
Harekâtın eli kulağında
İngiliz The Observer Gazetesi, ABD ve İngiltere'nin
uluslararası terörizme karşı yapacakları askeri harekatın
bugün-yarın ya da en geç 48 saat içinde başlayacağı iddiasına yer
verdi.
Harekat stratejisinin Bin Ladin ve
güçlerini yok ederek Taliban rejimini etkisiz hale getirmek olduğunu
belirten gazete, harekatın hava ve füze saldırılarıyla başlayacağını
ve ilk hedefin Taliban'a ait 20 uçaklık hava gücü olduğunu öne
sürdü.
Daha sonra tanklar ve diğer savaş
araçlarının etkisiz hale getirilmesine çalışılacağını belirten
gazete, ilk hedeflerin Okyanus'ta bekleyen ABD ve İngiliz savaş
gemilerinden kalkan uçaklarla vurulacağını da iddia etti. The
Observer, aynı haber içinde üç hafta önce ellerine geçen bir
istihbarat dosyasında ABD'ye yönelik terör eylemlerinde yer alan 19
teröristten en az birinin Bin Ladin'in kamplarında eğitildiğine dair
delillerin bulunduğu iddiasına da yer verdi. Gazete, söz konusu
istihbarat dosyasının bir Arap ülkesinin gizli servisince
hazırlandığını belirtirken, Amerikan istihbarat yetkililerinin de
Observer'a yaptıkları açıklamada, 4 teröristin Afganistan'da Bin
Ladin ve El Kaide mensuplarıyla birlikte olduklarına dair ellerinde
delil olduğunu bildirdiklerine işaret etti.
İttifak ilerliyor
Bu arada Afganistan'da Taliban'a karşı
savaşan Kuzey İttifakı'nın Dışişleri Bakanı Abdullah Abdullah,
"Birkaç gün içinde ABD'nin Taliban'ı vuracağını hissettiğini"
bildirirken, İttifak, Bagdis bölgesindeki Kadis'i de ele geçirdi.
İttifak sözcüsü Muhammed Habil, 30 askeri ve komutanlarını
yakaladıklarını; bölgedeki 120 Taliban askerinin de taraf
değiştirdiğini söyledi. İttifak, Taliban komutanlarından Muhammed
Süleyman ve 70 askerinin kendilerine geçtiğini de bildirirken, son
durumda, İttifak güçleri ülkenin 5'te birini kontrol altına aldı.
Dış Haberler Servisi
Suudilerden 'üs'se ret
Suudi Arabistan, ABD'de 11 Eylül'de düzenlenen
terörist saldırılardan sonra muhtemel bir operasyon için
topraklarındaki üslerin kullanılmasına izin vermeyeceğini
tekrarladı.
Savunma Bakanı Prens Sultan, resmi Okaz
gazetesinde dün yayımlanan demecinde, 'Suudi Arabistan, Araplara ya
da Müslümanlara saldırı başlatmak için topraklarındaki üslerinin
kullanılmasına izin vermeyecektir.' dedi.
'Müslümanlara ya da Araplara saldıracak
tek bir askeri bile ülkemize kabul etmeyeceğiz.' diyen Prens Sultan,
Irak'ın güneyinde oluşturulan uçuşa yasak bölgenin denetlenmesi için
topraklarında 40 Amerikan, İngiliz ve Fransız uçağı bulunduğunu da
kaydetti.
Adlarının açıklanmasını istemeyen
Amerikalı yetkililer, geçtiğimiz gün yaptıkları açıklamada, Suudi
Arabistan'ın, 'ABD birliklerine, topraklarındaki üslerinden birinde
kurulacak komuta merkezini kullanması amacıyla izin vereceğine' dair
üstü kapalı güvence aldıklarını bildirmişlerdi. Riyad
|